26 Ekim 2016 Çarşamba

AŞKIN GERDEK GECESİ

      Yazmak her insanın harcı değildir derler ya sakın inanmayın. Her insan birkaç kelime de olsa yazabilir önemli olan ne yazdığı. ' Seni seviyorum' iki kelimelik kocaman bir kitap gibi. Ben sayfalarca yazıyorum çoğu zaman iyi yazdığımda söyleniyor. Eleştirilere hiç girmeyeceğim onlar da baş tacı elbette. O kadar yazının içinde bulamadım şu iki kelimeyi. Demek ki ben hiç ' seni seviyorum' kelimesi biriktire memişim. Şimdi çok abartmayim defalarca duydum bu kelimeleri ancak yazacak kadar değer görmemiş. Ben de görmemişim.


BEN SERSERİ DUYGULARIM TAM BİR PİÇ 

                       Nasılsınız? Hepiniz çok güzeldiniz değil mi? Ne işe yaradı güzelliğiniz? Mükemmel diniz ne oldu hayırdır darbe üstüne darbe mi yediniz? Hiç akıllanmadınız değil mi? Ben de öyle valla. Bu hayattan hiç ders almadım. Tıpkı sizin gibi. 

                       Hayatın çok enteresan tanıtım filmleri var. Çok renkli her şey muhteşem. Bizi cezbedecek tüm kampanyalar mevcut. Sıfır faizli aşklar,eskiyi ver yenisini ucuza al. Sonra biri çıkar derki gezegenler artık geri gitmiyor panik yapmayın her şey yoluna girecek. Hey burç sahipleri duydunuz mu çok şanslı günler sizi bekliyor. Bir tanesi de demiyor ki ' bok gibi bir hayat, yavşak herifler, çirkin kadınlar sizi bekliyor. Bu ay bahtınız kapalı,sevgilinizden kazık yiyeceksiniz,eşleriniz sizi aldatacak,kahrolacaksınız,gebereceksiniz'. Sıkıyorsa çıkın bunları anlatın. Nasıl bir dünya da yaşıyorsunuz ben anlamadım. Dürüst olmak da fayda var. Özlemini çektiniz eskilerden kalan dilinizden düşüremediğiniz o muhteşem aşklarınız var ya işte onlar sizin verimliliğinizin bittiği yerde kaldı ve kaldığı yerden başkası aynen devam ediyor. Onun da son kullanma tarihi geçene kadar elbette. Hiçbir şey ömür boyu sürmüyor. Mutlu olmakla ağlamak arasın da akrabalık var. Mutluluğunuz ağlayana kadar, ağlamalarınız mutlu olana kadar sürüyor. Duygularımız sürekli seyahat eden bir pazarlamacı gibi. Nerede ne zaman ne şekilde harekete geçer belli değil. Başınızı yasladığınız omuzlara güvenip de rahat uyku çekmeyin. Bambaşka bir sabaha uyandığınızda yeni hayatınıza alışmak da zorlana bilirsiniz. Açık ve net kimseye güvenmeyin ve asla çok güvenilir biri olmayın. Fazla güven enjekte etmeyin. Sizi çantada keklik sanıp hiç umursamadan hayatınızın içine sıçıp defolup gidiyorlar. Adam biliyor ki geri döndüğüm de benim saf salak beni bekliyor. Bunu asla kendinize yapmayın. Yetmez mi bu kadar darbe. En iyisi biz hep beraber bir kürkçü dükkanı açalım ve her dönen tilkiyi s*kip atalım. 


HEY AŞK YAKALARSAM ....MUCUKS

             Sen nasıl bir şeysin ki bir türlü tarifi yok. Kimini mutlu ederken kimini de yerle yeksan ediyorsun. Hayır yani anlamadım bir kelimenin birden çok anlamı olur da bir yerde biter tıkanır. Anasını satayım bu aşk her insanda farklı şekil alıyor. Şeytanın insanda vücut bulmuş hali gibi. Gerçi şimdi şeytan bunu hakaret sayıp beni çarpabilir. Ben konuya döneyim hemen çok sıkıldım çünkü yani canlar demem o ki sizin aşkınızı alıyorlar bir güzel giydirip süslüyorlar. Hazırlıklar tam gaz yemekler hazırlanıyor güzel müzikler seçiliyor sonra şakşakçılarınız sizin sözde aşkınızı alkışlıyorlar. Sonra ne mi oluyor? Aşkınızı bir süslü bir odaya alıyorlar piç ediyorlar. Aşkın gerdek gecesi canınızı çok yakacak ama alışmayacaksınız. Çünkü bu gerdek bir defaya mahsus hazırlanmıyor sizin için her defasında çok canınız yanacak. Benden söylemesi. Bu konuda ihtisas yapmış biri olarak tavsiyem s*ktir edin gitsin....


