27 Temmuz 2015 Pazartesi

SEVGİLİMİN KAPSAMA ALANINDAN ÇIK!!!

    Düşünüyorum da bu çok kızdığım insanlar var ya arkalarından sayıp sövdüğüm onlar benim hayatıma girmeseydi ben bugün oturup ne yazardım acaba diye. Siyaset yazamazdım aksi takdir de kendimi Silivri yada Mamak'ta bulurdum. İlişkiler üzerine yazmak en temiz iş. Kimse seni suçlayamıyor. Bir de üstüne eski sevgilinize yada hayatınızda ki kişiye istediğiniz kadar sallaya biliyorsunuz. Yüzlerine bu kadar hakaret etsem zaten işimi  bitirirler hemen. Bloğumu okumamaları için elimden geleni yapıyorum ama pek başarılı olamıyorum. Kulaktan kulağa gidiyor. Yakında karşı cephe kurulursa hiç şaşırmayacağım.


SANA SÖYLÜYORUM BACIM " O BENİM".

   Benim erkek arkadaşlarıma ağzının suyu akanlar bir araya gelse siyasi parti kurarlar inanın. Barajı geçemezler o ayrı bir konu ama yine de tehlikeliler. Hep söylediğim ve arkasında durduğum bir söz var " taş uzaktan gelmez". Benimde başıma ne geldiyse bu yakınımda ki insanlardan geldi zaten. Bir çoğu ile aynı evi paylaşmışlığımız bile var. Daha önce ki yazılarımı okuyanlar bilirler. Sevgilimi koruma altına almaktan aşkımızı yaşayamadık dersem inanın yani. Ne kadar aç kurt varsa benim etrafımda resmen. Gidip en çirkin adamı buluyorum sırf benimle olduğu için bir anda piyasası artıyor adamın. "Çirkin olsun benim olsun" lafı hiç benim hayatımda geçerli olmadı. Yoruluyorum bazen ciddi anlamda. 
     Bir gün neredeyse İzmir'in en çirkin adamıyla birlikteyim. Kardeşim adam çirkin ama bir karizma var ben "eyvah" pozisyonundayım " ya aşık olursam" diye tedirginim. Arkadaşlarımla tanıştırmaya karar verdim sevgili ev arkadaşımda geldi. Adam çirkin ya ben rahatım hiç s*klemiyorum adamı sağa mı bakıyor sola mı "tın"modunda oturuyorum. Kahkahalar havada uçuşuyor maşallah masada. Ulan ben ne kaçırdım da gülemiyorum bu adam size ne anlatıyor. Valla öyle şüphelendim ki masanın altına eğilip baktım. Hani olur ya bir yerlerini gıdıklıyordur belki sapıktır masada ki herkes. Orada da durumlar normal bunu yaptığıma hala inanamıyorum. Gerçi ben hayatımda hep inanamadığım vukuatlara imzamı attım ama her defasında ilk defa yapıyormuşum gibi şaşırıyorum. Gece bitti ben arkadaşımı aldım eve geçtim yatmak üzereyiz bu kız uyumuyor bir türlü. İki lafından biri benim sevgilim. Bana onu anlatıyor ben hiç tanımıyor muşum gibi. Erkek kardeşinden kuzenlerine kadar anlattı o an anladım ki ben bu adamı gerçekten tanımıyorum. Aşık filan da değilim ama kız anlattıkça bana bir şeyler oluyor. Neredeyse 1-0 öne geçmek için sevgilimin "GAY"olduğunu söyleyeceğim. O derece gözüm dönmüş oturuyorum yatakta. Biranda kıymete bindi pezevenk. 

