17 Aralık 2015 Perşembe

TAHRİK EDEN ŞARKILAR YASAKLANSIN...

        Saçma sapan davranmayı nasıl becerebiliyoruz bilmiyorum.Kadınlar evet çok zeki,becerikli bazen şeytanın en büyük yardımcısı ama çok büyük bir zaafa sahipler. O da " Aşk". Ufacık yalanlarınızı bile anında yakalayıp sizi i*tn g*tüne sokan bu kadın milleti yıllardır aşk yalanıyla resmen ayakta uyutuluyor. Bu nasıl bir zaaf ben anlamadım ki! Bazen sadece bunun için yaratıldığımız düşünüyorum.


YARALI KALP B*KA KONMAYA HAZIRDIR...



          Yaradılış tartışacak değilim elbette ama garip bir saflıkla donatılmışız resmen. Özellikle yeni ayrılmış bir kadın acı çekerken bile etrafını süzer. Acaba hangi salakla teselli bulabilirim diye. Şimdi herkes olur mu öyle şey ayağı çekecek kesin ama bunlar gerçekler. 


           Asıl ihtiyacımız tamamen teselli. Kesinlikle bunun bizim kaşarlığımızla filan alakası yok. En yakın arkadaşlarımız her ayrılığımızda dün övdüğü adamı bugün rezil ettiğinden onların bize bir faydası yok. Hayatınızı ve acılarınızı hiç bilmeyen birine ihtiyacınız var. Hem de acilen. Bu kesinlikle bizi terk eden yavşaktan vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Yeni birine henüz kendimizi ifade etmeye başladığımız da tüm örnekleri yani "mesela" ile başlayan tüm kelimelerimiz bir öce ki ilişkimizi gösteren ok işareti gibidir. " Bak sakın bana bunu yaşatma" demenin dolaylı anlatım şekli. 


        Bu geçiş sürecinde en yakışıklı adamı da alsanız hayatınıza onun yanındayken bile gözünüz hep telefonda olur. Her arama ve mesaj sesinde irkilirsiniz. Eski sevgilinizden geldiğini sandığınız özür mesajı kesin ya banka çıkar yada indirim mesajıdır. 


     Beklenen arama gelmediği sürece acınız daha da artar ancak bu süre zarfında karşınızda ki insana teselli anlamında alışmış olursunuz. Çünkü ilk aşklar hariç tüm ilişkilerin başlangıç noktası tamamen ihtiyaç listesi gibi. Bu teselliler ya güzel ve mutlu bir aşka yelken açar yada kadın defalarca yaptığı gibi hayatının hatasını yapar. Gönlü gider bir boka konar. İşin içinden çıkamaz. Bunu fark ettiği an karşınızda ki kadından korkun çünkü o bir önce ki acılarının intikamını mutlaka sizden alacaktır. "Bok yoluna gitti Niyazi"hesabı. 

TAHRİK EDEN ŞARKILAR YASAKLANSIN...


      Diyelim ki sizi ayrılık döneminizde oyalayacak bir şey bulamadınız hemen şarkılara sarılırsınız. Bazen çok doğru bir davranışta olsa bazen inanın insanı çileden çıkarıyor.  Düşünsenize evde salya sümük ağlıyorsunuz İrem Derici yada Mustafa Ceceli gibi aşk şarkıları liste başı bir şarkıcıya denk geldiniz. Öyle bir anlatıyorlar ki " Şimdi bu kadar mükemmel aşklar varken bu pezevenk beni niye terk etti" demez misiniz? Resmen acınıza tuz basıp ağır tahrik içeriyor. Kendinizi yaşadığınız ilişkinin işe yaramaz kahramanı ilan ediyorsunuz. "Bu şarkılar hangi şanslı kadına yazıldı onun benden ne fazlası vardı?"diye dövünür sonrada kafanızda eski sevgilinizi katledersiniz hemde defalarca. Dikkat edin aslında giden sevgiliniz beş kuruş etmez adamın tekiydi. Sizin bir suçunuz yok ah o şarkılar yok mu sizi rezil eden de onlardı vezir edende. Tek suçlu onlar. Bu durumu çok güzel bir şarkıyla örneklemek istiyorum " Ah bu şarkıların gözü kör olsun". 

 

15 Kasım 2015 Pazar

AKRABA "İTİN G*TNDE BİR HAYAT DEMEKTİR". ORADAN ÇIKIŞ YOK...

       Çoğalmanın faydaları olduğu gibi ciddi zararları olduğu da bir gerçek. Geniş aile olma merakı nereden geliyor anlamıyor. "Nerede çokluk orada bokluk" diyen adamın ağzını öpmek lazım. bir bildiği vardır diyen hiç çıkmamış sanırım. İnsanoğlu işte Ata sözleri ve Deyimler adı altında kitap çıkarıyor ama işine gelen taraflarını okuyor. " Kızını dövmeyen dizini döver gibi".


KIZ YANLIŞ DUDAĞINLA KONUŞUYORSUN...

      Hepimizin geleneksel sorunudur akraba veletleri. Sürekli sidik yarıştırıp dururuz. Kendiliğimizden yapmıyoruz tabi bu salak davranışı annen bıraksa teyzen,teyzen bıraksa halan dürtüyor. Hep iyi olmak zorundasın." Ne münasebet canım ben sizin kadar uzağa işeyemiyorum belki". Sanki annem babam tek başına yapmamışlar beni tüm akrabalar toplanmış ritim tutmuşlar. Herkes hak sahibi. " Şekerim sizinkiler sevişirken en çok alkışı ben tuttum" diyecek diye biri ödüm kopuyor. Kamu malı gibiyiz. Köyün ortasında ki çeşme gibi gelen dolduruyor giden dolduruyor.

                      Erkekler arasında da oluyor mu bu en iyi olma yarışı acaba. Benim derdim onlar değil zaten. Hatta bugün erkekleri es geçiyorum. Hadi iyisiniz yine.


                    Bizim aile de acayip bir dengesizlik var. Hepimiz kardeş çocuklarıyız ama sanki hayatta ki en büyük rakip biziz. Kim kimi itin götüne sokarsa en iyi savaşçımız o. Millet birbirinin götünü kollar biz açsa da s*ksek bekleriz. Yaş gurubu hiç önemli değil. Ergen dönemlerinde her boku yerler sıra sana gelince namus abidesi olurlar. Ne düğün ne dernek ne cenaze önemlidir onlar için. Sırtını yere getirmek için her yolu denerler. Hele bir de evlenip çocuk sahibi oldularsa onların heykelini dikeceğiz neredeyse. Oysa resmi olarak sevişeceksiniz diye davul zurna tuttuk be sizin için. Hatta ananız babanız halay başıydı. Kendini unutup size kafayı takmış bu embesil akraba gurubuna söyleyecek pek bir söz yok aslında. Sadece dudaklarınız yer değiştirmesin yeter. Kulağınıza yakın yerden konuşun. Maazallah yer değiştirirse gece haliniz harap.


POTANSİYELİNİZİ BİLİYORUM. BU KÜFRÜ DE SIĞDIRIRSINIZ....

                 Ne olduğunuzu hepimiz biliyoruz. Susuyorsak sizin almadığınız kadar edep ve terbiye aldığımız için. Bak mesela bu yazı benim en edepli halim. Gerisini siz anlayın. 

               Çok da kafaya takmayın bence bu akraba bağlarını. İnanın dilleri bir yabancıdan daha zehirli olabiliyor. Saniyesinde gözünüzün yaşına bakmayacak bir soy bu. Sizi bu kadar çoğaltanın taa a*na k*ysnlar. Sayınız arttıkça siz bize koyuyorsunuz çünkü. Sonra diyorlar ki " terbiyesiz". Sen genç kızken arkandan konuşulanları bilseydin tabi annen g*tünü yıkamadan önce bugün bu kadar öz güvenli sallamazdın millete. İyi ki erkek değilsiniz. Yemin ederim sülalleyi s*kermişsiniz. 

              Benim gibi bir manyağa çarpmak sanırım hayatınızın hatası. Erkek olmayabilirim ama dilimle bile hakkınızdan gelirim. O yüzden sadece zevk almaya bakın. Zehirli akraba soyunu tüketmeden bırakmam sizi. Soktuğum itin g*tünde yaşam mücadelesi verirsiniz. Hak ettiğiniz gibi. Yıllarca sus sus nereye kadar. Kimse yüzünüze söyleyemiyor ama ben söyleyeyim. " SİZ TAM BİR FAHİŞESİNİZ". 

     

14 Kasım 2015 Cumartesi

HER KUŞUN ETİNİ YERSEN G*T İSYAN EDER...

     Tıbbi açıklamalar yapacak değilim elbet. Günlerden bir gün diye saçma cümlelerim de yok aslında. Hayatın kendisi bu kadar saçma,abuk subuk olunca malzeme bol anasını satayım. Üç gün hiç uyanmamak üzere uykuya dalsam uyandığımda kaldığım yerden devam ederim hayata. Gündem de değişmez gündemdekiler de. Mevzu hep aynı. Sıkıldım oğlum sizden artık. Paçanızdan tutup baş aşağı sallayasım sonrada hiçbir şey olmamış gibi bırakasım var.


ERKEĞİN BEYNİNİ ORGAZM EDİN BENCE...


          O kafanızın içine ne dolduruyorlar hiç anlamıyorum bazen. Fındık,fıstık,bal felan galiba. Yanlış beslenme sonucu GDO lu gibisiniz. Kafanızla organınız yer değiştirmiş. Davranış bozukluğuna gerek yok hiç. Dışarıdan bakınca ağzınızın başka yerde olduğu anlaşılıyor zaten. Şimdi nerenizi dikkate almalıyız. Seçim sizin. Her kafaya uygun muamele mevcut nasılsa bizde. 

                         Kafanıza girip aynaya baktığınızda kendinizle ne konuştuğunuzu dinlemek istiyorum. Bazıları bunu açığa vuruyor onu biliyoruz da bazı sinsiler var. Cool görüneceğim diye kıçı başı ayrı oynayanlar var ya aynı köşe başı tutmuş pezevenklere benziyor. Taktik hep aynı. " Beni başkalarıyla karıştırma".Biri de çıkıp demiyor " Evet haklısınız bayım..Siz ondan daha orospu çocuğusunuz". 

                       Malız biz çünkü. Her karşımıza çıkan bir öncekine benzemez. Halt etmişsiniz siz. hata yapmaya alışıksanız eğer bunun "stop" tuşu yok. Kapatamıyoruz sizi. Resmen kaşarlanmış gibiyiz. Kaşınıyoruz bazen.Biraz yakışıklı gördük mü eee birazda cool ayakları yapıyorsa ibne hooop kucaktayız. Tatmin olma yerleri farklı olduğundan siz o noktaya ulaşamazsınız. Boşuna çabalamayın. Erkeğinizin beynini boşaltamıyorsanız vay halinize. Yanlış yerlerde takılıyorsunuz demektir. O saatten sonra bu hayatta sizin için değişen tek şey zıpladığınız kucak sayısı olur maalesef. 


MANUEL TAKIL BEBEĞİM SEN...


                Kadının orospusundan korkmam erkeğin orospusundan korktuğum kadar. Çok tehlikeliler. 
Bir elleri yağda bir elleri balda bu edepsiz cinsin. Her renk var yanlarında. Her kadın onlar için motorlu taşıt. Sür anasını satayım nereye istersen. Bunlara haddini bildiren bir gurup var daha önce bahsetmiştim. " Kullan at" modeline geçen kadın gurubu. Bazen onları ayakta alkışlamak istiyorum ama sonra düşününce burnunu sürttüğünüz erkeklere giren çıkan ne onu anlamıyorum. Herif zaten sabaha kadar üstünüzde tepiniyor. 

                 İlişki uzmanı değilim belki. Hatta ilacım olsa kafama süreceğim o derece yani. Ama inanılmaz ilişki üzerine sohbetlerde bulunmuşluğum da yok değil hani. Bir fabrika demiş ki "biz ömür boyu aynı ürünü rengini ve modelini değiştirmeden üretme kararı aldık". Dediğini de yapmış. Yalnız ürünlerin tamamı defolu. O yüzden piyasa da yarı fiyatına alıcı bulmuş. Kaliteli mal bulamaz olmuş millet. 

              Erkek cinsine karşı bir düşmanlığım yok yanlış anlaşılmasın. Çok bir şey de istemiyoruz aslında. Sokakta yürürken bile elini cebinin deliğinden çek. Ona buna akşam ki çerezinmiş gibi bakmaktan vazgeç. Kimse senin eğlencen değil. Otomatik vitesten çıkıp manuel takılmayı deneyin mesela. Her kuşu avlamayın,avladığınızı sandığınız o kuşları da sakın yemeye kalkmayın. sonuçta g*t de bir organ. Maazallah tırmalayanı çok olur. Söylemesi benden. 

1 Kasım 2015 Pazar

HEYYY...ESKİ SEVGİLİ...ATTIĞIN KAZIKLARI YOLLADIM...ACITTI MI?