8 Eylül 2016 Perşembe

SİLKELEN. YOKSA SİLKERLER...

  Sistem çok da karmaşık değil aslında. Çözebilen el ense yatar. Yattığı yerden hayat yaşar. Çözemeyen biz gibi mallar da düşe kalka adına hayat bile denemeyecek bir düzenin için de kaybolur gider. Millet yediği hurmaları temizler kıçından biz ise kazıkları.

YAVŞAKLIĞIN LUZUMU YOK

       Gerekli gereksiz her türlü davranış bozukluğunu kendisine görev üstlenmiş insan topluluğunun en önemli vazifesi yavşaklıktır. Biz arada bir bunlara öküz,mal,pezevenk gibi yakıştırmalar yapsak da bitin yavrusuna bile hakaret etmeyi göze alıp "yavşak" kelimesini üstlerine biçilmiş kaftan olarak görüyoruz. 

      Bu tipler hayatınızda sadece bir defa karşılaşabileceğiniz nadir yaratıklar değil. Her dönem karşınıza çıkabilirler. Çünkü bunlar insan üstü bir yeteneğe sahiptir ve mitoz bölünme ile çoğalırlar. Hepsinin genel özelliği " ben kimseye benzemem" " başkaları ile kıyaslanmak istemem" gibi ciddi bir zeka eksikliği ile kurulmuş cümleleri ezbere bilmeleridir. Bu cümleleri duyduğunuz anda bilin ki katıksız bir şerefsiz ile karşı karşıyasınız. Mantık kuracak olursak öncelikle biz yeni tanışmışız senden önce ne yaşadığımı bilemezsin. Belki de harika bir adamdı da ben kaltaklığımdan bu adamı kaybettim. Mağdur olan ben değil de o olamaz mı? Şimdi ben seni onunla kıyaslamaya giremiyorsam demek ki sen tam bir ibnesin.  Senden önce ki adam gibi adamdı belki. 

     Bu sürünün tıbben bile tedavisi yok. Yani henüz bulunamadı. Sanırım genetik araştırmalarda çok geriden geliyoruz. Tüm bu bozuk sistemin faturasını her zaman ki biz ödüyoruz. Tüm vergileri bize iteliyorlar. Kullanırken farkında olmadığımız yada tasarrufa gitmediğimiz her ürün sonunda bir yerimizde patlıyor. Bu çoğalmalara artık bir dur demek lazım ama nasıl ben bile bilmiyorum. Düşünün benim bile bir fikrim yok. Ben ya ben darbeler kraliçesi Marje. Hayatını bu tipleri adam etmekle geçirmiş biri bile bu işin içinden çıkamıyorsa vay halinize. 


SİLKELEN. YOKSA SİLKERLER 

          Ya bizi adam edecek bir sistem hala hayata geçmedi mi anlamıyorum. Defalarca aynı enkazın altında kalıyoruz ve asla uslanmıyoruz. Nasıl beceriyoruz bilmiyorum ama bir şekilde başarıyoruz işte. Yalnız tiplemelerimiz de hiç değişmiyor. Hepimiz aynıyız. Şimdi ben anlatacağım siz de " aa aynı ben" diyeceksiniz. 