     İkinci gün yine randevulaştık yemek yeriz sinemaya filan gideriz diye konuştuk. Buluştuğumuz ilk anda sorduğu ilk soru " arkadaşların gelmeyecek mi?". Ulan şerefsiz toplu mu takılacağız bu nasıl bir fantezi. "Onlar kız kıza takılacaklar"dedim. Bu defa da " gelseler iyi olurdu çok kafa kızlar" dedi. Sinirden gözüm dönmek üzere ama " ben kızların en uzun boylu sunu alır senin bir yerine sokarım". Bu nasıl iş ya sevgilim arkadaşlarımın peşinde onlar da sevgilimin. Yakışıklısını bulsam dert bulmasam dert. Vallahi bıktım artık kollamaktan bu ibneleri. Akıllı davranmakta fayda var diyorum hayatımda hiç almadığım kadar alttan almaya çalışıyorum. Çünkü durumu lehime çevirmem lazım. Yemek sinema filan her şey bitti beni eve bıraktı kızlar hemen tepem de " ne yaptınız Marje?". "Sizin yapamadığınız her şeyi "dedim odama çekildim. Ben bu kadar kıskanç değildim aslında ne oluyor bana ya uyuyamıyorum gece. Piyasası arttı adamın. Cidden reklamın iyisi kötüsü olmazmış birkaç gün sonra terk etmeye hazırlandığım adamı kıskanıyorum hem de deli gibi. Düşündüm ve bir karar verdim bu defa sevgilimi değil rakiplerimi saf dışı bırakacaktım. İyi bir plan yapmak zorundaydım. Sevgilim arkadaşlarımdan,arkadaşlarımın da ondan soğuması gerekiyordu. 
    Her buluşmadan sonra eve geldiğim de surat asmaya başladım berbat bir gün geçirmişim gibi davranıyorum. Hatta yalandan ağladığım,yerlere yatıp bayıldığım bile olmuştur. Sonra bu planı sevgilim üzerin de de denemeye başladım. Her buluştuğumuz da yeni bir ev bakacağımı kızların pisliğinden bıktığımı anlatıyorum. Ev ahıra döndü filan diye abarttıkça abartıyorum. Bu benim geri zekalı sevgilim de " kızlar yoğun çalışıyor hayatım senin çalışma saatlerin çok esnek biraz yardımcı ol alttan al" diyor. Lan benim sadece çalışma saatlerim esnek midem değil yavşak herif. 

    İş iyice çıkmaza girdi. Aslında evde hiçbir sorunum yok kızlarla. Temiz tertipli kızlar Allah var şimdi. Güzeller de. Ne yaptıysam sevgilimi arkama almayı beceremedim. Adam çok rahat dersin ki " kanatsız melek". Benim dışımda her şeyi düşünüyor. Pek hayır görünmüyor bu işin sonu hayır yani bu adamı kaptırmamak için nice yakışıklılardan oluyorum. Neyin savaşını veriyorum anlamadım. "Ben bu adama aşığım" kelimesini bir kere zikretsem beynim de bir daha hiç kopamam bir de üstüne çok acı çekerim. Zafer benim olmadan bu iş biterse çok üzüleceğim. 
    Kızlardan da şüphe duyuyorum bu arada. Birkaç gündür evde gizli telefon konuşmaları uzun süren mesajlaşmalar var. Karar verdim kızlar uyuduktan sonra cep telefonlarını alıp didik didik karıştıracağım. Neyse telefonları toplayıp odama geldim ve hiç yanılmadığımı fark ettim. Kızlardan biriyle randevulaşmışlar. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Benim duymamam için de birbirlerini tembihlemişler. Uykudayken hepsinin saçını kesmek istiyorum şuan. Ejderha gibiyim ağzımı açsam ateş çıkacak. Bunun karşısında bir şeyler yapmam lazımdı o randevu ya hiç olmayacak yada benimle olacaktı.

ŞEYTANIN ALLAH BELASINI VERSİN!