  Terördü,seçimdi derken baya laf yediğim bir sürecin sonunda yazmak en iyisi galiba. Ne oldu oğlum bak hepiniz sustunuz ama ben hala yazıyorum.


KAFAYI SANA TAKMADIM. SANA EL ALEM TAKSIN İNŞALLAH

    Nedir bu milletin ağzında yavşak yavşak gezen eski sevgili anma programları derken bir baktım ki ben baya anar olmuşum bu aralar. Millet haklıymış. Mutsuzluktan kafayı takıyorlar sanıyordum. Meğerse mutluyken daha çok anıyor muşsunuz. 

    Ulan ilk terk ettiklerinde ne çok acıyordu canımız. Sanıyorduk ki hayat durdu birazdan son nefesimi verip pamuk tıktıracağım bir yerlerime. Oturup acı çekeceğine götü kollasana geri zekalı demezler mi adama. Of be ne sancılı günler öyle. Hiç bitmeyecek bir daha gün yüzü göremeyecekmişiz hissi kemiriyor beynimizi. Bir Allah'ın kulu da demiyor ki daha iyileri var kalk bir silkelen, kendine gel ,giyin süslen,dışarıda hayat var. Herkes ağla açılırsın diyor. Kurbağa sendromuna girmiş bulunuyoruz o saatten sonra. Ulan o*r*spular ne biçim arkadaşsınız valla insanlıktan çıkıyorsunuz bazen. 


          Hayatımıza yeni biri girene kadar g*tümüze kaçan kazıkları temizlemek le meşgul oluyoruz. Bırak orada kalsın ne uğraşıp vakit kaybediyorsun öyle değil mi? Ama yok acı bizim içimize işlemiş. Biz tuvalete gidip s*çmak için bile acı tüketen bir milletiz. " Vakit nakittir" diyen adamı getirin ağzını öpeceğim onun. Kayıp zaman nasıl telafi edilir ben bilmem ama eğer doğru insan çıkarsa karşınıza ne zamanın nede yediğimiz kazıkların bir hükmü kalıyor. 


      Yeni sevgili yeni bir hayat yeni bir nefes gibi geliyor bize. İşte eski sevgili burada devreye giriyor. Çok sevdiğimizden mi? Zinhar değil. O yavşağın mahvettiği hayatımızı toparlamaya çalışan adamlarında olabileceğini görünce ister istemez aklımızın bir ucundan geçiyor. Şimdi okurken g*tün kalkmasın. Bütün gün oturup seni düşünmüyorum elbet. Düşünecek daha güzel bir adama sahipken sen de kimsin? Dimi ama. Selam bile vermeye değmeyen biriyle nasıl sevgili olabildin be akılsız deyip geziyorum her gün. 


"ADRESE TESLİM OLSUN BU KAZIKLAR BAYIM..."


        En sevdiğim şeydi eski sevgilim olacak g*te laf sokmak. Meğer sokacak daha güzel şeyler varmış. Bence böylesi onu daha çok tatmin edecektir. Laf sok nereye kadar lan. Yoruluyor insan. En güzeli gözü dahil her bir yerine soka soka mutlu olduğunuzu haykırmaktır. Ben bu kadar zevkli olduğunu bilmiyordum. Taki mutluluğu bulana kadar. artık yediğim kazıkların ne işe yaradığını iyi biliyorum;
           Formül şu: Eski g*t + Yenilen kazık x Tecrübe = Yeni sevgili

        Formülü yerine koyduğumuz zaman denklem sağlanıyor aslında. Geriye koyulacak başka şeyler kalıyor. Madem bu kadar mutluyuz o zaman ne yapmak lazım?

         Hemen k*çınıza kaçan o kazıkları toplayıp bir paket yapın. İçine bolca yağ koyun, bir de tavsiyemdir bir kaç tane çam kozalağı bırakın paketin içine. Böyle kırmızı fiyonklarla filan süsleyin seksi görünsün. Sonra paketin üzerine eski sevgilinizin adresini yazın ve içine de şu notu:


                    "GEÇME DEREDEN ÜRKÜTÜRSÜN VAK VAKLARI 
                    
                     ÇAM DİKTİM...

                     ANANIN A..INA 
 
                    TOPLARSIN KOZALAKLARI "

                                                                                                        SEVGİLERLE
                                                                                                              MARJE
                                                                                                 


2 Ekim 2015 Cuma

SEVİŞMEDEN UYUMAK TOPLUM SAĞLIĞINA ZARAR VERİYOR...

         Deli dana hastalığı bir türlü geçmiyor sanırım. Tedavisi mi bulunamıyor ben anlamıyorum. Bazı insanlar sadece koyunla filan bence. Ortalık danadan geçilmez oldu. Salyaları  almış  başını gidiyor. Toplaya bilene  aşk olsun. Bunları ortalığa günün belli bir saatinde bırakmak lazım. Duble yol yapacağınıza bu tipler için ayrı bir şerit yapın da biz gideceğimiz yolu bilelim.


SOKAĞA ÇIKMADAN ÖNCE NE YİYORSUNUZ?

        Kadın erkek ayrımı yapmadan takip ettiğim bel ki de tek mevzu toplumsal sapıklık. Sadece erkekleri hedef alırsam haksızlık etmiş olurum. Tabi en büyük pay yine onların.  Kadınlar da almış başını gidiyor maşallah. Özgürlük çok güzel bir şey başımın üstünde yeri var da benim yada başka insanların haklarını gasp ederek özgürce yaşayamazsınız. Sokaklar da rahatça dolaşma hakkımıza resmen tecavüz ediyorsunuz. 

        Eskiden çarşı pazar gezerken erkekler tarafından taciz edilirdik. Sözlü yada fiziksel. Kadınlara çok iyi bir bok öğretmiş siniz kendinizle gurur duyun. Artık kadınlar neredeyse g*te parmak hesabı yapmaya başladı. Samimiyetlerini dokunarak ifade ettiklerini düşünüyorlar. " Ay sen ne tatlı olmuşsun götünü kaşı" diyor sonra da " ay dur ben kaşıyayım" diyor. Ulan sen nasıl bir manyaksın kadın. Sana ne benim g*tümden tasası seni mi aldı. 

       Ortam kalabalık diye birlerine sürtünerek yürüyen erkek gördük de sakin bir yerde bir koltuk yada kanepede yanımızda sıkışarak oturan kadınlarda yeni mi türedi?  Çok mu geriden takip ediyorum ben olayı acaba. Poposunun yarısı benim üstümde,eli omzumda. Böyle samimiyet mi olur arkadaş. Dışarıdan gören  cinsel tercihimizi değiştirdik zanneder. Uzaktan arkadaş olamıyoruz galiba. Çünkü alıştırılmışız. Kendimizi bilmeye başladığımızdan bu yana hep bir elleme dürtüsüyle biz kadınlara yaklaşıldığı için sanırım artık duramıyoruz. İlla temas şart. Anladık illa dokunacaksınız da bari  gidin erkelere dokunun emin olun bir kadından daha çok tatmin eder sizi. 

     Ergenliğe adım atmamızla bu sürecin düğmesine basan ninelerimize şükran borçluyuz. Az mıncıklamadınız memelerimizi. Her gün dokunulur mu yahu büyümüş mü diye?  Bazen diyorum ki bu yeni bir durum değil. Kadınlar evvelden beri "gizli sapık". Erkeklerin günahını mı alıyoruz acaba. Ben böyle söyleyince hemen g*tünüz kalkmasın sokağa çıktığınızda ağzınızdan akan salyaları silecek takatiniz bile kalmıyor. Diliniz bir karış dışarıda bildiğin deli dana gibi dolanıyorsunuz. Ama ben size söyleyim sokak ortasında iş çıkmaz size. Biz dışarıya kendimizi size sergilemek için çıkmıyoruz. En doğal hakkımız olan özgürlüğümüzü sonuna kadar kullanıyoruz o kadar. Yoksa çok da şeyimiz de değilsiniz. "Dışarı çıkmış,bu kesin aranıyor" demeyin. Çok da fi fi siniz yani. Aynı hareketler de bulunan kadınlara da söylüyorum bunu. Siz de az değilsiniz.


NE BOK YEMEYE HER GÜN BAŞIN TUTUYOR BE KADIN!


             Biz sizi niye evlendiriyoruz? Kocalarınızla ilgilenin, sapkınlıkları azaltın,çoğalın,karşılıklı ihtiyaçlarınızı giderin diye değil mi? Siz ne halt yiyiyorsunuz evde? Hala doktorculuk oynama aşamasını geçemediniz mi yoksa? Evcilik oynadığınız ana okulu değil o ev sizin. Ne hastalığınız bitiyor ne dırdırınız. Her gün kıçınız başınız ağrıyor. Azıcık şu erkeklerinizle ilgilenseniz de biz de rahata ersek. Evlisi de aynı bekarı da bunların. Adam evlenmiş gitmiş hala aç gözlü gibi saldırıyor milletin karısına kızına. Niye? Çünkü evdekinin her Allah'ın günü başı tutuyor. Be kadın kocana gelince başın tutuyor da bize gelince gayet sürtünüyorsun ama. Yanlış sularda başın tutmuyor galiba. Kadın yada erkek çekin artık ellerinizi üzerimizden. G*tü kollamaktan bitap düştük. Sizin sapkın fantezilerinizi çekmek zorunda değiliz. Bir daha sevişmeden sokağa çıkmayın. Toplum sağlığına zarar veriyorsunuz. Sonra o toplum sizi cinsel olarak doyurmaya kalkar. Benden söylemesi. Bir bakmışsınız ki  g*tü kollayan siz olmuşsunuz. 

29 Eylül 2015 Salı

BENİM ANILARIM SİZİN G*TÜNÜZ DE PATLASIN...

       Bir araya getirme konusunda çok beceriksiz olduğumu yeni fark ettim. Dağıtmayı seviyormuşum meğerse ben. Benim dışımda herkes oradan buradan topladıkları hayatımızın kırıklarını bir araya getirip beslenmeye çalışıyor. Yemek artıklarının saklandığı nerede görülmüş. Benim bildiğim kadarıyla gününde çöpe atarsın ki kokmasın diye. Vallahi bravo o kokuşmuş şeyleri ısıtıp ısıtıp yiyiyorsunuz ya pes diyorum. Ağzınızın etrafını silin bari kirli görünüyorsunuz.


SENİN NEZAKETİNE SOKAYIM HAYAT 

          Çoğu kez kullandığım kelimeler bazılarının hoşuna gitmiyor. Şimdi ben "Göt'e"insan diye hitap etsem hoşunuza gider mi? O kadar çok ki bunlardan bazılarını çok geç çözüyorum ama olsun sonunda en değerli organımıza benzetiyorum.
    
         İyi kötü yaşanmış bir hayatımız var hepimizin kimi zaman tek başımıza kimi zaman ise gurup halinde. Bu gurup olayının bu kadar tehlikeli olduğunu ben bilmiyordum. En yakın dostum dediğiniz yaşanmışlıklarınızı kendi çeyiz sandığında itina ile saklıyor. İlk gece onunla tatmin olacak sanki. Kadın erkek fark etmiyor artık. Orospuluk çift taraflı çalışmaya başlamış benden söylemesi. Hayatta çok acımasız niye bu bok gibi insanları hayatımıza sokar ki anlamadım. ağız tadıyla yaşatmadınız hiçbir şeyi.   

       Zaman bazen gerçekten işe yarıyor. Çok canınızı yakan şeyler küllenip gidiyor. Unutulmuyor diyorlar da unutuluyor aslında. Sadece unutturmayan yakın arkadaş dediğimiz kaltaklar fazla mesai yapmasalar olay kökten çözülecek. 


       Yıllar geçmiş aradan sizin bile hatırlamakta zorluk çektiğini şeyleri unutmayan o insanların beynine dinamit koyup patlatasım geliyor. " Niye bunu bana söyleme gereği hissettiniz" dediğimde " nezaketen" deyip çılgına çeviriyorlar. Sizinde, sizin yaşadığınız ve zorla bize dayattığınız nezaketinize sokayım ben. Böyle nezaket olmaz. Arkadaşının yaralarını sömürenlere " sülük" denir canım. Pis kan emiciler. Hatta benim gözümde tam bir " Orospu Sülüksünüz"


BU HAYATTA NE YAPTIYSAM SİZE SEFAM OLSUN..SOĞUDUM VALLA...


        Birçok defa bu yakın dediğimiz insanlarla ilgili ciddi uyarılar yaptım. Ben yaptım da ben kendim anlamamışım ki mevzuyu. Şimdi ciddi anlamda yakın dostlarım okuyor bunları lütfen onlar üstüne alınmasın. Kişi kendini hemen bilir. 