          Kazıkların evreleri var. Bu evreleri mutlaka yaşamanız lazım. Aksi takdir de adabına uygun olarak yaşamış olmuyorsunuz. Önce ciddi bir " umurumda bile değil" triplerine girmeniz lazım. " giden gider" hesabı. Arkadaşlarınızın yüzüne salak salak gülümsemeler felan. Yani anlamıyorum hiç kimse de demiyor ki " kızım mal mısın sen? Az önce herif kıçına tekmeyi bastı ya". Umursamaz tavrınız sabah olmadan son bulur. Eve gidip yalnız kaldığınız da o çalmayan telefon var ya işte o sizin o sizi takmayan adam da maalesef bir kaç saat öncesine kadar sevgiliniz. Boşuna telefon rehberinizi karıştırmayın. Eskilerden size fayda yok. Olsaydı zaten hayatınızda yeni bir öküze yer vermezdiniz. Günlerce hiç mesaj bile gelmemiş telefonunuzun tuş kilidini açıp açıp kapatıyorsanız bu iş tamamdır. Artık işe bile gitmek istemeyeceğiniz,bütün gün pijema ile gezeceğiniz günlere gelmiş bulunmaktasınız. Sevgiliniz varken her gün aldığınız duşlar hafta da bire iner. Saçlarınızın kiri ve yağı için artık bahane uydurmaktan vazgeçin. " Kendi yağıyla beslene saç çabuk uzarmış" demeyin. artık kimse yemiyor. Saçını yağlandıracağına atacağın kazı yağla. 

          Bir kalkıp kendinize gelin dimi ama artık. Bu zamanda hızlı silkelenemeyini çok hızlı SİLKİYORLAR. Benden söylemesi. 

22 Mayıs 2016 Pazar

ALDATMADIĞIM TEK SEVGİLİMDİN...NEREYE GİDİYORSUN?

           İlişkiler hak hukuk meselesi değil. Kendi başına bir anayasa kitabı gibi. Kişiye,mekana ve zamana göre değişiklik gösterir. Her insan kendi sınırlarını kendisi çizer ve ona göre maddeler koyar. Hangi durumda ne yapacağını asla bilemezsiniz. Sizden önce ki sevgilisine haddini bildirmeyen yok sayan bir kız sizi haddinden fazla önemseyip her an hayatınızı mahvedebilir.

DİBİNE KADAR ALDATMAK İSTİYORUM...

        Biz kızlar aslında birbirimize çok benziyoruz. Bunu asla kabul etmek istemesek de dürtülerimiz aynı aynı doğrultu da yol alıyor. Hiç birimiz aldatılmaktan hoşlanmayız,yalanı sevmeyiz,asla ama asla erkeğimizi aldatmayız. Yemişiz sadakatini bal gibi de aldatırız. Sadece erkek ırkından daha tecrübeli ve akıllı olduğumuz için pek yakalanmayız. Bu iş biraz ustalık istiyor sanırım. Öyle bir iki deneme de de yakalanmayız anlayacağız. Aldattıktan sonra erkeğimizi hediyelere boğacak kadar yada onlara olduğundan daha iyi davranacak kadar salak değiliz çünkü. Rabbim nasıl bir sinsilikte yarattıysa bizi ona her gün bunun için şükretmeliyiz. 

        Biz de durumlar böyle iken en sevdiğimiz yanımız aldatılmayı asla kabul etmeyiz. Mantık olarak kimse bizi aldatamaz. Eğer buna teşebbüs ederse hayatını neresinden tutup da mahvetsek diye sabahı sabah ederiz. Ben bu durumlarda acayip hayaller kuruyorum mesela. Mutlaka hepiniz denemişsinizdir. Hiç bana uygun olmayan şiddet hayallerimde hortlayıveriyor. Penisini kesip ağzına tıkamışlığım bile var. Ben erkekten çok karşıda ki kızla ilgili şiddeti tercih ediyorum. Saçlarından başlıyorum mesela yolmaya. Sonra yüzünü maymun gibi boyayıp tüm billboardlar da boy boy afişlerini hayal ediyorum. Üzerine de kocaman harflerle "BU KADIN BİR SÜRTÜK" yazdığımı düşünüp öyle mutlu oluyorum ki size anlatamam. Çok açık ve net ben şiddete karşı değilim. Her sevgilim de aynı durumu yaşadığım söylenemez. Eğer bir ilişki de rahat durmuş ve onu asla incitmemiş isem o zaman hem o erkeğim dediğim yavşağın hem de o sürtüğün vay haline. Hayallerimi hayata geçirmem bir günümü bile almaz. Bu konu da inanılmaz bir ekip var arkam da çünkü. Daha önce test edip onayladığımız onlarca plan varken sen kimsin oğlum. Senin erkekliğini iki dakika da alaşağı ederim. 

SENİ ALDATMADIĞIMA ÇOK PİŞMANIM...