      Her şeyi aslında istediğim gibi yoluna koyabilirdim. Ben akıllı kızım sonuçta öyle yaş tahtaya basacak bir tipte değilim. Ama işte bazen" şeytan dürtüyor diyorlar" ya o da dürtecek bir beni buldu. Oturuyorum evde kızlar da çıktı ee tabi bir tanesinin benim sevgilimle bugün randevusu var. Bir anda cidden dürtüldüm yani. Aklıma bir fikir geldi. Sevgilime bizim kızlar lezbiyen diyecektim kızlara bu adam gizli sofu. Fikir iyi de bunun uygulaması var bir de. Sonuçta iftira atacağım. Çok zor bir durumdayım ama çok kıskanıyorum ne yapayım. Ay ne hale düştüm ama ben ya yazık ama bana da öyle değil mi? 
     Sevgilimi aradım "kimse yok gel istersen film izliyorum içecek bir şeyler de al" dedim." Tamam aşkım"dedi. Benim kalp tavana yapıştı inmiyor oradan. Kazıyarak alacağım neredeyse. ağzım kulaklarımda pişmiş kelleye döndüm. o anımı sevgilim görse bir daha yüzüme bakmaz. Elimde değil adam ilk defa " aşkım" dedi. Benim için büyük olay. Benim yanıma geliyor sa bizim kızla buluşmayacak diye havalara uçuyorum. Bir süre bekledim ne gelen var ne giden. Sonra kapı çaldı hemen koştum hatta kapıya koşarken takılıp düştüm bir de üstüne. Gör işte Allah'ım bu kıskançlık ne hale getiriyor adamı. Kapıyı açtım ama gördüğüm manzaraya inanamadım. Bizim kılar ve benim sevgilim bir aradalar. Ellerin de kocaman bir pasta,çiçekler,hediyeler kapının önü karnaval gibi. Merdivenlere kadar süslenmiş mumlar yakılmış. Sevinemedim utancımdan. Resmen itin götüne girdim çıkmak istemiyorum. Ne hain planlar yapmıştım oysa ki ben. Sürprizi bol ama daha da önemlisi bol utançlı tek doğum günüm. Allah belanı versin Marje. Şeytanla işbirliği yapan Marje. Ben her hikayem de en yakın arkadaşlarımdan kazık yediğim için bu defada öyle olacak sanmıştım. Üzerinden çok zaman geçti ama utancım baki kaldı. Şimdi oturmuş şeytanla pişti oynuyorum. Elimde bir tek o kaldı çünkü. 

25 Temmuz 2015 Cumartesi

SANA BİR SIR VERECEĞİM!

       İki kişinin bildiği sır değildir derler ya işte o dedikleri yalanın daniskasıdır. Sırlar insanlar arasında olur. Hayat gizemli bir yer olsaydı mala bağlayıp yaşamamız gerekiyordu. Sırların şekli şemali kimler arasında kalacağına yön verir. Yani bırakın da kaç kişi arasında paylaşılacağına sırlar karar versin.

DİLİNİ EŞEK ARISI SOKSUN

    Kadınların iletişim ağı çok gelişmiştir bunu hepimiz biliyoruz. Ellerinden gelse dinlemeye takılmamak için güvercin bile yetiştirirler. Bir derdinizi anlatın siz daha evinize varmadan derdiniz annenizin avucunda. Hesap vermeniz için sizi bekliyor. Kızamıyorsunuz da çünkü anlatırken cümlenin başında " kimseye söyleme,olur mu?" dediniz. Durum böyle olunca sizin o anki sıkıntınız devlet meselesi oldu. Değer kazandı yani. En iyi dedikoducular en değerli bilgi birikimine sahip olanlardır. Bu konuda ihtisas yapmış olanlar bile var. Evlerinde sadece belgeleri asılı değil. Yakında o sertifikalarda dağıtılır merak etmeyin. Bu konuda kadının eli çok güçlüdür. İş yeriniz de ,mahallenizde,ailenizde anlayacağınız her türlü ortamda dedikodu ağının bir numaralı vasıflı elemanıdır kadın. Tehlikeli bir durum aslında ama bizde birer kadın olduğumuz için çabuk bertaraf edebiliyoruz. Birbirimizi gözünden tanıyoruz ve çok iyi analiz yapıyoruz buna rağmen iki yüzümüze gülse hemen her şeyi döküyoruz. Oysa alnında kocaman " dedikoducu" yazıyordu. Arkasından öyle bir pişman oluyorsunuz ki evlat acısı gibi sürekli götünüzü kollamanız lazım. Acaba kime anlattı şüphesiyle bir süre yaşarsınız belli bir zaman sonra o patlak verir zaten bir yerden hem de hiç ummadığınız anda ve hiç ummadığınız bir yerde. Hazırlıksız yakalar sizi ama yine de bir şekilde baş edersiniz. Çok daha tehlikeli olanları var ama ben o mevzuya başka bir zaman değineceğim. Ayrıntılı bir şekilde.
                   Şimdi kadınları az çok tanıyoruz öyle değil mi? Nerede ne yapacakları az çok bellidir. Oturmasından kalkmasından bir sonraki hamlesi açık ve nettir. Hemen gardınızı alır beklersiniz. Hani derler ya" kadının en iyi dostu erkektir"diye. Önceleri bende öyle sanıyordum. Dostlarımı erkeklerden seçiyordum her türlü derdimi rahatlıkla anlatıyordum. Yardımları olmadı desem nankörlük ederim ancak devir mi değişti yoksa bu GDO erkeler de mutasyona mı sebep oldu bilemiyorum. Bir kadından daha tehlikeli olabilen bir nesil türedi. Kadınların adı " dedikoducu" bu yeni nesil erkekten bozmaların adı da " erkeğin or*spusu"oldu. Nasıl çok yakışmış değil mi isimleri. Yıllarca bu kadınların adı çıkmış meğerse asıl tehlike o dostum dediğin erkek sürüsüymüş. Gizli devlet düşmanları gibi. Sinsi,yalaka ve hatta yavşak gurubu. Bazen büyük annem " karı gibi laf ediyor" diyor du bazı erkelerin arkasından. Çok gülüyordum bana komik geliyordu sonuçta erkekti o ve ketumdu. Tabi kazın ayağı öyle değilmiş büyük sözüne dikkat etmek gerekiyormuş. 
   