        İnsanların kalbini kırdığımda bazen arkalarından vicdan azabı çekerdim. Her insan gibi üzülüyorum. Ancak bir süre sonra " oh olsun" diyesim geliyor. Hepimizin başına geliyor. En yakın arkadaşınızı en zor zamanınızda tanırsınız diyorlar ya ben de hep tam tersi oldu. Benim o yakın kaltak dostlarım beni en mutlu günümde vurdular hep. Bir arkadaşınıza mutluluk numaraları yapmanız bile kafi geliyor. Yaşamasanız bile yaşıyormuş gibi yapın. Emin olun size karşı tavırları çok ciddi  boyutta değişecektir. Hemen yediğiniz kazıkları hatırlatacaklar. Siz ne kadar zor duruma düşerseniz o kadar beslenecek bundan. Çünkü hayatta ki tek gayesi bu arkadaşımızın iyi bir orospu olmak. Ya şimdi orospuluğu meslek edinenlere de hakaret oluyor bu ama aflarına sığınıyorum. 

       Çok kırdım mı ben bu kaltakları bilmiyorum ama yaptıysam da iyi yapmışım. Şimdi tek bir isteğim var şu hayattan birlikte paylaştığımız ve yaşadığımız ne varsa g*tünüze girsin. 


  

19 Eylül 2015 Cumartesi

PAÇALI DON MUCİZESİ...

       Bazen şu insanların abuk subuk hikayelerinden kusmak istiyorum. Ne kadar yatak odası hikayesi var nakaratına kadar zorla ezberletiyorlar bize. Yahu konuşacak daha iyi bir mevzunuz yok mu demek insanların pek işine gelmiyor. En eğlenceli sohbet saatleri demek ki. Öyle olmasaydı bu işin ticareti tutmazdı herkes aç kalırdı.


40 DÜĞÜM AT DONUNA BELKİ KURTARIRSIN


      Benim mevzum da zaten bu hikayeler değil hemen kalbinizin ritmi değişmesin. Sevişme hikayeleri elbette daha çok okunur ama hayatımda il defa başka bir gözle bakan bir gurup kıza rastladım. Bu onların hikayesi.
      
      Bir erkek nasıl sevişmeden aylarca oyalanır? Bu kızlar mantığı çözmüş. Onlara göre bu iş tamamen kadının öz  güvenine bağlı. Bu benim tezim değil hemen belirteyim. Ama ilginç geldiği için yazıyorum. Tam aksini düşünen birçok insan olabilir. 

     Bu çok özel bir söyleyişi olduğu için kişilerin adı bende saklı kalmakla birlikte yine onlara bir lakap takmam lazım. İçlerinden en güzel olanını seçtim ve onun anlattıklarıyla devam edeceğim. Bu harika kadının adı " bayan bacak"olsun. Özenle yaratılmışlardan. Neyse uzatmayalım konuya giriş yapalım bir yerden. Bu gurup öküz tayfasından kurtulabilmek için kendince yöntemler geliştirmişler. Yatağa atılmanın kadında bittiğini düşündükleri için tüm tedbirler tamamen kendileriyle alakalı.

     Her kadın sevgilisi yada sevgili adayıyla buluşmaya giderken çifte kavrulmuş bir itina ile hazırlanır. İç güdüsel bir durum olmakla birlikte "aslında bugün beni yatağa atar mı acaba" hazırlığı değildir. Biz bunu hep böyle biliyorduk meğerse kendine ve vücuduna hatta giydiklerine bile fazla güvenen kadın çok daha çabuk adamın kollarında buluyormuş kendini. Valla kızmayın şahsıma ait sözler değil bunlar. 

      Buluşmalar için inanılmaz tüyolar verdi bayan bacak bize. Yüzünüze inanılmaz özen gösterecek mişsiniz. Hatta tek dikkat çeken yeriniz yüzünüz olmalıymış. Kıyafetleriniz eğer çok özenli ise mutlaka iç çamaşırlarınız özensiz olmalıymış. Kendileri mevsime göre değişkenlik gösteren tedbirler  almışlar. Mesela kışın pantolon içlerine  yünlü içlik giyiyorlarmış. Üzerine kadınların vazgeçilmezi çıtçıtlı atlet. Desteksiz sütyen ve genel olarak ten rengi oluyormuş bunlar. Yazın etek giydiklerinde altına mutlaka komik baskıları olan  paçalı don tercih ediyorlarmış.

 Amaçlarını şöyle anlatıyor bize;

          " Erkek milletinin ilk önceliği yataktır her zaman. Kadınlarında elbette duyguları var ve bunlara kapılan kadın ilişkiye 1-0 yenik başlıyor. Tecrübelerimize dayanarak yatak odasından geçmeyen her türlü yolu denemeye karar verdik. Ne kadar özenli giyinip karşıdakinden utanmayan bir durumda olursak o kadar yatakta bulduk kendimizi. Şimdi en fazla bir yemek yiyiyoruz,sohbet ediyoruz ve evlerimize kaçıyoruz. Çünkü adam biraz daha ileri  gitse altımızda ya içlik var yada paçalı don. Pantolonumuzun düğmesine bile dokunmalarına izin vermiyoruz. Bazı kadınlar için o rezilliği yaşamak sabah yatakta uyanmaktan daha korkunç bir  durum ve sanırım biz o gurup kadınlardanız. Şiddetle tavsiye ediyoruz. Her türlü duyguya kapılmanız için ellerinden geleni yapabilecek kapasiteye sahip bir öküz ordusuyla karşı karşıyasınız. Muhteşem bir iç çamaşırı takımı giydiğiniz anda çok daha çabuk avlanıyorsunuz. Kendi imkanlarımızla bekaret kemeri geliştirdik. Yüzde yüz başarı sağladık"...


       Konu çok ileri safhalarda devam ediyor ancak ben o yollara sapmayacağım. Kadınlarla ilgili yaptığımız özel ropörtajlardan bir tanesinin sadece bir kısmı bu. 


NENE ŞU SENİN DONUNU ÖDÜNÇ VERSENE

      Kendine haddinden fazla güven duyanlar mutlaka bu kadınlara isyan edecekler. İç çamaşırımız doğru düzgün  diye her kese gösterecek miyiz? diye. Elbette göstermeyeceksiniz. Genellemenin dışında kişisel fikirlere saygı duymakla yetineceğiz. 

     Yada bu yazıyı okuduktan sonra kesinlikle bu yöntemi denemeliyim diyenler bile çıkacaktır aranızdan. Koştura koştura nenelerinizin kapısına bile dayanabilirsiniz. Ödünç  don istemek için. Bende yıllardır düşünürüm nenem niye bu donları tercih ediyor acaba diye.  Meğersem azgın dedemden kurtulmak içinmiş. Bakın ne varsa eskilerde var. Demek ki bu yöntemler yeni değil. Üzülmemek için her yolu denemekte fayda  var. Ne demişler " başarıya giden her yol mübahtır". Demek oluyor ki paçalı donlar da bu saatten sonra bize farz. 





15 Eylül 2015 Salı

KAZIKLARI YAĞLAYIN LÜTFEN...

       Yaranmak için maymuna döndük resmen. Bazen biz kadın milletinde zerre akıl yok demek geliyor içimden sonra kendimi düşünüp vazgeçiyorum. Marje' nin mallar sıralamasında ilk sırayı kimseye kaptırmadığını defalarca söyledim yine söylüyorum. Ama şundan da eminim ki benimle rekabet edecek bir sürü okurum var bu sayfada.

DONUNU DA ANAN YIKASIN BİR ZAHMET...

        Ben ilişki uzmanı değilim ama çok iyi ilişki gözlemlediğim doğrudur. Yaşadıklarım ve çevremde yaşananları baharatlıyorum sonra veriyorum fırına al sana mis gibi ilişki analizi. Yeme de yanında yat. 
        Mıy mıy mıy , yalap şap, şapur şupur başlayan ilişkilerin bir sonra ki evresi hafta sonu ev muhabbetleridir. Önceleri akşam yemeklerine davet edilirsiniz, eğlence mekanlarında boy gösterirsiniz yanağınız adamın salyasından geçilmez. Süper adam değil mi ilk bakışta. Ooo bu adam tam benim tipim,çok eğlenceli, bir de herkesin içine sizinle gitti demek ki korkacağı yada çekineceği kimse de yok. Valla ne rahat bir ilişki. Bu bir haftanın tadını çıkarın çünkü artık hafta sonlarınızı dışarıda değil onun evinde geçireceksiniz. İlk zamanlar sizinde hoşunuza gidecek. Gözüne girebilmek için ilk yapacağınız şey evini derleyip toparlamak olacak arkasından da yemek. Tüm hünerlerinizi sergilemek için kendinizle yarışacaksınız. Dersiniz ki sevgiliniz değil nikahlı kocanız. Makineye de çamaşırları atar sonra onları da bir güzel asarsınız. Sizi evlenilecek kız gibi görmesi için resmen g*tünüzü yırtarsınız. Adamın umurun da mı sizce? Asla, onun işi görülsün de bunu Ayşe yapmış,Fatma yapmış tın yani. 
        Geçmiş ola sevgili evreniz bitti. Artık siz onun sadece ücretsiz,karın  tokluğuna çalışan,bir iki güzel lafına tav olan hizmetçisinden başka bir şey değilsiniz. Kendi evinizde yapmadığınız kadar ütü yapar hatta bu konuda doktoranız bile olur. Bir önce ki hafta yıkadığınız çamaşırı o gavatın evine gittiğinizde yine siz toplarsınız. Mutfak tezgahında dizili bardakları saymıyorum bile artık. Yavşak bütün bir hafta arkadaşlarıyla yer içer sonra siz gider toplarsınız nasılsa. Büyük ihtimalle size evin yedek anahtarını da verecektir. O evde yokken bile işleriniz aksatmayın diye. Kirli sepetinden yerlere dökülen donlarını sevgilisine toplatıp sonra onları yıkatacak kadar aşmış bu denyolar olayı. 
        Siz muhteşem yemek yaptığınızı sanırsınız ama adam yemeği bitirip karnı doyduktan sonra aynen şu cümleyi kurar " ya sen benim annemi gör bir de öyle yemekler yapar ki parmaklarını yersin". Aslında o parmakları o anda adama yediresiniz gelir. Sokacaksın bir yerine bak bakalım aynı  cümleyi kurabiliyor mu bir daha. Yemek tenceresini kafasına pis donlarını da anasına yollayacaksın bu pezoların. 


ACITIYOR VALLA...

           Hayatı boyunca akıllanmayacak bir türdür " kadın". Ne yaparsanız yapın bir sonra ki ilişkisinde yine aynı hataları yapmaya devam edecek. Ama yaşanan en güzel ilişkilere bakın en çok beceriksiz ve nazlı kadınlar sevilir. Siz evinin hizmetçisi olmaktan bir adım öteye geçemezsiniz. Nikah masasını zaten unutun gitsin. Erkekler o kadar çakal ki sizin o tüm çabalarınızın onu etkilemek için olduğunu biliyor ve bunu avantaja çeviriyor. Eee kadınlarda birazda kaybetme korkusu olunca adamın  tuvaletini bile temizliyor. Düzeni kurmuşlar,yayılmışlar yeni avlarını bekliyorlar. Av olmaktan kurtulamayan biz salak kadın türü de her kazığın ardından vardır bunda da bir hayır diyoruz. Ulan geri zekalı hayrı mı kalmış mal gibi kullanılıp sonra da atılmışsın. Evin beslemesinden beter durumdasın. Şimdi hiç canım acımadı ayaklarına yatmayın. Acıtıyor valla. Bu nedenle siz erkekler lütfen atacağınız kazıklı biraz yağlayın. Nasılsa biz onu yiyeceğiz. Bizden adam olmaz. Hadi yine iyisiniz. 

6 Eylül 2015 Pazar

KADINLAR SINIFTA KALDI...SAYELERİNDE B*K YOLUNU ÖĞRENDİK

     Alışkanlıklarından asla vazgeçemeyen bir tür çoğaldı bu memlekette. Ciddi yer ve zaman sorunları yaşıyoruz. Hangi konuda eleştirilir isek muhakkak o bizim alışkanlığımızdır. Tek savunmamız bu. İçinden çıkılmaz bir kavram kargaşasında boğulup gidiyoruz. Eğitim sistemin derhal daha toplumsal yaşamaya yönelik olarak değiştirilmesi lazım.

TATLIM DUDAĞINI BÜZDÜĞÜN BELLİ OLMUYOR...

         Eskiden Türk Kadını deyince aklımıza böyle oturaklı,saygılı,kodum mu oturtan tipler gelirdi. Ben hızla değişen zamanı yakalayamadığım gibi yakalamaya çalışanı da hiç görmedim. Avrupa' da  bir kadın gidip sıçmasa bizimkiler de tutacak yani içinde. Kılık kıyafet benim çok eleştirebileceğim bir konu değil. Ancak acayip yüz şekilleriyle karşılaşıyorum. Hadi diyelim ki giyinmek için bir moda var anacım mimik modası da mı var? Yeni yetme dediğimiz ergenleri anlıyorum garip bir çağ da dünya ya geldiler onlar bu sebeple umutsuz vaka. Çaresi olmayan bir hastalık kapmışlar gibi. Ya annem yaşındakilere ne oluyor. Siz hangi çağın bebesi siniz? Fotoğraf galerilerini geziyorum anne kız poz vermişler tatil de ama  anası kızından daha ergen. Dudakları objektifi öpüyor resmen. Bunu benim annemin yaptığını hayal ettim bir an ve o nasıl bir eğreti pozisyondur. Resmen annemden soğudum hayali bile beni yıktı. 