         Bize yapılmasını istemediğimiz şeyi asla başkasına yapmayız gibi salak cümlelere kanacak kadar aptalsanız bence gidip bir uçak bileti alın ve bir daha dönmeyin. Bu salaklıkla sizi bu piyasa da keklik gibi avlar etinizden de yahni yapar yerler. Her ne kadar net cümleler kursam da o salaklardan biri de benim maalesef. İnsanları birbirinden çok güzel ayırt eder bir önce kine benzemediğini düşünür sonra da hayatımın şokunu yaşarım. Bir bakarım ki sadece öküzün adı değişmiş. Onun dışında tüm özellikleri aynı. Çok geç kalmamışsam eğer bunu fark etmek için hakkını avucuna verir ondan sonra defolur giderim hayatından. Hem de öyle şeyler yaparım ki hayatı boyunca erkekliğinden utanır ama ben asla kadınlığımdan utanmam. 

       Sadakat iyi güzel de her insan da bunu hak etmiyor ki anacım ya. Ara da tam teslimiyet yaşadığımız insanlar olmuyor mu? Oluyor elbette. Ama dikkat edin en büyük darbeyi o hayvandan yiyiyorsunuz. Sonra oturup sızlanmanın bir faydası yok " vay efendim ben ona şunu yaptım bunu yaptım,asla kimseye bakmadım,sözünden çıkmadım, ben bunu hak ettim mi?" gibi söylemlerle boğulup kalırsın. Hak ettin tabi ki. Hem de dibine kadar. Adam mis gibi hakkını avucuna verip kıçına bastı tekmeyi senin. " Keşke seni de boynuzlasaydım" demek için çok geç gibi görünse de hemen silkelenip ayağa kalkmanın zamanı gelmiş demektir. Hesap sormanın zamanı olmaz. İntikamınızın hayallerini kurun ve en uygun zamana kadar sessiz kalın. Göreceksiniz çok eğleneceksiniz. O yavşak herifle birlikteyken bile bu kadar keyif almadığınızı fark ettiğinizde geriye o ilişkinin külleri bile kalmayacak emin olun. Biz kadınız gerekirse aldatırız ama asla aldatılamayız. Bu ne yaman çelişki yarabbim. Sen aklımızı koru :) :) :) 

14 Nisan 2016 Perşembe

SAÇMALAMA SEN ERKEKSİN...BÖLÜM 2

   Bir kızı bin kişi ister ama bir kişi alır derler. Halt etmişler bazen bin kişi ister bini birden alamaz. Çok istemekle alakalı olmayabiliyor bazen. Kıçını da yırtsa alamayacak tipler ve bir de kıçını bile yırtma gereği istemeyen yavşaklarla dolu etrafımız. Yani g*t bu her erkekte olmuyor demek ki.



ÇİÇEKLİ DON GİYECEK YAKINDA 

       Yazarken hikayenin kahramanı öküzün adını aleni olarak yazmayı çok isterdim aslında. Şimdi hakaret davası açsa bir de onunla mı uğraşacağız. Ciğeri beş kuruş etmez ama mahkeme mutlaka bana para cezası keser. Kuş kadar maaşı bir de onun götünü toplamak için gömeriz. 
       Sevgilinizin ailesi ile tanışmak size çok ciddi bir olay gibi görünebilir. Aslında tehlike çanları çalmaya başlamış demektir. Artık o ilişkiden hayır beklemeyin. " Senden aileme bahsedeceğim "demenin Türkçesi  aynen şudur; " Ben seni siktir edemiyorum hayatımdan,götüm yemiyor,devreye ailemi sokuyorum". Bu ayakları yemeyin yerseniz de afiyet olsun yapacak bir şey yok.