         Kafa mı hangi taşlara vursam acaba söyler misiniz? Biz de adam yerine koyup dost bilip kalbimizi açtık bu tiplere. Kadınlardan korktuğum kadar hiçbir şey den korkmazdım ama artık farkındayım. Bir kadın sadece kısıtlı bir yere kadar benim düşmanım olabilirdi. Bir laf vardır halk arasında söyleyenin ağzından öpmek lazım " kadının dedikodusu evden eve erkeğin ki köyden köye" diye. Artık bu felsefeyle yaşamaya karar verdim. Gerçi yeni nesil erkek uluslararası dedikoducu. 

      Ah eskiler gibi başlamak istemiyorum hiçbir cümleme ama şeytan dürtüyor beni bir taraftan da. Eskiden arkadaşlarımızla istediğimiz kafede oturur saatlerce muhabbet eder,sinemaya gider,bazen oturup kafaları çeker küfür ederdik bu hayata. Bugün biriyle sinemaya gittiğinizi söyleyin "salon dolu muydu? diyorlar. Akşam yemeğe çıkarsanız "geceye nerede devam ettiniz?".Bir erkek arkadaşınız sizi arayıp "bugün içelim mi?" dese hemen yanınızda ki arkadaşınız "bu seni bugün kesin götürecek"diyor. "Ulan kaltak nereye götürüyormuş beni" diyemiyorsunuz. İkinci g
ün herkes size garip garip bakıyor akşam adam götürdü ya sizi çünkü bir iki kadeh içtiniz. Bütün millet sıraya girmiş bir iki kadehle seks partisi yapıyor sanki. Böyle konuşan insanlardan nefret ediyordum resmen onları boğup yatağımın altında kokana kadar saklamak istiyordum. bedenine veremediğim zararı ruhuna verecektim aklı sıra. sadece hayal yanlış anlamayın ben de bunları yapabilecek bir kapasite yok. Gerçekleri biraz daha kazık yedikçe biraz daha darbe ve bir iki tokattan sonra anlıyorsunuz. Meğerse size bakış açısını boşuna değiştirmiyor muş insanlar. Masumane  çıktığınız akşam yemeğinden sonra sizi düdüklediğini söyleyen o yanında mutlu olduğunuz adı dost kendisi gavat var ya bütün gece afişinizle uğraşmış. Yavşak sizi dışarı çıkarana kadar yalvarıp yakarır yakın arkadaşınız ya gerekirse ailenizden izin bile alır. Biz saflarda bütün gece sırlarımızı dökeriz anlatırız da anlatırız. Ne bileceğiz ki sabah bütün piyasa bizi konuşuyor. Gece ne fantazilere imza atmışız haberimiz yok. Bazen kendinizin bile inanası geliyor "ben bu kadar yetenekli miyim yahu"diyorsunuz. Siz ne seks manyağı çıktınız o nasıl mutlu etmek adamı öyle. Hayır ben anlamıyorum yemek masasında bizim görmediğimiz ne yiyip ne içiyorlar ki bunlar gece hayalinde sizinle sevişiyor. Yemek olayını geçtim ya sinema salonu ona ne demeli. Halka açık yerlerde nasıl beceriyorlar bu işi en fazla öpüşe bilirsin ama adam öyle bir anlatmış ki dokuz ay sonra çocuğunuz olacak. Bu tip erkekleri eşek arısına havale ediyorum. O nereden sokacağını sizden daha iyi biliyordur eminim. 