     Türkiye'de plaj facialarının kabus gibi üstümüze çöktüğü bir 2015 yazı geçirdik. Ayak fotoğraflarından yemek yiyemez hale geldik. Yavrucum madem ayakların yüzünden daha güzel bir not düş oraya bari "  yüzümden dolayı verdiğim rahatsızlıktan ötürü özür dilerim" diye. Üç beş kız bir araya gelip ayaklarını çekiyorlar ben inanamıyorum. Yakında başka yerlerini çekip yayınlarlarsa o gün kahrımdan ölürüm. Bir kış boyunca dudak resimlerinden dolayı kaç kişi tatmin oldu bilmiyorum. Telefonu az daha yaklaştırsak bildiğin öpüşeceğiz yani. Başka yerleri sosyal medyaya düştüğünde çocuk bile yapabiliriz. Sanal bebekler dünya ya gelecek. 

    Birilerinin acilen bu işe bir el atması lazım. Teyzem gelmiş nenem yaşına zaten dudakları büzgülü bir de poz vereceğim diye ona kırmızı ruj süren dangalak torunu var teyzecik şahtı şahbaz oldu. Torunum gibi poz vereceğim derken " ölmüş de gömmeyi unutmuşlar" pozu vermiş. "Teyzecim senin ne işin var o karede sen git kıyı da köşede bir serinle. Güneş çarpar seni demedi deme sonra". 


HEP EVDE Mİ KALACAKSINIZ BİRAZDA SINIFTA KALIN...

        Kadınların tipik takıntılarından biridir evlilik yaşı. Çok anlam veremesem de denklemi sonradan çözdüm. En güzel göründükleri dönemde kapağı birine atma mücadelesinden başka bir şey değil bu. Gelecekte ki görüntülerini az çok tahmin etmiş olmalılar ki ellerini çabuk tutmuşlar. Yaz tatili hazırlıkları Nisan Mayıs gibi başlar benim bildiğim. Hazirana kadar verebildiğin kadar kilo verirsin. Bu yıl sanırım hazırlık dönemini uyku da geçirmiş hanımlar. Siz ne yaptınız kendinize anlamadım ki! Kaç altın biriktirdiniz bu kilolarla beraber. Hadi diyelim ki yaşınız ilerledi kilo vermek çok zor peki evdeki kızınızı da mı fark etmediniz? 17 yaşında belinde can simidiyle geziyor. Kışın giydiği düşük bel pantolon sayesinde yazın boğulma tehlikesi yok. Bu tatil tam bir facia gibiydi. Son bomba klozet fotoğrafları ama benim bünyem bu kadarını kaldırmıyor. Yeni akım buymuş bakalım bizim nenelerin de tuvalet keyfini izleyecek miyiz? Bence acilen sosyal medya hesaplarımızı kapatalım aksi takdir de bok yolunda harcanan ergenleri naklen izleyeceğiz. Sonra vay efendim koca bulamadım,kimse beni istemiyor diye ağlamayın. Eskiden kısmet ti şimdi öz çekim bunun sebebi. Tuvaletini yaparken fotoğraf çeken kızı kim ne yapsın yada buna müsade eden aileyi. Türk kadını yeterince evde kalmıştı artık sınıfta da kalıyor. Hayırlısı olsun diyelim. Önümüzde ki yaz tatilinden korkarak yaşayacağımız bir kış geçireceğiz. Allah'ım sen bizi koru. Amin. 

31 Ağustos 2015 Pazartesi

BENİM GÖZLERİMİ DEĞİL KENDİ BACAK ARANIZI KAPATIN...

    Nesil denilen şey aslında o kadarda hızlı değişim gösteren bir olgu değil. Şahsi fikrimi beyan ettiğimin altını çizerek başlayacağım. Etrafınızı iyi incelediğiniz zaman fark etmediğiniz bir sürü durumla karşılaşacaksınız. Bunlar sizi ürkütmesin çünkü enin de sonunda sizinde varacağınız yer şu an bakmaktan korktuğunuz yer...


"ONLAR SEVİŞİRSE BENİM KIZIMIN BEKARETİ BOZULUR"....

                   Toplumda nasıl algı yaratılıyor yada bunlar hangi güçler tarafından yönetiliyor benim bu konuda teknik bir bilgim yok.  Ancak mahalle kültürüyle büyümüş herkes bilir ki annemiz ve arkadaşları, babamız ve çevresi klonlanmış ilk insanlar gibiler. Birbirlerinden farklı tepkileri yok. " Keşke senin baban benim babam olsaydı" dediğiniz tüm adamlar sizin babanızın kök hücrelerinden yaratılmış birer minyatürden ötesi değil. Aynı durum anneniz ve tüm yetişkin akrabalarınız için de geçerli. 


                Çağ dedikleri şeyi gören varsa bana da lütfen adresini versin. Etrafımda ki herkesi atlatmak istiyorum. Atlayanların son halini de merak etmiyor değilim. Çok küçük yaşlardan bu yana bir çoğumuzun evinde televizyon,günlük gazete ve hatta aylık playboy dergisi bile vardı. Çok eski nesil değiliz sonuçta. Yeni nesil dedikleri o dergilerle pek karşılaşmamış olabilir çünkü onların İnternet gibi çok güçlü bir silahları var. Dönelim bizim dönemlere. Tek kanal döneminin kapandığı ve özel televizyonların yayına geçtiği gün bizim hayatımız için milat kabul ediliyor. Ama milat deyip geçmeyin anne ve babamızın gece ne haltlar karıştırdıklarını öğrendiğimiz ve artık bacada ki leylek yuvasının anlamını yitirdiği bir sürecin başladığı bir dönem bu." Erken ergenlik "dediğimiz ve daha yeni yeni psikologlar tarafından zikredilen bu durum bizim başımıza geleli çok oldu. Çoğalmayı öğrendik resmen. Ama hep bir tarafımız eksik. farkındaysanız bir çok insanın cinsel problemleri var. Çocukluktan kalma bir sorun bence. Ailecek televizyon izlemeye korktuğumuz dönemden geçip geldik biz. Film izlerken ya öpüşürlerse diye ödümüz kopardı. Ebeveynlerimizin yüzü kızarırdı. Kendi eliyle gözlerini kapatmayan çocuk terbiyesiz ilan edilirdi. Bu çocuğun sonra ki aşaması ise " milli sapık". Zaten siz istediğiniz kadar o sahneyi görmek için direnin nafile. Hemen yanınızda ki bir büyüğünüz eliyle gözlerinize bant çeker. Sansürle ilk tanışmamız da böyle öyle. 

             Ninenelerimiz sayesinde öğrendik ne öğrendiysek. Doğru düzgün kapatamazlardı gözlerimizi ve biz hep onların iki parmağının arasından izledik gerçek dünyayı. Cinselliği tam anlamıyla yaşaya mamamızın  sebebi de budur. Her şeyi tam anlamıyla göremedik. Hala gördüğümüz kadarını yapabilen yetişkinler olarak hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz. 

           Her sevişme sahnesinde annem iki bacak arasına kafamızı sıkıştırırdı. Yahu sanane veren o eziyetini çeken ben. Adamın altında ki ben olsam tamam o panik butonuna bas. Allah'tan gitti kızımın bekareti çığlıkları atmadılar. Ama oda her an başımıza gelebilirdi. 


BENDEN DAHA İYİSİNİ GÖRDÜĞÜNÜZE EMİNİM...

              Kadınlar kendi aralarında konuşurken bir erkekten daha açık ve daha net olabiliyorlar. Mesela ben çocukken çok iyi hatırladığım kadın sohbetleri var. Sanırım annelerimiz bizi fazla hafife almış. Hafızalarımızın bu kadar iyi olabileceğini düşünememişler. Ama bunun dışında her şeyi düşünmüşler. 

            Tek odalı ev hikayeleri var bunların meşhur. Bir çoğu en sekiz kardeş evde toplam on kişi var ve ev tek odalı. Matematiksel olarak sekiz çocuk mümkün görünmüyor. Ama kazın ayağı öyle değil. Ben bir öpüşme sahnesine bile bakamazken siz tam bir porno furyasında yaşamışsınız. Dedelerimizin " su ısıt" dediği günleri anlatırken pek bir keyifliydiniz. Kahkaha atarak anlatıyorsunuz o günleri. Bize gelince kapat gözlerini kapatmazsan bekaretin bozulur. Siz de ne cevherler var aslında gün yüzüne çıkmamış. Eminim bir sürü pozisyonu daha küçükken tecrübe etmişsinizdir. Hele o gözümüzü kapatan ninelere ne demeli. Sen kalk tek odalı evde sekiz kişinin arasında keyfini gör terbiyesiz olan ben olayım. Yok öyle yağma. Keşke benim gözlerimi kapatacağınıza bacak aranızı kapatsaydınız. 

SENİN O VAATLERİNİ ALIR G*T*NE SOKARIM ...

     " Konuşmak sanattır" diyen o adamı bana getirseler ağzını burnunu elime alır resmen yer değiştiririm. Erkekler her zaman sanat dahil olmak üzere bir çok mevzuyu kendi lehine çevirdiğinden bu sözü de resmen g*tleri ile anlamıştır. O gün bu gündür bu sanat karşısında aciz kalan bir kadın topluluğu hızla yayılır. Kitap inse gökyüzünden en hızlı yayılan din olarak rekorlar kitabına adımızı yazdırırdık kesin. Sonra gider onuda bir erkeğe verir adamı peygamber ilan ederdik.Bazen salaklığımızın sınırları olmadığını fark etmek çok acı.

MÜNASİP YERLERİNİ TUTSALAR SPORLA ÇOĞALIRLAR...

     
 
 Zeki kadınlar kulübüne üye kaydı yapıyoruz desek günlerce uzun kuyruklar oluşuruz kapımızda. Hepimiz çok akılıllıyız çünkü. Aptal olduğunu kabul etmek özür dilemek eleminden daha onurlu bir davranış. Mesela ben bunu açık ve aleni kabul edebilen aptal cesaretli insanlar biriyim. Benden çok var aslında ama gün yüzüne çıkmamış henüz. En yakın arkadaşlarına itiraf  bölümün deler. Biz o evreleri aşmış kadroya dahil olduğumuzdan kıdem farkımız var. 

        En büyük zaafımız verilen sözlere çok çabuk aldanmamız değil mi? Defalarca kandırılmamıza rağmen her defasında aynı yalanlara mahkum ediliyoruz. "Ulan pezevenk müebbet ver bundan daha iyi." 
       İki tür erkekle karşı karşıya olduğumuzu defalarca dile getirdim. Benim hedefim yavşak gurubu. Onlaraı yıllarca alıp yerden yere vursam ne hırsımı alabilir nede bu eyleme doya bilirim. İnanılmaz bir tatmin yoludur. Şimdi yavşak gurubunun her zaman tek bir hamlesi var. O da sözünün eri gibi davranmak. Sorsanız hayatın boyunca kimseye tutamayacağı sözler vermemiştir. Oysa her kadına aynı sözleri vermiş ağzıyla g*tü yer değiştirmiş bir türdür kendisi. Verdiği hiçbir sözün arkasında duramamış doğrusu durmak istememiş, nereden ekmek çıkarırsa o kapıya yavşamış ama ben buyum diyememiş tehlikeli bir yılandır kendisi.

       Bu erkelerden uzak durun demek çok zor çünkü uzak kalma ihtimaliniz çok düşük.Nüfus patlaması yaşanıyor bu konuda. Kısırlık aşısı keşke bazı insanlara da uygulansaydı da bizde rahat nefes alsaydık artık. Biz bu durumun önüne geçemeyeceğiz sanırım. Hemen hemen hepimizin başına geldiği için bu konular hepimizin ortak yaşadığı en zor anlarımız vardır. Genel de aile toplantılarında,düğün ve cenazelerde yapışırlar yakanıza. Bekarsanız hala oracıkta ölün. Çünkü avını bekleyen bazı teyzecikler az sonra başınızın etini yiyecekler. Cenaze filan dinlemez bunlar. Bir gözü ağlar diğeri size odaklanır. Günün sorusuna yavaş yavaş yaklaşırlar " Neden evlenmiyorsun?".  Bu soruya iki türlü cevap verebilirsiniz. Birincisi oturaklı kızlar gibi " kısmet değilmiş teyzeciğim". İkincisi tam bir çileden çıkmış,gemileri yakmış, yırtık kız pozisyonunda verilen cevaptır "  Bana bak kaltak bir yerlerinize sahip olsaydınız da bunca yavşağı piyasaya salmasaydınız. Attığınız  gol olmuş,gol yemekten piçe dönmüş futbol takımı gibisiniz. skoru saymakta bize düştü bu nedenle de evlenmedim". İkinci cevap pek tavsiye edilmez ama çok zorda kalırsanız altta kalmayın bence. Kendisi muhteşem erkeler doğurmuş gibi konuşanların ağzının payını vermek farzdır. 