         Bu anlatacağım yavşakla çok güzel giden bir ilişkimiz vardı. Her şey bu kadar yolunda olmaz aslında bir ilişki de. Ben de şaşırmadım değil. Benim gibi bir kız kavgasız gürültüsüz bir aşk yaşıyor. Her şey yolunda gidince benim ki kıvranmaya başladı. Önce bende kusur aramaya başladı. çok şükür bulamadı. İşine gelmedi tabi elini çabuk tutmazsa kendini benimle nikah masasında bulacaktı. Ben çırpınışlarını fark ettim elbette. Tecrübelerim asla yanılmadı. İlgi ve alaka geri plana atılmaya başladı. İki asker arkadaşına dönüştük neredeyse. Biraz daha devam etse g*tüne parmak atıp bağıra bağıra güleceğim. Kankayız ya ondan. Akıllı kadınız çok şükür karşıdan gelen blöfleri görüp gardımı aldım tabi ki. Ne yaparsa yapsın sevgilisi gibi davranmaktan asla vazgeçmedim. Neredeyse adam son nefesini verecekti. Öyle yıldı yani benden. Ne yapsa tutmadı evirdi olmadı çevirdi olmadı. Kendini psikolog kapısından toplayacaktık neredeyse. Şimdi keyifle anlatıyormuşum gibi gelmesin size. Soğuk savaş dönemi ciddi anlamda çok can sıkıcı ve vakit kaybıdır aslında. Erkekler sorunlu kadınları seviyorlar çünkü onları hayatlarından çıkarmak çok kolay oluyor. 

         Aileden bahsetme zamanı geldi çattı bence artık. Bu savaş nereye kadar öyle değil mi? Her zaman son noktaları kim koyar? "Aile" tabi ki. Çok etkili bir yöntemdir. Önce benim ailem bana çok düşkündür el bebek gül bebek büyüttüler der. açıklaması şu; " ben ailemi çok seviyorum seni onlar kadar sevmiyorum". Ailenin kendisiyle alakadar olamasıyla alakalı bir durum değil. Bu aynen şu demek;"Henüz kanatlanıp uçacak aşamada değilim. Tökezleyip düşme olasılığım çok yüksek erkek olma evresini de tamamlayamamışım. Bu kadın beni yer". Bu durumda mutlaka aileyle ilgili toplayabildiğiniz kadar bilgi toplayın yada onlarla tanışın. Ben tanıştım mesela. Bu tanışmada hayatımın şokunu yaşadım. Benim önümde oğlunu dizine yatırıp tüm sohbeti şuydu; " Bugün saçlarını yıka jöleden kazık gibi olmuş,çok aç mısın paşam,bugün çok yoruldun mu,üzerini niye kirlettin,en sevdiğin yemeği yaptım,çoraplarını çıkar kokuyor".  Neredeyse diyecek ki " iç çamaşırını da değiştir sana yeni çiçekli don aldım onu giy". İnanın benim sevgilime o don çok yakışırdı. Ne yaptın sen annecik yahu o erkek erkek. Senin küçük kız çocuğun değil. Ben yokmuşum gibi davranmalar nedir öyle. Kadın bana hareketleriyle aslında bir şey anlatmaya çalışıyor. " Oğlumla evime kadar gelmen bizim için sorun değil,biz seni her durumda görmezden geliyoruz.Bu eve gelin olacağını düşünüyorsan çok yanılıyorsun. Sen kimsin benim oğlumu elimden alacaksın kaltak. Zaten senin ananı da sevmezdim o da kaltaktı"gibi bir şey. 


SENİ SÜNNET EDENİN ALLAH BELASINI VERSİN

               Ne varsa kendi ailenizde var emin olun. Onların beğenmediği siz ve sizi yetiştiren anne aslında her şeyin en iyisini hak ediyor. Bir bardak su ikram etseydiniz bari. Bir kahve yapsanız ölür müydünüz? Misafir miyim kapılarında ki köpek miyim ben hiç anlamadım. Aslında kadının bir suçu yok sevgilim olacak o yavşakta bütün akşam annesinin dizinde yattı. Bir kalk değil mi ev de bir misafir var. Her şeyi geçtim ben senin sevgilinim. Bari benim önümde silkelen "ne yapıyorsun anne senin kızın değilim ben erkeğim"de. Öyle değil mi. Diyemez ama o da farkında değil çünkü. Erkek olma vasıflarından haberi bile yok. Hadi evde öğretmediler sokakta da mı öğrenmedin,hiç mi erkek ortamına girmedin hep mi ananın dizinde konakladın. Birinin sana okkalı bir tokat atıp " Saçmalama sen erkeksin"" demesi lazım.  Neyse hadi insanlık görevimi yerine getirmek için ben söyleyeyim bari. Belki de utanıyordur ha " sünnetçinin bir gözü kör dü ve eli de fazla titriyordu"demeye. Ne dersiniz? 