SANA BİR SIR VERECEĞİM!

        Çok tehlikeli bir kelime değil mi? Ama merak da ediyor insan nasıl bir sır diye. Başımıza ne geliyorsa bu ""sır"la başlayan kelimelerin bizde uyandırdığı meraktan geliyor. Farkındaysanız son dönem her erkeğin size vereceği bir sır var. Çünkü sırlar dostluğunuzun başlangıcı. Bir kadını tava getirmenin en iyi yoludur bu yaklaşım. "Sana güveniyorum" imajı çiziyor pezevenk. Evli olanlar eşleriyle ilgili,sevgilisi olanlar kız arkadaşıyla ilgili ve örnekleri çoğaltılabilir bir şekil de ufak bilgiler veriyorlar. Kimse hayatında  ki ile mutlu değil. Sizin kalbinize buradan inmeye çalışıyor. Ancak o mutsuz olan yavşak gece eşiyle çatır çatır sevişirken sizi hiç umursamıyor. Size hayatlarını açmalarına asla izin vermeyin. Çünkü en zayıf yanı dır bir kadının başka hayatlara dahil olmak yada bilgi sahibi olmak. Her şeyi de bilmeyin canım fazla merak iyi değildir. "SIR" kelimesini acilen hayatınızdan çıkarın çünkü genel olarak siz bir erkeğin dostu olamazsınız ancak içki masasında sizinle yaşayamadıkları ile övünen bir yavşağın malzemesi olursunuz. Çok kızacaksınız biliyorum çünkü hepinizin bir dostu var ve şuan o kişiler geliyor aklınıza ve " o asla yapmaz" diyorsunuz. O acı tecrübeyle hiç karşılaşmamanızı diliyorum. Ama gün gelecek herkes her şeyinizi bildiğinde bunları ortalığa saçanları uzakta aramayın. Yanlış omuzlarda ağladığınız günleri hatırlayın. Çünkü şeytan ayrıntı da gizlidir. Öyle değil mi? 
        


15 Temmuz 2015 Çarşamba

ERKEK TAVLAMA SANATI SAÇMALIKLARI

      Bazı küçük ipuçlarıyla istediğiniz erkeği etkilemek artık daha kolay.
Erkekler  birlikte olacakları kadının nasıl özelliklere sahip olmasını ister? Onlar için güzellik mi yoksa zeka mı önemlidir?
Hoşlandığınız erkeği etkilemek için bazı ipuçlarına ihtiyacınız varsa, size verdiğimiz önerilere bir göz atın!
      Şimdi biz bu ip uçlarına bir göz atacağız atmasına da bugüne kadar başarılı olmuş mu bilmiyoruz? 


1-) Kişilikli, karakter sahibi bir kadın… Kimin itirazı olabilir ki? Espri anlayışlarını kaybetmeden, kişiliklerini koruyabilen kadınlar erkekleri her zaman cezbeder.
  ....Bu madde mantıklı olabilir ama ben daha espri yapmak için çırpınıp da çizgisinin dışına çıkmayan bir kadın görmedim.Siz denemek isterseniz buyurun meydan sizin ama ben bunu yapmaya çalıştığımda sonunda hep bel altı fıkra anlatmaya başlıyorum. Aman dikkat. 

2-)   Erkekler gülmekten çok hoşlanır. Hele onları güldüren espriyi bir kadın yapıyorsa, erkekler o kadına asla hayır diyemez. Ayrıca kendilerinin yaptığı esprilere gülen sevgililer de erkekler için idealdir.
...Burada ki asıl sorun ne biliyor musunuz angut gibi espri yapan bir adama gülemeyecek kadar realist olmamız. Gülünecek onca adam varken ben niye sana yalakalık yapayım öyle değil mi? Üstüne kusmak istersin bir anda. 