    Bunların başımıza gelmesini sorumluları her hayatımıza giren yavşağın evlilik masalıdır. Haylinizde inanılmaz bir dünya çizerler. Biz salak gurubunu da ağzının suları akar. Ondan sonra topla toplayabilirsen. Bu bir süre sonra alışkanlık yapıyor ve karşımıza çıkan her adama aynı gözle bakmaya başlıyoruz.  Belki de biz bu travmayı yaşarken nice muhteşem adamları harcadık. " Bok yoluna gitti Niyazi" dedikleri bu olsa gerek. 


KENDİMİ KAYBETTİĞİM HAYALLERİNİ G*TÜNE SOK...

        Ata sözleri diye bize yedirilen sözler var ya işte ben onların taa  amk. Genelde erkeklerin hayatını kolaylaştırmak için uydurulmuş yıllarca da bize afiyetle yedirilmiştir. Eee tabi bu erkeklerde ciddi bir alışkanlık yaptığından bu yana kendi akıllarınca bu ata sözlerine yenilerini eklemeye başladılar. Konuştuğu zaman özlü sözler kitabı gibi. İcraata geldiğinde en iyi viraj veren tam bir pezevenk.  Her şey onların menfaatlerini korumak için dizayn edilmiştir. Sistem böyle çalışıyor. Sizden öncesi ve sizden sonrasına dikkat edin. Bu erkekler sizden önce kine yaptığını size asla  yapmayacaktır. O başının tacı siz ayağının altında ki pas pas olacaksınız. Biz bu tiplere " kırıntı seven kadınlar" diyoruz. Aşk kırıntılarıyla beslenmeye çalışırken siz adam gidecek sizden sonra ki ile " evli,mutlu,çocuklu" olacak. Sizde hala o teyzelerle cebelleşen evde kalmış kız muamelesinden öteye geçemeyeceksiniz. Hayatınız da ki insana güvenmiyorsanız bu işi fazla uzatmayın. Tüm vaatleri alın bir güzel onun g*tüne sokun. Emin olun oraya daha çok yakışacak. 


26 Ağustos 2015 Çarşamba

HAYAT BİZE BEŞ DAKİKALIK ZEVK KAZIĞI ATTI...

     Yaradılışımızdan bu yana varoluş hikayeleri ile büyüdük biz. Ki mi Adem ile Havva’dan başladı kimi tanrı Zeus’tan.  Mucizevi bir şekilde tenlerin buluşmasından var olduğumuza inananlarımızın yanı sıra yer tanrı ile gök tanrının o ihtişamlı savaşlarından türediğimizi düşünenler bile var. Bence en güzel varoluş hikayesi Leyleklerdi. Evlerin üstü kiremit kaplı, soba isi kokan çatılarında başlamıştı hayat denilen masal… İnsani tüm tepkilerimiz orada gelişmiş gibiydi. Ağlamayı gülmeyi leyleklerden öğrenmişcesine inandık biz bu varoluşa. 


KADEHİMİ VAROLUŞ YALANINA KALDIRIYORUM..."ŞEREFİNE"...


Sonra büyüdük elbet. Artık  bir pamuklu şeker için değildi gözyaşlarımız yada bir oyuncak. Kendimiz için ağlamayı bırakalı çok olmuştu ve iş işten geçmişti. Geri dönüşlerde yoktu artık. Belki de bir tek gün kendimiz için ağlamışızdır o da anne karnından koparılışımızdı ilk ve son kez. İkisini aynı anda yaşadığımız tek eylemimizdi bu. Tutunduğumuz tek dalımıza, sığındığımız en güvenli kalbe veda vaktiydi bizim de kendimiz için ilk savaşımız.


Hoş geldin diye kulağımıza bir ses fısıldadılar. Hepimiz mi hoş gelmiştik bu dünyaya. İşte bu da hoş geldin yalanıyla başlayan kandırılışımızın ve hazin hikayemizin yazılmaya başlandığı gün. Adına hayat dediğimiz rüzgar kimimiz için küçük bir esinti, kimimiz için fırtına kimimiz içinse kasırga olacaktır artık. Oradan oraya savrulurken bu aciz bedenlerimiz gözlerimizde ki perdeler kalkmaya başlar ve göz alıcı renkler bizi büyüler. Her şey bir yanılsama değil miydi? Mavi gökyüzü, Sarı Sonbahar, Kara Kış ve niceleri. Ama en güzeli en ihtişamlısı pembe düşlerdi. Bütün renklerin ahengi nasıl olur da sadece pembe de  gizli olabilirdi! İnsanoğlu sadece pembeyi çok sevdi ve en çok ona inandı. Tüm düşlerini, hayallerini pembenin içine hapsetti ve dirilişten yıkılışa uzanan bir yol böylece başlamış oldu. Başlangıçta mutlu ve huzurlu hikayelerin hazin sonları pembe masallar la yazıldı. Aslında biz onları masal sandık onları okuyarak umut denilen sahipsiz serseriyle tanışmamız da böyle oldu zaten. Umudun içinde yok olup gitmeyi göze aldık hepimiz çünkü bizler fakir doğduk. Fakirin ekmeği deyip sımsıkı sarıldık en büyük düşmanımıza. İçi doldurulamaz serzenişlerimizin rengi de hep pembe oldu bu yüzden. Doğduğumuz anda sırf ağlamamız için atılan o tokadı ne çabuk unutmuştuk. Hayata tutunmamız için o an ağlamamız gerekiyordu ve biz o gün bugündür damla damla tutunduk bu hastalığa. Çünkü hayat bizim kurtulamadığımız bir hastalıktı. Ne öldürür ne güldürür.

Bazen diyorum ki “ keşke çocukken sokakta oynadığımız evcilik oyununa benzeseydi her şey. Ağaçlardan kopardığımız dallarla içilen sahte sigaralar ve boş bardaklarla havaya kaldırılan şerefe naraları”. Şimdi öyle mi? Son sigaramızı hangi gidenin ardından çektik taaa ciğerlerimize kadar. Elimizde ki kadehler hangi acımızın boya kalemleriydi? Sahte kahkahalar gözbebeklerimiz de saklayamadığımız yaşlar için değil mi? Tüm bunlar yaşanırken sanıyor musunuz ki hayatta mucizeler yok! Evet var en büyük mucize tam da bu anlarda başımıza gelmiştir. Unutmaya çalışırken çekip gidenleri kendimizi unutuvermiştik artık. Bir deniz kenarında, bir Tren Garında, bir Otobüs Terminalin de yada bir sokak ortasında. Her gidene yolluk ettik kalbimizi. Yol boyunca üşümesin diye ,sarıp sarmalasın diye. Arkasından el sallarken üşüdüğümüzü fark etmedik bile. Dönüş biletleri yoktu oysa onların. Güzergah hep tek istikametti. Bir meçhule salıverdik en değerli varlığımızı yani kalbimizi. Duymadık onun “ beni bırakma” diye bağıran yalvarışlarını. Bu hayatta ki en bonkör harcamamızdı kalbimiz. “Gitme kal” demek ne zor şeydi de biz diyemedik dönmeyeceğini bile bile o insanların, o şehirlerin, limandan her gün yol alan gemilerin ve arsız kalbimizin arsız aşklarının. Tüm bunları bile bile ceketimizi omzumuza atıp, valize kendimizi, kalbimize onurumuzu koyup “ben gidiyorum” diyen olamadık. Biz bu hayatın utanmaz şakşakçıları olmuştuk artık. Geleni alkışlayan bu eller gidene de el sallarken bir tek gün bile utanmadı. 



 Dünyamıza giren her yeni insanla aynı şiddette değil miydi sevişmelerimiz. Çılgın,tutkulu belki de çığlık çığlığa. Bazen rezil bazen utanmaz bazen de birbirine kıyamayan iki sevgili gibi. Gerçek olan hangisiydi? Her defasında “ ilk” miydi? Kendimize söylediğimiz en büyük yalan “ Hepsi ilk ti hepsi aşktı hepsi tutkuydu”. İlkler unutulmaz derler ya belki de bu yüzden biz hiçbirini unutmadık. Çünkü bedenlerimiz serseri, dillerimiz yalancı, gözyaşımız sahte kalbimiz ise tek masum şeydi.  

Şimdi bu en masum ilan ettiğimiz kalbimizi kırıp,dökmek, parçalamak doğrumu diye düşünürken aslında tam da ona acımaya başlamışken bir anda fikrim değişti. Hafızamı tazeleyince fark ettim ki her gördüğü avare, serseri kalbe titreyen o değimliydi? Aklımı devre dışı bırakıp “ o serseri giderse ben dayanamam” deyip beni kör kuyularda bırakıp “ o yoksa ben de yokum” diyen beni en acımasız biçimde tehdit eden o değil miydi? Oysa doğru olan benim onu kör kuyulara atmam “ o serseri hayatıma girerse ben bu acıyla yaşayamam” demesi gereken de yine ben değil miydim? Yumruğumdan bile daha büyük olamayan o küçücük yaratık meğerse benden ne kadar büyükmüş. Hayatımın en çetin savaşlarını onunla yaşayıp o meydanlar da defalarca kaybeden de bendim elbet. 

"ZAMAN" DENİLEN YILAN...


Öyle ya da böyle hayat bir şekilde akıp gidiyor ve bizi de bir moloz yığını gibi sürüklemeye devam ediyordu. Biz yüzsüz savaşçılar kendimize her dönem bir mucize yaratmayı başarmıştık. Son mucizemizin adına da “zaman” dedik. O gün bugündür hep onun arkasına saklandık. Geçer dedik,unutulur dedik her iki kelime de bir “ zaman” dedik. İnsanoğlu bir kez daha yanıldı elbet. Yaralarına zaman sürdü, kabuk bağladı hatta neredeyse görünmez oldu o yaralar ama geçmedi. Birbirimizin yaralarını kanatmayı öğrendiğimizden  bu yana şifamızı kaybettik. Zaman artık merhem değildi. Bulaşıcı bir hastalıktı olmayan insanlık çünkü. O kadar hızlı yayıldı ki bir anda etrafımızı kuşattı. Namert bir düşman gibi sokuldu yamacımıza. Biz iyiyiz dedikçe o “ ne çabuk unuttun dünkü dayanılmaz acılarını” dedi. Hayatımızı kaydettiğimiz kaseti başa sarıp durdu. Canı nerede isterse orada bıraktı bizi acımasızca. Yıllar önce yıkıldığımız yerde bugün bir kez daha yıkılmıştık. 
Hiçbir şey eskisi gibi değildi o geçmiş denilen girdaba bir kez yakalandıysan çaresizlik kabullenişi başlamış demektir. Garip bir sessizlik bir kayboluş hikayesi yazmak kaçınılmazdır artık. Her cümlende ayrı bir gözyaşı saklarsın. Ağlayan sen misin kalemin mi belli değildir. Keşke her şey o şehirlerde o terminaller de o tren garlarında kalsaydı. Zaman denilen o mucize bizim de yaralarımızı sarsaydı ve o adına “insan” dediğimiz canavarlar hiç olmasaydı. Keşke ve yine keşke ağlayışımız anne karnından koparılışımız kadar masum olsaydı ve yine onun kucağında onun kokusunda son bulsaydı…
                                                                                  


13 Ağustos 2015 Perşembe

BİR " HOŞÇA KAL" A SIĞDIRDI BENİ

      Yol geçen hanına dönen hayatlarımızdan geçip giden misafirler olmasa ne yazardık ne konuşurduk acaba. Konaklama ücreti ödenir ve giderler. Ekstra harcamalara hep bir itiraz ama kimse emeğinizi sormaz. İsyan ederler giderken. İlk geldikleri gün her şey muhteşemdir o misafirler için. Tüm odaları tek tek gezerler övgü dolu sözlerle gönlünü alırlar işletmecinin. Amaç geçirecekleri sürede sorun istememeleridir. Giderken de her şey berbattı onlar için " bu nasıl bir müessese" diye başlarlar söze. Yerin dibine girmek istersiniz o an. Çünkü siz ne kadar mükemmel olduğunuzun farkındasınızdır. Sizin işletmenizde işleri bitti çünkü alacak vereceği nasıl yarı yarıya düşürürüm taktikleridir bunlar. Yersen tabi...

HEPİMİZ KÖRDÜK EBEMİZİ GÖRDÜK

        Aşk taktiksel bir savaştır aslında. Ama mantık terstir. Bu savaşta iyi olan kaybeder. Bu mantığı çözmek zaman alır tabi. Efor sarf etmeniz , zaman harcamanız gerekir. Akla hayale gelmeyecek ödünler vermeniz lazım. Aksi takdir de her aşk hikayeniz pembe görünür gözünüze. Hayatınızın hatası da o dakika da başlamış olur. " Bu yapmaz" demeyin çünkü herkes yapar. Siz de dahil. Sizde melek değilsiniz nihayetinde. 