      

7 Nisan 2016 Perşembe

SAÇMALAMA SEN ERKEKSİN...BÖLÜM 1


  Nasıl çocuk yetiştirilir ben hiç bilmiyorum ancak nasıl yetiştirilmez işte onu çok iyi biliyorum. Hayatıma giren her insan da nasıl bir karakter olmamam gerektiğini öğrendim. Öğrenmenin yaşı yok demişler ya işte ben onların ağzını burnunu öpeceğim.



YOK SA SEN DE Mİ????

     " Yastık değiştirmekle kader değişmez" derdi büyüklerimiz. Bu hayattan öğrendiğim ve herkesin öğrenmesi gereken en önemli şeyin bu olacağını tahmin bile edemezdim. Bunun yanında ilave olarak şunu da ekleyelim " Gelen gideni aratır". Bu iki özenle kurulmuş cümle benim resmen hayat felsefem olmaya aday. Bunlarla yatıp kalkıyorum. 
      Tarih en çok benim hayatımda tekerrür ediyor diye bir saplantım yok. Etrafımda ki herkes neredeyse aynı durumda. İlk sevgilimi hatırlıyorum böyle babayiğit delikanlı bir adamdı. Hani böyle sahiplenici bundan ev erkeği olur dersiniz ya sizi bile aslan gibi kükrer. Tabi yıllarca ben öyle gördüm meğerse bildiğin tırt. Hatta yavşak bile diyebiliriz. Siz bolca söyleyin benim hiççç zoruma gitmez. Sadece bir iki defa annesinin yanında gördüm kendisini yemin ediyorum neredeyse annesinin eteğini kaldırıp oraya saklanacaktı. Öyle savunmasızdı ki. Ben gördüklerime inanamadım.Hayır yani anlamıyorum koskaca adam olmuşsun akademik eğitim alıyorsun senin ne işin var o eteğin altında. Bütün gün orada burada erkek gibi konuşuyordun ne oldu ki şimdi. Annesi oturup altını bağlasa beni bir de ayağında salla der. O gün dedim ki Allahım şu yer yarılsa da ben de içine girsem bir daha da çıkmasam oralardan. Öyle bir işkence o manzarayı seyretmek. Lan ben seni çocuklarımın babası olarak hayal etmiştim meğerse benim koca adayım kayın babammış. Adam bütün hayatımızı planlamış neredeyse. yalnız içine beni koymayı unutmuş. Ben de onların oğulcuklarna koydum gitti. Marje'nin çilesi burada kök saldı ve hızla büyüme gösterdi. 

       Akıllı olmak bazen işe yaramıyor. Aklına en çok güvenen ben en büyük darbeleri alan yine ben. 
Bundan sonra hikayem burada bitmiyor benim hikayelerim aslında şimdi başlıyor. Yok sa sen demi? sorusunu hayatımda kaç defa sordum hatırlamıyorum. Yanılgılarım o kadar çok ki. İyi ki varlar diyorum şimdi. Çünkü yazmak için benim bu malzemelere çok ihtiyacım var. 

BURALAR SENİ BOZAR ÇOCUK

        Birçok sohbette kızlara sorulan popüler bir soru var " Bebek gibi kızsın o maço da ne buluyorsun?" Kendimce cevap vereceğim ama biliyorum ki hepinizin ortak cevabı olacak. O sizin maço dediğiniz adamlar var ya hah işte onlara biz " ADAM" diyoruz. Bunun için çok geçerli sebeplerimiz var. Bakışlarıyla konuşur onlar. Çok yüksekten atıp da sonra altında ezildikleri söylemleri yoktur. Laf ağızlarından bir kere çıkar ve aynen uygulanır. Ben de hayatı bu kadar tecrübe etmeden önce bu karakterleri hayatımda görmek istemiyordum. Ama artık büyüdük ve bir erkek nasıl olur onu yediğimiz oğlancık kazıklarından öğrendik. O yüzden sadece erkek gibi görünüyorsanız etrafımızdan uzak durun çünkü bizim buralar sizi bozar. Bir gün kafanıza bir peruk geçirip kadınlar hamamında bulabilirsiniz kendinizi. 