3-) Her ne kadar erkeklerin çoğu, kendileri için söz konusu olduğunda hijyen kurallarına pek uymasalar da, kadınların temiz olmalarını isterler. Hoşlandığınız erkeğin yanındayken, giysilerininiz, tırnaklarınızın, saçlarınızın temiz olmasına ve eğer onu evinize davet ediyorsanız yaşadığınız yerin temizliğine büyük bir özen göstermelisiniz.
....Çok uç noktalarda pasaklı kadınlar değiliz zaten biz de. Elimizden geldiğince bakımımızı yapıyoruz. Bu erkeklere biraz ders vermek lazım bence. Biz kendileri üç saatlik akşam yemeğine beş saatte hazırlanırken güneşte parlayan kulak kıllarını bile temizlemekten aciz adamlar var. 

4-) Hiç bir konuda takıntılı olmamaya özen gösterin. Ya da beğendiğiniz erkeğin yanında bazı konularda takıntılı olduğunuzu belli etmeyin. Yeterince zayıf olduğu halde sürekli kilolarından şikayet eden, sürekli saçlarını düzeltme endişesi taşıyan bir kadın erkeklere çok itici gelir.
...Bu maddeden sonra gel de takıntılı olma bizi uyarayım derken takıntılarımızı tetikliyor resmen. Aklıma gelmeyen geldi şimdi bak. Bu saçımı nasıl düzeltmeyim ben. 

5-) Erkeklerin, kadınların yalnızca vücut ölçüleriyle ve yüz güzellikleriyle ilgilendikleri doğru değildir. Birlikte olacakları kadınların zekaları da erkekler için önemlidir. Erkeklerin çoğu, politika, ekonomi ya da bilim gibi konularda tartışabilecekleri, fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir sevgili hayali kurar.
....Valla ben bunları denedim adamlar çok akıllı olduğum için terk edildim. Aptalı oynamak en mantıklısı. Bunun en iyi örneklerini gördüm ben. bana güvenin.

6-) Şimdiki erkekler spor yapan, kendine daha iyi bakan kadınları daha çok tercih ediyor. Eğer spor yapmıyorsanız en azından hoşlandığınız erkeğin tuttuğu takım hakkında biraz bilgi edinmenizde fayda var.
....Hoşlandığım erkek Galatasaraylı ise ne halt yiyecem ben. Zaten cinim kadar sevmiyorum. Adamama söveyim takımına mı?

7-) Dişilik, kibarlık, sevecen olmak, çekicilik, bakımlı olmak ve kendi güzelliğiyle başaçıkabilecek olmak erkeklerin kadınlarda aradığı olmazsa olmaz özelliklerdendir. Yani bir erkeği etkilemek istiyorsanız, ona mahalle arkadanışızmış gibi davranmak yerine kadınlara özgü tavırlarla yaklaşın.        
.... Bu bazı bloggerları elime alıp dövesim var. Akıl veriyor hasbam bize. Birgün çok kibar olayım dedim dışarı çıktığım adam öküz çıktı. Ne yapacağımı bilemedim. Yemeğe çıkıyoruz sandım halı saha maçına gittik. Siz düşünün.   
          Marje sizi aptal yerine koyan her kesi döver siz bana havale edin. Gözünüze çarpan saçma sapan yazıları bana yollayın tamam mı?             

14 Temmuz 2015 Salı

GÜZELİM ADAMLARIN B*K YOLUNDA Kİ HAZİN SONU!

      İki çeşit kadın profili var. Birinci gurup kaltak olanlar ikinci gurup ise asla kaltak olmayacak olanlar. Tabi ikinci gurup kadın nesli hızla tükenmekle beraber çoğaltılmaları farz olmuş bir gurup gibi görünüyor. İşte bunlar kim? Ben ve benim gibi olanları yakın takibine almış bir  gurup kadın. Israrla erkekleri kırbaçlamamız bu sebepten sanırım. Hak ettiğimizi düşünmediğimiz muameleler ile karşılaşınca nereye saldıracağımızı bilemiyoruz bazen. Bu konuda yalnız değiliz aslında bizim izimizden gelen bir erkek topluluğu da var. Yalnız olmamak ne güzel. Bazen onların üzüntüleri ben mutlu ediyor ama bir kaç çapulcu için harcanıp gitmeleri vicdanı mı sızlatmıyor da değil hani.