       Kazık yemeğe doğru ilerlerken başlangıç noktanız" bu diğerleri gibi değil" dediğiniz yerdir. Aslında bu da diğerleri gibi hiç bir farkı yok. Görmek istemediğiniz sürece yanılgılar peşinizi bırakmayacak ve arka arkaya aldığınız darbelerden beliniz bükülecek. Biz bu belini bile tutmaya mecali kalmamış insanlara " tecrübeli" diyoruz. 


    O körlerden biri de benim elbette.Her zaman ki gibi hayatımın başrol oyuncusu benim. Çünkü ben yazmadığım hiç bir oyunda oynamam ve asla yardımcı oyuncu olmam. Önceleri zevkli geliyordu. Düşünsenize sonunu bile siz belirliyorsunuz. Muhteşem bir hayat gibi görünüyor, kadere kafa tutmak gibi. " Siz yazamamışsınız bırakın ben hallederim" demek gibi küstah bir tavır. Ben yaptım. Defalarca hemde. En güzel hikayeleri yazdım kendime,en iyi hayatı kendime sakladım. Ama bir şeyi atlamış olmalıyım ki bugün hayatımdan gönderdiğim insanların mutluluklarını alkışlamak zorunda kalıyorum. Planladığım bu değildi ben gidecektim ve her şey bitecekti. Oysa ben gittim her şey yeniden başladı ama benim hayatımda değil geride bıraktıklarımın hayatında. Sonra gördüm ki aslında benim var olmamın zaten bir anlamı yokmuş. Harika bir aşk hikayesinde oynadığımı düşünürken benden sonraki sevgiliye yatırım yapmışım meğerse. 
    
    Diyelim ki bunlar saflık,aptallık yada ben çok cahil bir insanım. Aptalca hikayeler yazıp oynuyorum. Peki ya siz o kapımı aşındıran yalvaran muhteşem aşıklar sizde tam bir g*tsünüz o zaman. Ben kötü bir oyuncu olduğumu kabul ediyorum sizi ise ayakta alkışlıyorum. 

     Genelleme yapmayacağım yine bir kişi üzerinden yürüyeceğim. Azınlık gibi göründüğüne bakmayın aslında o tüm kolluk kuvvetlerini üzerime yollayan bir komutan gibi. Aklı sıra isyan bastıracak. Tabi ben bunu ilk zamanlar hiç anlamadım. Yıllardır tanıdığım bildiğim biri beni asla incitmez diye düşündüm. Hayatımın en büyük kazığını yedim elbet. Gözü açık görünen aptallar sınıfından mezun olanlardan biriyim ne de  olsa. Başlarda nasıl iyi nasıl mükemmeller değil mi? Seni şımartıyorlar harikasın,iyi bir insansın,senin merhametine ve anlayışına hasta. Sen hiç diğerlerine benzemiyorsun gibi gibi bir ton altı boş kelimeler. Bunu o an fark etse bir kadın dünyayı başına yıkar. Kapılıp gitme,kendini bırakma gibi pis huylarımız var. Engellenemiyor sanırım. İki güzel kelime de yelkenleri indiri veriyoruz. En safımızda böyle en akıllımız da. "Bu kadınları çözemedik" diyenler yada "çözülemezler" diyenler yanılıyorlar. Tüm şifreleri çözmüş bu öküzler ve nereden yürüyeceklerini çok iyi biliyorlar. Benim öküzde aynıydı , başkasının ki de. Kimse birbirinden farklı değildi. Ayrılırken hepimizin adı " orospu" oldu. Oysa dün senden iyisi yoktu. Yedeklemiş pezevenk bir tane  daha seni beğenmiyor. Bunlara yaptığınız en büyük eziyetler sizin hakkınızdır ve ileride aklınıza geldiğinde rahatlamanızı sağlar. En azından " kördüm,salaktım ama ayıktım, ağzına da s*çtm" dersiniz. Başka türlü rahat karşılayamazsınız ayrılığı. O topu göğüslemek kolay değil. Ebesi sağ olan her kese hakkını verin.  Verin ki hörekeyi gören siz olmayın. 

BİR " HOŞÇA KAL"A SIĞDIRDI BENİ YAVŞAK

     Anlat anlat bitmez bu yavşak hikayeleri aslında. Bir tane değiller ki koloni halinde yaşıyorlar. Birinden kaçsan diğerine  yakalanıyorsun. Yani eninde sonunda bir yavşak geçiyor hayatınızdan o da en yakınınızdan. Sizi yıllarca bekleyebiliyor bu türler. Her sene bıkmadan usanmadan evlenme teklif ederler. Senden başkasını sevmedim,senden başkasını görmem ayağına yatarlar. Biraz akıllı olan kadı o ayağı alıp adamın g*tüne sokar. benim saftirikler de ağzının suyu aka dinler  adamı. Sanki daha önce hiç duymamış gibi. Bu süreç çok uzun sürüyor ama tam anlamıyla teslim olana kadar siz adamlar asla  pes etmiyor. 
     
       Yılların hatırı girdi ya aranıza bir kere gidip gebertin kendinizi. Çünkü artık vicdanen yoklamaya başlayacaklar sizi. Hatır gönül koymayın sakın aranıza çünkü o son vuruştan önceki tek adımlık mesafe. Ayak üstü yerler sizi. Ruhunuz bile duymaz. Nur topu gibi bir g*t daha gelip geçer hayatınızdan. Salağı oynayın ancak kesinlikle salak numarası yaptığınızı hisssettirmeyin. Eğer bir erkek sizin gerçekten salak olmadığınızı fark ederse asla sizi sevmez ve sizinle evlenmez. Akıllı kadın başa beladır onlar için. Oyunu kurallarına göre oynayın. Darbeyi siz vurun başkası vurmuş gibi davranın. Erkek kafasıyla düşünmeye kalkmayın sakın. Gerçekten kadın gibi davrandığınızda bu adamları hezimete uğratmak kaçınılmazdır. En salak bir kadın bile bir erkekten daha iyi meziyetlere sahiptir. 

     Şimdi böyle övüyoruz ya kendimizi aslında ne hikayeler var bunun altında. Biz bu şekilde motive olup hayatımıza  devam edebiliyoruz. Kalbimizde ve beynimizde kocaman bir dünya çizdiğimiz ve dünyanın içine sığdıramadığımız adamlar bizi bir " hoşça kal" kelimesine hapsediyorlar. Çorap söküğü gibi bir hayat başlıyor ardından. Her taraftan kuşatılıyorsun ve her gelen bir öncekinin aynısı oluyor. Tekrara düşmekten yorulan kadınlarla dolu bu yalnızlar ordusu. Oyun bitti ve siz kaybettiniz. 

9 Ağustos 2015 Pazar

BENİM KOCAM SENİN KOCANI DÖVER!

    

    Eski sevgilileri oturup da düşünmeyen var mı acaba aranızda? Düşünsenize bir deniz kenarında oturup bir bira yudumlarken yada kahve içerken, kulağınızda harika bir müzik. Seçimi kim kazanır diye düşünecek haliniz yok. Beyin bu gizli bir şeytan gibi. "Hiç aklıma gelmez" dediğiniz şeyleri çıkarır karşınıza. Hacı hoca okut üflet bunların hepsi boş. Şeytan çıkarma seanslarına boşuna para harcamayın. Beyninizi sökecek değiller ya. Ben denedim olmuyor gerçekten en son baktım bizim hacı kendini yerlere atmış "alın bu kızı başımdan" diye. demiyor ki " ben yalancıyım". Neyse benim derdim bizim hacı amca değil bu hayat,eski sevgilim,eski sevgilimin yeni eşi ve beynimin kurduğu azınlık hükumeti. 

AYY O GELİNLİĞİ GİYİNCE MAYMUNA DÖNMÜŞSÜN...

       Hayatımızdan yol verip gidenler çoğalarak dönüyorlar ya ben ona hayret ediyorum. Eskiden böyle değildi. Sosyal medya sıçtı koydu ağzımıza. Yıllar sonra tanıyor olabileceğin kişiler arasında karşına çıkı veriyor. Diyemiyorsun ki " ben bu yavşağı çok iyi tanıyorum,çıkarmayın karşıma". Önce sadece kendi resmi oluyor profilde o ara pek takmıyorsun. Bir süre sonra iki kişi oluyorlar acayip derecede kıskanıyorsun. Ama hep şu yalanı söylüyorsun " aman ne olacak ki benim gibi biriyle bile evlenmedi bununla mı evlenecek". Hop arkasından nişan ve düğün resimleri. Ölmek istiyorsun o an. Nefes almayım diyorsun da nefesi içine kadar çekenler varken ben neden bok yoluna kurban olayım fikri cazip geliyor. Bunu yapabilenler hayatta kalıyor. diğerleri " Niyazi" misali nalları dikiyor. Tecrübelerime dayanarak söylüyorum o eski sevgiliniz olacak olan öküz var ya sizden değil maymunlardan hoşlanıyordu. Arkasından çok üzülmeyin çünkü siz maymun değilsiniz. 

     Ben eski sevgilimin düğün fotoğraflarını gördüğüm de şükretmiştim benden ayrıldığı için. Yanında ki ucubeyi tarif etmeme gerek var mı bilmiyorum ama benim yarı boyumda simsiyah bir kız. Düğünde sadece gelinlik görünüyor kendisi yok. Evrim tamamlandıktan sonra dünya ya gelmiş mendebur. "Mendebur ama kapmış gül gibi çocuğu naber" diyenler de var etrafımda hiç eksik olmuyorlar zaten. Biz bunlara halk arasında yakın arkadaş,eş ve dost diyoruz yani anlayacağınız " Milli Kazık Federasyonu". Pusuya yatmış sanki orospular. acı çekiyoruz lan burada vicdansız kahpeler. Neyse canlarım ben onları da geçtim diyeceğim de her gün yüz yüze bakıyoruz. İnsana en çok ne koyuyor biliyor musunuz hani bu adam sizin hayatınızdayken sizi birbirinize çok yakıştıran bu düzenbazların o başkasıyla evlendiğinde gidip düğününde göbek atmaları. Ben ilk gördüğümde gelini damadı bıraktım arkadaşlarımın kazığıyla tatmin olmaya çalıştım. Ne saydım ama arkalarından " o göbekleri düştüğünüz pavyonda atarsınız inşallah" diye bedduamı da ihmal etmedim. Dünyanın dondurma ve çikolatasını yedim ama hiç fayda etmedi. Benim vücudumda salgılanmayan bazı dürtüler  var sanırım. Reklamda kadın kendinden geçiyor ben sinirden kaç tane yediğimi bilmiyorum. 

      Yani şimdi bünye de alışık değil tabi. İlk defa gelinlik giymiş bir maymunla karşılaştım. Zor arkadaşlar bu işler. Bildiğiniz gibi değil. Elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı bilmiyorsunuz. Aslında adam zaten hayatınızda yok teorik olarak. O öküzden sonra başka öküzler de girdi hayatınıza ama o " evlenen öküz". Anlayacağınız kaybettiğinizin imzalı belgesi. Atılan imzalar size ait olmadığında vurduğunuz dipten sizi kazıyacak birilerine ihtiyacınız oluyor tabi onlarda düğünde göbek atmıyor sa.


BENİM KOCAM SENİN KOCANI DÖVER

       Kızgınlıklarınız belli bir süreden sonra rotasını değiştiriyor. Önceleri eski sevgili sonraları onun eşi. Yani uğraşacak şey var bu hayatta. Bitmiyorlar anasını satayım. Üstüne üstüne geliyorlar. "Kızın ne suçu var demeyin", kabul etmeseydi arkadaş evlilik teklifini. Altı milyarlık nüfusta geldi benim yavşağımı buldu. Bu tesadüf olabilir mi? 

     Bende oturdum kendi kendime kararlar verdim. Bu işin içinden çıkılır mı? Çıkılmaz elbet,devam edebilmek için yeniliklere açık olmak lazım. Madem ben maymun değilim o zaman neden çirkin bir adam için yas tutayım ki. Bu saatten sonra önüme bakarım. Hayvanat bahçesinden iyidir yuva kurmak. Hayatım boyunca öküz mü yemleyeceğim. En iyisini hak ettiğime karar verdiğim günden bu yana çok mutluyum. Öyle bir adamla evleneceğim ki eski sevgilim erkek olduğundan utanacak. Zaten eşi beni gördüğünde kadınlığından utandı. Onu hiç saymıyorum. Şuan saymaya değer görmüyorum. Onu gördüğümde üzüldüğüm günlere şimdi k*çmla gülüyorum. Çocukluk diyelim geçelim en iyisini. 

       Sizi hak etmeyen insanlar için hayatınızdan gittiklerinde dondurma ve çikolata yemeyin. İnanın selülitlerden sonra sevgilinizin bıraktığı acının iki katını hissediyorsunuz. Değer mi Allah aşkına yaz tatili var,bikini var,havuz başı güneşlenmek var, piyasa da cillop gibi kızlar var. Hem çok ağlamayın da kaz ayakları fırlıyor acayip çirkin oluyor. Hep en iyisini hayal edin o zaman mutlu oluyorsunuz. Düşünsenize evlenmişsiniz yanınızda ki beyefendi geçmişte ki öküze karizmasıyla tokat atıyor. Hatta öyle bir karizma ki adamı tokat manyağı yapıyor. Ama böyle bir adama sahip olmak için eski sevgilinizin eşini yakın takibe alın. Onun yaptığı hiçbir şeyi yapmayın sonra sizde aynı onun sahip olduğu gibi bir öküze sahip olursunuz. Bunu hiç birimiz istemeyiz öyle değil mi!