Bir erkek nasıl olmaz bölüm 2 de yeni bir karakterle devam edecek.
                                                                                                

                                                                                 MARJE :))))






29 Ocak 2016 Cuma

ETİKETİNDE 5 KURUŞ ETMEZ YAZIYOR TATLIM...

       Bir kadının en sevdiği şey vitrin de harika duran elbisenin gardırobunu süslemesidir. Kendisine yakışır mı yakışmaz mı hiç umurunda olmaz. Ona sahip olmak yeterli gibi hisseder. Bu alışkanlık her alana yayıldığında ciddi sorunlara yol açar. İkili ilişkiler de mesela. Korkunç bir durum.


O  G*T O DONA GİRMEZ...   

               Kendimize en uygun şeylere sahip olmak en mantıklısı gibi görünse de mantıksızlık bizim ruhumuzda var. Sevgili seçerken bile aynı hatalara düşmekte üstümüze yok. Her mal alınmaz, her malın iadesi de olmaz. Eliniz de patlar Allah muhafaza. Peki bunlar bizim umurumuzda mı tabi ki değil. Vitrinin ışıltısına aldanıp alıp eve götürdüğümüz ancak bir b*ka benzemeyen paçavra elbiseler gibi ilişkiler yaşıyoruz. O adam orada gayet iyi duruyordu ne halt yemeye alır götürürsün. Başkasının üzerin de muhteşem görünen her şey size yakışmaz. Bu karşı tarafın sizden daha kaliteli olduğu anlamına gelmez. Tencere kapak olmuşsa birileri Allah aşkına bu durumu bozmayın sonra o kapakları bize monte ediyorlar. 


            Biz daha çocukken annelerimiz sofra da masada nerede olduğu fark etmez düşürdüğümüz ekmek kırıntılarını toplatırlardı. Onları alıp yediğimiz de hep daha iyi bir insan olduğumuzu düşünür mutlu olurduk. Anasını satayım büyüdük hala kırıntı topluyoruz. Kalbimizi resmen aşk kırıntılarıyla beslemeye çalışıyoruz. Hata bizim mi değil elbet. Eğer o çocuk yaşta annemiz bize deseydi ki " Yere düşen kırıntıları toplayıp bir kenara koyun,bel ki karnı aç hayvanlar vardır onlar da nasiplensin" diye bugün aynen o hareketi yapıp mutlu oluyorduk. Belki de daha iyi bir insan. 


        İnsan kıçına dar gelen donu giyer mi ya? Bizim ki tam da bu durum. Dışardan bakınca hoş görünüyor olabilir ama gel de sen onu g*te sor bakalım seninle aynı fikirde mi? Onu aldık ya bir kere, kullanmadan asla vazgeçmeyiz. G*tün dili olsa da bir tokatlasa bizi artık. Bazı erkekler bizim kalbimize küçük gelir aynı don misali. Onları genişletemezsiniz,sıkar,rahatsız eder. Ya hiç almayacaksınız yada aldığınız yere aynen iade edeceksiniz. 


SON KULLANMA TARİHİNE DİKKAT


        Birini terk etmeden önce üzerine bir etiket yapıştırmak lazım aslında. Bizden sonra kimin hayatını mahvedecek ise  ona yardımcı olmak babında. Kaç derece de yıkanır,ne kadar dayanıklıdır,garantisi bitti mi,hala devam mı,geçirdiği hastalıklar nelerdir gibi çoğaltılabilir seçenekler eklenebilir. Hayır yani karşı tarafta alacağı malı bilsin değil mi,boşa vakit harcamasın. Topluma hizmet sevaptır arkadaşlar. 

     Son kullanma tarihine aman dikkat. onu yazmayı atlamayın. İçi pörsümüş artık kurtlanmaya yüz tutmuş tüm adamlardan uzak durun. Mazallah hayatınızı b*k ettiği yetmezmiş gibi bir de üstüne ruhunuzu da çürütür. Fiyatını asla atlamayın. Bu tür durumlarda sakın indirim kuponu kullanmaya da kalkmayın. 5 kuruşluk indirim için vaktinizi de kendinizi de harcamayın. Yok sa öyle bir harcanırsınız ki tozunuzu bulamayız. Malın ederi ne ise onu veriniz. Herkes hak ettiği kadar alsın sizden. Mutluluğun formülü bu gibi duruyor. Kesin teşhis olmamakla birlikte denenmeye açık olsa gerek. 