O KALTAK SENİ YER BEBEĞİM...

    Allah tarafından mıdır nedir bilmiyorum ama öyle yaratılmış bir erkek kitlesi var ki yüzünden masumiyet akıyor. Tabi her masum yüze kanacak aptal kadınlardan değilim ama bazen içimden onları koruma altına almak geliyor. İlerde lazım olur belki. Bu cinslerin masumiyetleri bir  kaltağın avuçları arasında olur genelde. Doğa nasıl bir sistem kurmuşsa bu adamlar gelip bizi bulmaz her zaman gider ocaklarına incir ağacı dikecek o şıllığın avucuna düşerler. Belasını kendi arayıp bulan ve o belaya aşık olan hatta onun için göz yaşı dökebilen öküz tabirinin yakışmadığı bu adamlar bilsin ki biz defolu maldan pek hoşlanmıyoruz. Bizim gibi kadınların yanında mutlu olabilmek için boka soktuğunuz o burunlarınızı temizleyin de gelin olur mu?         

       Hepimiz sokakta yürürken yada bir kafede otururken yanyana gelmiş çiftleri resmen gözümüzle yeriz. Ya erkek çok yakışıklıdır kız tam bir maymunella yada kız masal prensesi erkek ise hödük. Ama işte güzelliğin hiçbir işe yaramadığı anlardan biri daha. Arkalarından dünyanın dedikodusunu yaparız. Belki de hiçbir zaman sahip olamadığımız bir öküz yüzünden bu duruma geldik. kimse birbirine yakışmıyor bizce. Adam yakıştırmışsa kendine bize ne? Öyle değil mi? Hemen sizin yerinize cevap vereyim öyle değil işte. Adamı kaderine terk edemeyiz bu bir insanlık suçu. 

      Bunları söylüyorum çünkü bu konuda etrafımda inanılmaz tecrübeler yaşatan insanlar var. İş hayatımda,okul hayatımda ve aile hayatımda harcanan nice adamlar gördüm. Bir kız arkadaşım vardı üniversiteden " bayan meme". diğer yazılarımdan hatırlarsınız. Şimdi bir kız arkadaşım daha var adı " bayan şıllık". Bu ikisi sanki aynı annenin karnında büyümüş gibi. hayatımda bir ikincisini daha kaldırabilir miyim bilmiyorum ama etrafımı şıllık sardı orası kesin. Öyle adamlar görüyorum ki yanında anneleri özenle büyütmüş,pamuklar arasına sarmış hayatında mikrop nedir bilmeyen tertemiz adam çeşidi. Konuşurken bile kız çocuğu edasıyla kibarlığını hiç bozmayan,hep aynı tonda sese sahip soyu tükenen ama buna rağmen devlet korumasına girmeyi becerememiş. Sadece bayan şıllık değil tabi bu tipte birine sahip olan, Mesela bayan kalas,bayan oklava,bayan sümüklü,bayan sinsi. Bunlar benim kız arkadaşlarım. Bunlarda benim onlara taktığım isimler. Şahit olduğum şeyler olmasa bu erkeklerin hiç arkasında duramam ama ben iyisini bulamadım diye hepsi de kötü değil ya. 