4 Ağustos 2015 Salı

DEF"OL"U "MAL" HEPSİ

      Görünen o ki birileri bu düzeni kurmuş bize de ufak tefek roller vermişler zorla "bunu oynayacaksın" diyorlar. Çok direnmemize rağmen bir adım öteye bile geçemiyoruz. Çünkü değişime hazır olmayan bir toplumun kuklası gibi yaşıyoruz. Sürekli yalanlarımıza uygun bir hayat kurma çabasındayız. En başarılı olduğumuz konu da bu zaten. İlişkilerimizde işte tam da böyle. Enteresan bir düzen var ayak uydurursan çok insan olur yanında karşı çıkarsan bertaraf olursun. Seçim sizin.

GERZEK MİSİN OĞLUM SEN?

   Madem hayatınızı yalanlar üzerine yaşayacaksın lan oğlum bari biraz yaratıcı olun. Aynı fabrikadan çıkmış ürün gibisiniz hepiniz. Kızlar da artık fazla uyanık yalnız daha etiketini okumadan ürünün hangi modacıya ait olduğunu söylüyor. Hatta bazen kumaşına dokunması bile yeter. Bu ucuz ayak oyunlarıyla bu  işi nereye kadar götüreceksiniz merak içerisindeyim resmen. Uzun zamandır aslında bu konuyu gözlemliyorum. İnanın büyük bir dikkatle izliyorum. Hiç şaşıracağım bir durumla karşılaşmadım. 
      Hep söylüyorum bu ilk görüşmeleriniz var ya sakın onlara aldanmayın kızlar. Bu erkek milletinin her gün için özenle seçtiği maskeleri var. Arada hangisini takacaklarını karıştırsalar da üç aşağı beş yukarı neredeyse hepsi aynı. İlk buluşmanızda karşınızda bir melek oturuyor hissine kapılabilirsiniz. acilen toparlanın içinizden kendi kendinize konuşun. Hatta bir önce ki sevgilinizle ilk buluşmanızı düşünün ve sonra başınıza gelenleri hatırlayın. Hatırladınız mı? Şu an karşınızda oturan gavattan ne farkı var? "Yok" dediğinizi duyuyorum resmen. Çünkü imalat hatası gibiler. Birbirinin tekrarı olan hayatlar yaşamanız için üretilmişler. Bir iki gün  her şey süper çok mutlu olacaksınız ama takip eden günlerde mesajlaşma şekilleriniz bile değişecek. Sürekli bir ağız yoklama operasyonuna başlayacaklar. O kadar hadsizleşecekler ki gün olacak siz bu sinsilerin ne yapmaya çalıştığını anlamayacaksınız bile. Şunu unutmamak lazım sizinle bir yola çıkmaya hazırlanan bir erkek asla sizin dostunuz olamaz. Otunuzu bokunuzu anlatmayın hemen. Çünkü onun kafası başka şekilde çalışıyor. Size sürekli önceki ilişkinizle ilgili saçma sapan sorular soracak. "Nerelere takılırdınız ?"sorusunun aslı şunu öğrenmektir " evde vakit geçirir miydiniz?". Adam çünkü artık planını uygulamaya koydu o melek gitti şuan bir şeytanla konuşuyorsunuz. Eski sevgilinizle hiç baş başa kalmadığınızı söyleyin hatta öpüşmeyi bile bilmediğinizi. İnanın sabah uyandığınızda telefonunuzda günaydın mesajı göremeyeceksiniz. Çünkü onun hayal ettiği ilişki de tecrübeli kız modeliydi. O kıymetli vaktini size harcamayacaktır. İlişkinizin biranda değiştiğini fark edip rehavete kapılmayın sakın çünkü kendini sizden çekmesi bile onun kurguladığı oyunun ikinci perdesi. " Kadını pişman et,avucuna düşür". Emin olun biraz belden aşağı konuşun eski ilgisi artacaktır size ama siz yine de bu tuzağa düşmeyin. O sizi arayıp sormuyor mu bırakın hiç bulaşmayın. Avcı asla vazgeçmez merak etmeyin. Kafayı taktıysa eğer avlamak için kapınızı aşındıracaktır. 

       Sizin özel hayatlarınızda ne yaşadığınızla yada verdiğiniz tavizlerle ilgilenmiyorum ben. Size söylemek istediğim şu "av olmaktansa avcı olun". Bu mallar bunu hak ediyor çünkü. Oyun mu istiyorlar oynayalım o zaman. " Ortada kuyu var yandan geç" oyununu sakın unutmayın. içinizden bunu tekrarlayın. Kuyuyu görmenize gerek yok nasılsa birileri düşmeniz için bir kuyu kazmıştır. Bu kadar mesaiyi kendi hayatları için harcasalar  hepsi adam gibi adam olur. Ama nerede puştluk orada bunlar. "Senin anan yok mu? Bacın yok mu?" gibi salak soruları yemiyorlar artık çünkü mantık şu " "benim kız kardeşim asla yapmaz". Ama senin avladığında başkasının kız kardeşi. Diyorum ya mal bunlar. 

      Bazı erkeklerin şu gerzek hallerinden bir an önce kurtulmaları lazım. Biz zaten sizin gibi modelleri çok gördük. Abi yeterince tokuz yani bir lokmalık yer kalmadı midemizde artık. Hani taktik değiştirseniz belki düşeceğiz tuzağa ama oda yok be kardeşim. Yıllardır aynı oyunu izlediğim Tiyatro gösterisi gibisiniz. 


PARDON BURASI UCUZLUK PAZARI MI?

    "Ucuz malın alıcısı çok olur" lafını genelde kızlar için söylerler ama bence erkeğin ucuzu hiç satılmıyor. Kendilerini nerede görüyorlarsa artık. Hepsinin burnu Kaf Dağında mübarek. Oturup tüm oyunlarını deşifre etmek istiyorum aslında. Zamana yaymakta fayda var gibi. Ağır ağır canınızı yakmak istiyorum. Yakmakla kalmayıp sizi pazara götürüp satmak istiyorum. Beş kuruş bile talep etmeden. Her türlü muameleyi hak ettiğinizi düşünüyorum. Nasıl ki siz Defolu olmanıza rağmen kendinizi pahalı bir mal gibi görüyorsunuz birinin sizi ayıktırması lazım. " Abi bak senin ederin bu" diyecek bir ucuzluk pazarına ihtiyacım var. 

      Öyle adam pozlarına gerek yok. Kızlar uyanalı çok oldu beyler. Biliyorum sizin de ekmeğiniz kesildi ama yapacak bir şey yok. Biraz aklınızı kullanıp hepiniz birbirinizin aynısı olmasaydınız bugün hala iş görür raporuna sahip olurdunuz. Bazılarınızın yoklukta bile gideri yok. 



27 Temmuz 2015 Pazartesi

SEVGİLİMİN KAPSAMA ALANINDAN ÇIK!!!

    Düşünüyorum da bu çok kızdığım insanlar var ya arkalarından sayıp sövdüğüm onlar benim hayatıma girmeseydi ben bugün oturup ne yazardım acaba diye. Siyaset yazamazdım aksi takdir de kendimi Silivri yada Mamak'ta bulurdum. İlişkiler üzerine yazmak en temiz iş. Kimse seni suçlayamıyor. Bir de üstüne eski sevgilinize yada hayatınızda ki kişiye istediğiniz kadar sallaya biliyorsunuz. Yüzlerine bu kadar hakaret etsem zaten işimi  bitirirler hemen. Bloğumu okumamaları için elimden geleni yapıyorum ama pek başarılı olamıyorum. Kulaktan kulağa gidiyor. Yakında karşı cephe kurulursa hiç şaşırmayacağım.


SANA SÖYLÜYORUM BACIM " O BENİM".

   Benim erkek arkadaşlarıma ağzının suyu akanlar bir araya gelse siyasi parti kurarlar inanın. Barajı geçemezler o ayrı bir konu ama yine de tehlikeliler. Hep söylediğim ve arkasında durduğum bir söz var " taş uzaktan gelmez". Benimde başıma ne geldiyse bu yakınımda ki insanlardan geldi zaten. Bir çoğu ile aynı evi paylaşmışlığımız bile var. Daha önce ki yazılarımı okuyanlar bilirler. Sevgilimi koruma altına almaktan aşkımızı yaşayamadık dersem inanın yani. Ne kadar aç kurt varsa benim etrafımda resmen. Gidip en çirkin adamı buluyorum sırf benimle olduğu için bir anda piyasası artıyor adamın. "Çirkin olsun benim olsun" lafı hiç benim hayatımda geçerli olmadı. Yoruluyorum bazen ciddi anlamda. 
     Bir gün neredeyse İzmir'in en çirkin adamıyla birlikteyim. Kardeşim adam çirkin ama bir karizma var ben "eyvah" pozisyonundayım " ya aşık olursam" diye tedirginim. Arkadaşlarımla tanıştırmaya karar verdim sevgili ev arkadaşımda geldi. Adam çirkin ya ben rahatım hiç s*klemiyorum adamı sağa mı bakıyor sola mı "tın"modunda oturuyorum. Kahkahalar havada uçuşuyor maşallah masada. Ulan ben ne kaçırdım da gülemiyorum bu adam size ne anlatıyor. Valla öyle şüphelendim ki masanın altına eğilip baktım. Hani olur ya bir yerlerini gıdıklıyordur belki sapıktır masada ki herkes. Orada da durumlar normal bunu yaptığıma hala inanamıyorum. Gerçi ben hayatımda hep inanamadığım vukuatlara imzamı attım ama her defasında ilk defa yapıyormuşum gibi şaşırıyorum. Gece bitti ben arkadaşımı aldım eve geçtim yatmak üzereyiz bu kız uyumuyor bir türlü. İki lafından biri benim sevgilim. Bana onu anlatıyor ben hiç tanımıyor muşum gibi. Erkek kardeşinden kuzenlerine kadar anlattı o an anladım ki ben bu adamı gerçekten tanımıyorum. Aşık filan da değilim ama kız anlattıkça bana bir şeyler oluyor. Neredeyse 1-0 öne geçmek için sevgilimin "GAY"olduğunu söyleyeceğim. O derece gözüm dönmüş oturuyorum yatakta. Biranda kıymete bindi pezevenk. 

     İkinci gün yine randevulaştık yemek yeriz sinemaya filan gideriz diye konuştuk. Buluştuğumuz ilk anda sorduğu ilk soru " arkadaşların gelmeyecek mi?". Ulan şerefsiz toplu mu takılacağız bu nasıl bir fantezi. "Onlar kız kıza takılacaklar"dedim. Bu defa da " gelseler iyi olurdu çok kafa kızlar" dedi. Sinirden gözüm dönmek üzere ama " ben kızların en uzun boylu sunu alır senin bir yerine sokarım". Bu nasıl iş ya sevgilim arkadaşlarımın peşinde onlar da sevgilimin. Yakışıklısını bulsam dert bulmasam dert. Vallahi bıktım artık kollamaktan bu ibneleri. Akıllı davranmakta fayda var diyorum hayatımda hiç almadığım kadar alttan almaya çalışıyorum. Çünkü durumu lehime çevirmem lazım. Yemek sinema filan her şey bitti beni eve bıraktı kızlar hemen tepem de " ne yaptınız Marje?". "Sizin yapamadığınız her şeyi "dedim odama çekildim. Ben bu kadar kıskanç değildim aslında ne oluyor bana ya uyuyamıyorum gece. Piyasası arttı adamın. Cidden reklamın iyisi kötüsü olmazmış birkaç gün sonra terk etmeye hazırlandığım adamı kıskanıyorum hem de deli gibi. Düşündüm ve bir karar verdim bu defa sevgilimi değil rakiplerimi saf dışı bırakacaktım. İyi bir plan yapmak zorundaydım. Sevgilim arkadaşlarımdan,arkadaşlarımın da ondan soğuması gerekiyordu. 
    Her buluşmadan sonra eve geldiğim de surat asmaya başladım berbat bir gün geçirmişim gibi davranıyorum. Hatta yalandan ağladığım,yerlere yatıp bayıldığım bile olmuştur. Sonra bu planı sevgilim üzerin de de denemeye başladım. Her buluştuğumuz da yeni bir ev bakacağımı kızların pisliğinden bıktığımı anlatıyorum. Ev ahıra döndü filan diye abarttıkça abartıyorum. Bu benim geri zekalı sevgilim de " kızlar yoğun çalışıyor hayatım senin çalışma saatlerin çok esnek biraz yardımcı ol alttan al" diyor. Lan benim sadece çalışma saatlerim esnek midem değil yavşak herif. 