17 Aralık 2015 Perşembe

TAHRİK EDEN ŞARKILAR YASAKLANSIN...

        Saçma sapan davranmayı nasıl becerebiliyoruz bilmiyorum.Kadınlar evet çok zeki,becerikli bazen şeytanın en büyük yardımcısı ama çok büyük bir zaafa sahipler. O da " Aşk". Ufacık yalanlarınızı bile anında yakalayıp sizi i*tn g*tüne sokan bu kadın milleti yıllardır aşk yalanıyla resmen ayakta uyutuluyor. Bu nasıl bir zaaf ben anlamadım ki! Bazen sadece bunun için yaratıldığımız düşünüyorum.


YARALI KALP B*KA KONMAYA HAZIRDIR...



          Yaradılış tartışacak değilim elbette ama garip bir saflıkla donatılmışız resmen. Özellikle yeni ayrılmış bir kadın acı çekerken bile etrafını süzer. Acaba hangi salakla teselli bulabilirim diye. Şimdi herkes olur mu öyle şey ayağı çekecek kesin ama bunlar gerçekler. 


           Asıl ihtiyacımız tamamen teselli. Kesinlikle bunun bizim kaşarlığımızla filan alakası yok. En yakın arkadaşlarımız her ayrılığımızda dün övdüğü adamı bugün rezil ettiğinden onların bize bir faydası yok. Hayatınızı ve acılarınızı hiç bilmeyen birine ihtiyacınız var. Hem de acilen. Bu kesinlikle bizi terk eden yavşaktan vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Yeni birine henüz kendimizi ifade etmeye başladığımız da tüm örnekleri yani "mesela" ile başlayan tüm kelimelerimiz bir öce ki ilişkimizi gösteren ok işareti gibidir. " Bak sakın bana bunu yaşatma" demenin dolaylı anlatım şekli. 


        Bu geçiş sürecinde en yakışıklı adamı da alsanız hayatınıza onun yanındayken bile gözünüz hep telefonda olur. Her arama ve mesaj sesinde irkilirsiniz. Eski sevgilinizden geldiğini sandığınız özür mesajı kesin ya banka çıkar yada indirim mesajıdır. 


     Beklenen arama gelmediği sürece acınız daha da artar ancak bu süre zarfında karşınızda ki insana teselli anlamında alışmış olursunuz. Çünkü ilk aşklar hariç tüm ilişkilerin başlangıç noktası tamamen ihtiyaç listesi gibi. Bu teselliler ya güzel ve mutlu bir aşka yelken açar yada kadın defalarca yaptığı gibi hayatının hatasını yapar. Gönlü gider bir boka konar. İşin içinden çıkamaz. Bunu fark ettiği an karşınızda ki kadından korkun çünkü o bir önce ki acılarının intikamını mutlaka sizden alacaktır. "Bok yoluna gitti Niyazi"hesabı. 

TAHRİK EDEN ŞARKILAR YASAKLANSIN...


      Diyelim ki sizi ayrılık döneminizde oyalayacak bir şey bulamadınız hemen şarkılara sarılırsınız. Bazen çok doğru bir davranışta olsa bazen inanın insanı çileden çıkarıyor.  Düşünsenize evde salya sümük ağlıyorsunuz İrem Derici yada Mustafa Ceceli gibi aşk şarkıları liste başı bir şarkıcıya denk geldiniz. Öyle bir anlatıyorlar ki " Şimdi bu kadar mükemmel aşklar varken bu pezevenk beni niye terk etti" demez misiniz? Resmen acınıza tuz basıp ağır tahrik içeriyor. Kendinizi yaşadığınız ilişkinin işe yaramaz kahramanı ilan ediyorsunuz. "Bu şarkılar hangi şanslı kadına yazıldı onun benden ne fazlası vardı?"diye dövünür sonrada kafanızda eski sevgilinizi katledersiniz hemde defalarca. Dikkat edin aslında giden sevgiliniz beş kuruş etmez adamın tekiydi. Sizin bir suçunuz yok ah o şarkılar yok mu sizi rezil eden de onlardı vezir edende. Tek suçlu onlar. Bu durumu çok güzel bir şarkıyla örneklemek istiyorum " Ah bu şarkıların gözü kör olsun".