    İş iyice çıkmaza girdi. Aslında evde hiçbir sorunum yok kızlarla. Temiz tertipli kızlar Allah var şimdi. Güzeller de. Ne yaptıysam sevgilimi arkama almayı beceremedim. Adam çok rahat dersin ki " kanatsız melek". Benim dışımda her şeyi düşünüyor. Pek hayır görünmüyor bu işin sonu hayır yani bu adamı kaptırmamak için nice yakışıklılardan oluyorum. Neyin savaşını veriyorum anlamadım. "Ben bu adama aşığım" kelimesini bir kere zikretsem beynim de bir daha hiç kopamam bir de üstüne çok acı çekerim. Zafer benim olmadan bu iş biterse çok üzüleceğim. 
    Kızlardan da şüphe duyuyorum bu arada. Birkaç gündür evde gizli telefon konuşmaları uzun süren mesajlaşmalar var. Karar verdim kızlar uyuduktan sonra cep telefonlarını alıp didik didik karıştıracağım. Neyse telefonları toplayıp odama geldim ve hiç yanılmadığımı fark ettim. Kızlardan biriyle randevulaşmışlar. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Benim duymamam için de birbirlerini tembihlemişler. Uykudayken hepsinin saçını kesmek istiyorum şuan. Ejderha gibiyim ağzımı açsam ateş çıkacak. Bunun karşısında bir şeyler yapmam lazımdı o randevu ya hiç olmayacak yada benimle olacaktı.

ŞEYTANIN ALLAH BELASINI VERSİN!

      Her şeyi aslında istediğim gibi yoluna koyabilirdim. Ben akıllı kızım sonuçta öyle yaş tahtaya basacak bir tipte değilim. Ama işte bazen" şeytan dürtüyor diyorlar" ya o da dürtecek bir beni buldu. Oturuyorum evde kızlar da çıktı ee tabi bir tanesinin benim sevgilimle bugün randevusu var. Bir anda cidden dürtüldüm yani. Aklıma bir fikir geldi. Sevgilime bizim kızlar lezbiyen diyecektim kızlara bu adam gizli sofu. Fikir iyi de bunun uygulaması var bir de. Sonuçta iftira atacağım. Çok zor bir durumdayım ama çok kıskanıyorum ne yapayım. Ay ne hale düştüm ama ben ya yazık ama bana da öyle değil mi? 
     Sevgilimi aradım "kimse yok gel istersen film izliyorum içecek bir şeyler de al" dedim." Tamam aşkım"dedi. Benim kalp tavana yapıştı inmiyor oradan. Kazıyarak alacağım neredeyse. ağzım kulaklarımda pişmiş kelleye döndüm. o anımı sevgilim görse bir daha yüzüme bakmaz. Elimde değil adam ilk defa " aşkım" dedi. Benim için büyük olay. Benim yanıma geliyor sa bizim kızla buluşmayacak diye havalara uçuyorum. Bir süre bekledim ne gelen var ne giden. Sonra kapı çaldı hemen koştum hatta kapıya koşarken takılıp düştüm bir de üstüne. Gör işte Allah'ım bu kıskançlık ne hale getiriyor adamı. Kapıyı açtım ama gördüğüm manzaraya inanamadım. Bizim kılar ve benim sevgilim bir aradalar. Ellerin de kocaman bir pasta,çiçekler,hediyeler kapının önü karnaval gibi. Merdivenlere kadar süslenmiş mumlar yakılmış. Sevinemedim utancımdan. Resmen itin götüne girdim çıkmak istemiyorum. Ne hain planlar yapmıştım oysa ki ben. Sürprizi bol ama daha da önemlisi bol utançlı tek doğum günüm. Allah belanı versin Marje. Şeytanla işbirliği yapan Marje. Ben her hikayem de en yakın arkadaşlarımdan kazık yediğim için bu defada öyle olacak sanmıştım. Üzerinden çok zaman geçti ama utancım baki kaldı. Şimdi oturmuş şeytanla pişti oynuyorum. Elimde bir tek o kaldı çünkü. 

25 Temmuz 2015 Cumartesi

SANA BİR SIR VERECEĞİM!

       İki kişinin bildiği sır değildir derler ya işte o dedikleri yalanın daniskasıdır. Sırlar insanlar arasında olur. Hayat gizemli bir yer olsaydı mala bağlayıp yaşamamız gerekiyordu. Sırların şekli şemali kimler arasında kalacağına yön verir. Yani bırakın da kaç kişi arasında paylaşılacağına sırlar karar versin.

DİLİNİ EŞEK ARISI SOKSUN

    Kadınların iletişim ağı çok gelişmiştir bunu hepimiz biliyoruz. Ellerinden gelse dinlemeye takılmamak için güvercin bile yetiştirirler. Bir derdinizi anlatın siz daha evinize varmadan derdiniz annenizin avucunda. Hesap vermeniz için sizi bekliyor. Kızamıyorsunuz da çünkü anlatırken cümlenin başında " kimseye söyleme,olur mu?" dediniz. Durum böyle olunca sizin o anki sıkıntınız devlet meselesi oldu. Değer kazandı yani. En iyi dedikoducular en değerli bilgi birikimine sahip olanlardır. Bu konuda ihtisas yapmış olanlar bile var. Evlerinde sadece belgeleri asılı değil. Yakında o sertifikalarda dağıtılır merak etmeyin. Bu konuda kadının eli çok güçlüdür. İş yeriniz de ,mahallenizde,ailenizde anlayacağınız her türlü ortamda dedikodu ağının bir numaralı vasıflı elemanıdır kadın. Tehlikeli bir durum aslında ama bizde birer kadın olduğumuz için çabuk bertaraf edebiliyoruz. Birbirimizi gözünden tanıyoruz ve çok iyi analiz yapıyoruz buna rağmen iki yüzümüze gülse hemen her şeyi döküyoruz. Oysa alnında kocaman " dedikoducu" yazıyordu. Arkasından öyle bir pişman oluyorsunuz ki evlat acısı gibi sürekli götünüzü kollamanız lazım. Acaba kime anlattı şüphesiyle bir süre yaşarsınız belli bir zaman sonra o patlak verir zaten bir yerden hem de hiç ummadığınız anda ve hiç ummadığınız bir yerde. Hazırlıksız yakalar sizi ama yine de bir şekilde baş edersiniz. Çok daha tehlikeli olanları var ama ben o mevzuya başka bir zaman değineceğim. Ayrıntılı bir şekilde.
                   Şimdi kadınları az çok tanıyoruz öyle değil mi? Nerede ne yapacakları az çok bellidir. Oturmasından kalkmasından bir sonraki hamlesi açık ve nettir. Hemen gardınızı alır beklersiniz. Hani derler ya" kadının en iyi dostu erkektir"diye. Önceleri bende öyle sanıyordum. Dostlarımı erkeklerden seçiyordum her türlü derdimi rahatlıkla anlatıyordum. Yardımları olmadı desem nankörlük ederim ancak devir mi değişti yoksa bu GDO erkeler de mutasyona mı sebep oldu bilemiyorum. Bir kadından daha tehlikeli olabilen bir nesil türedi. Kadınların adı " dedikoducu" bu yeni nesil erkekten bozmaların adı da " erkeğin or*spusu"oldu. Nasıl çok yakışmış değil mi isimleri. Yıllarca bu kadınların adı çıkmış meğerse asıl tehlike o dostum dediğin erkek sürüsüymüş. Gizli devlet düşmanları gibi. Sinsi,yalaka ve hatta yavşak gurubu. Bazen büyük annem " karı gibi laf ediyor" diyor du bazı erkelerin arkasından. Çok gülüyordum bana komik geliyordu sonuçta erkekti o ve ketumdu. Tabi kazın ayağı öyle değilmiş büyük sözüne dikkat etmek gerekiyormuş. 
   
         Kafa mı hangi taşlara vursam acaba söyler misiniz? Biz de adam yerine koyup dost bilip kalbimizi açtık bu tiplere. Kadınlardan korktuğum kadar hiçbir şey den korkmazdım ama artık farkındayım. Bir kadın sadece kısıtlı bir yere kadar benim düşmanım olabilirdi. Bir laf vardır halk arasında söyleyenin ağzından öpmek lazım " kadının dedikodusu evden eve erkeğin ki köyden köye" diye. Artık bu felsefeyle yaşamaya karar verdim. Gerçi yeni nesil erkek uluslararası dedikoducu. 

      Ah eskiler gibi başlamak istemiyorum hiçbir cümleme ama şeytan dürtüyor beni bir taraftan da. Eskiden arkadaşlarımızla istediğimiz kafede oturur saatlerce muhabbet eder,sinemaya gider,bazen oturup kafaları çeker küfür ederdik bu hayata. Bugün biriyle sinemaya gittiğinizi söyleyin "salon dolu muydu? diyorlar. Akşam yemeğe çıkarsanız "geceye nerede devam ettiniz?".Bir erkek arkadaşınız sizi arayıp "bugün içelim mi?" dese hemen yanınızda ki arkadaşınız "bu seni bugün kesin götürecek"diyor. "Ulan kaltak nereye götürüyormuş beni" diyemiyorsunuz. İkinci g
ün herkes size garip garip bakıyor akşam adam götürdü ya sizi çünkü bir iki kadeh içtiniz. Bütün millet sıraya girmiş bir iki kadehle seks partisi yapıyor sanki. Böyle konuşan insanlardan nefret ediyordum resmen onları boğup yatağımın altında kokana kadar saklamak istiyordum. bedenine veremediğim zararı ruhuna verecektim aklı sıra. sadece hayal yanlış anlamayın ben de bunları yapabilecek bir kapasite yok. Gerçekleri biraz daha kazık yedikçe biraz daha darbe ve bir iki tokattan sonra anlıyorsunuz. Meğerse size bakış açısını boşuna değiştirmiyor muş insanlar. Masumane  çıktığınız akşam yemeğinden sonra sizi düdüklediğini söyleyen o yanında mutlu olduğunuz adı dost kendisi gavat var ya bütün gece afişinizle uğraşmış. Yavşak sizi dışarı çıkarana kadar yalvarıp yakarır yakın arkadaşınız ya gerekirse ailenizden izin bile alır. Biz saflarda bütün gece sırlarımızı dökeriz anlatırız da anlatırız. Ne bileceğiz ki sabah bütün piyasa bizi konuşuyor. Gece ne fantazilere imza atmışız haberimiz yok. Bazen kendinizin bile inanası geliyor "ben bu kadar yetenekli miyim yahu"diyorsunuz. Siz ne seks manyağı çıktınız o nasıl mutlu etmek adamı öyle. Hayır ben anlamıyorum yemek masasında bizim görmediğimiz ne yiyip ne içiyorlar ki bunlar gece hayalinde sizinle sevişiyor. Yemek olayını geçtim ya sinema salonu ona ne demeli. Halka açık yerlerde nasıl beceriyorlar bu işi en fazla öpüşe bilirsin ama adam öyle bir anlatmış ki dokuz ay sonra çocuğunuz olacak. Bu tip erkekleri eşek arısına havale ediyorum. O nereden sokacağını sizden daha iyi biliyordur eminim. 

SANA BİR SIR VERECEĞİM!

        Çok tehlikeli bir kelime değil mi? Ama merak da ediyor insan nasıl bir sır diye. Başımıza ne geliyorsa bu ""sır"la başlayan kelimelerin bizde uyandırdığı meraktan geliyor. Farkındaysanız son dönem her erkeğin size vereceği bir sır var. Çünkü sırlar dostluğunuzun başlangıcı. Bir kadını tava getirmenin en iyi yoludur bu yaklaşım. "Sana güveniyorum" imajı çiziyor pezevenk. Evli olanlar eşleriyle ilgili,sevgilisi olanlar kız arkadaşıyla ilgili ve örnekleri çoğaltılabilir bir şekil de ufak bilgiler veriyorlar. Kimse hayatında  ki ile mutlu değil. Sizin kalbinize buradan inmeye çalışıyor. Ancak o mutsuz olan yavşak gece eşiyle çatır çatır sevişirken sizi hiç umursamıyor. Size hayatlarını açmalarına asla izin vermeyin. Çünkü en zayıf yanı dır bir kadının başka hayatlara dahil olmak yada bilgi sahibi olmak. Her şeyi de bilmeyin canım fazla merak iyi değildir. "SIR" kelimesini acilen hayatınızdan çıkarın çünkü genel olarak siz bir erkeğin dostu olamazsınız ancak içki masasında sizinle yaşayamadıkları ile övünen bir yavşağın malzemesi olursunuz. Çok kızacaksınız biliyorum çünkü hepinizin bir dostu var ve şuan o kişiler geliyor aklınıza ve " o asla yapmaz" diyorsunuz. O acı tecrübeyle hiç karşılaşmamanızı diliyorum. Ama gün gelecek herkes her şeyinizi bildiğinde bunları ortalığa saçanları uzakta aramayın. Yanlış omuzlarda ağladığınız günleri hatırlayın. Çünkü şeytan ayrıntı da gizlidir. Öyle değil mi?