      Adam sabah "günaydın" mesajı atıyor,gece "iyi geceler",öğle arası "yemeğini yedin mi hayatım?"soğuk günlerde " üstünü sıkı giyindin mi?", iş çıkışı " beni bekle bebeğim gelip seni alıyorum". Kızda ki triplere bakın bir de  "bir huzur ver ya sanki ben salağım bunları düşünemiyorum". Şimdi sorarım size bu kaltak dayaklık mı değil mi? Ne bok yemeye bu kızların yüzüne bakıyorsunuz anlamadım. Bunların bizden ne farkı var?. Biz " ne yapıyorsun" mesajına bile sevinçten göz yaşı döken kadınlarız nasıl harcarsınız bizi bizi orospular için anlamadım gitti. Bu soruların cevaplarını o kadar çok merak ediyorum ki? Şimdi desem ki "sadece takılıyor işte kızı tuzağına düşürmek için rol yapıyor" ulan oda bir yere kadar nikah masasına ne bok yemeye oturuyorsunuz? Sizin gibi adamların hakkı bizim gibi kadınlar olmalı. hiç unutmuyorum bir gün benim telefona bir sapık dadandı gece gündüz mesaj atıyor sürekli arıyor sesimi duyup kapatıyor. Sevgilimle otururken de aradı sevgili sapığım yanımda oturan o öküz olacak ibneye dedim ki " biri beni sürekli rahatsız ediyor". Adam direk dedi ki " numarası görünüyor mu yoksa gizli mi?". Bende sevindim haddini bildirecek erkeğim benim filan diyorum. " Görünüyor numara" dedim "iyi o zaman bu defa da sen ara gerekeni söyle dedi beni bunlarla uğraştırma". Piçe bak sen misin erkek ben mi? Sonra ararım dedim hemen eve gittim o numarayı aradım "nedir senin benimle derdin?" dedim. Adam bana olan aşkını anlattı o anlattıkça ben ağladım.düşünebiliyor musunuz bir telefon sapığının aşkı için göz yaşı döktüm çünkü hayatımda ki bir maldı. Oysa ne güzel adamlar vardı sevilecek kız arkadaşlarım nereden buluyorlardı da bir memnun olmuyorlardı?. Bunun bir açıklaması mutlaka olmalı. Tüm bunları bana izah edecek biriyle sabaha kadar aralıksız sohbet edebilirim. Kız neredeyse sokak ortasında adamı dövecek adam hala " ama aşkım" diyor. "Aşkın s*ks*n seni". Tövbe yarabbim sizin yüzünüzden iyice küfürbaz oldum. Her türlü ilgi alaka bizde, kadir  kıymet bizde,edep ve adap ta bizde,üstüne bir de çok iyi ailelere sahibiz güzel yetiştirilmişiz eeee belanızı mı arıyorsun da kaltakların koynunda uyanıyorsunuz. Bizim gibiler hala yalnız uyanırken bir de. " Bok yoluna gitti Niyazi" dedikleri sizsiniz galiba. 

KİMİN KOYNUNDA UYANDIYSAN TESELLİNİ DE ORADA ARA BAYIM 

          Bu güzel adamlar yani bizim asla sahip olamadığımız bu muhteşem yaratıklar yangından mal kaçırır gibi kendilerini nikah masasına atıyorlar. Kızamıyorum da aslında çünkü onlar gerçekten güzel adamlar olmasa kullanır manitayı sallar bir tarafa "gelsin yenisi" der.  Nasıl  bir kaltakla evlendiğini bilemez onun ruhu güzel herkesi kendi gibi zannediyor. Sabah yatağında yatan kadın senin uzaktan flört ettiğin kadın değil. Bunu zamanla göreceksin senin her güzel sözüne çemkirdiği zaman " ben ne bok yedim" diyeceksin. Gözün ondan başkasını görmüyor du ya hani belli bir zaman sonra o gözün fal taşı gibi açılacak. Sonra bizim gibi kadınları fark edeceksin. Çok geç kaldığını fark etmeden sadece neler kaçırdığını düşüneceksin. "Bir evde ki kaltağa bak bir de bu kıza".İşte siz evlenmeden önce biz de aynısını söylüyorduk " bir şu adama bak bir de yanımda ki öküze". O günler de yüzümüze bile bakmıyor dunuz çünkü biz güzel seven kadınlardık. İncitmeden,kırmadan,dökmeden. Ama sizin g*t alışık tabi yağlanmamış kazık yemeye. "Her güzelin bir kusuru var"dedikleri de bu galiba. Deli dana gibi etrafımızı kuşatmayın artık bence. Tamam anladık siz de en az bizim kadar güzel seviyorsunuz ama aramızda bir fark var " bizi öküzler sizi kaltaklar buluyor". Biz o öküzü alıp nikah masasına götürmüyoruz en azından götüren varsa da o öküzün dilinden anlıyordur. Sizin evde ki mutsuzluğunuzu biz dışarıda halledemeyiz. Kusura bakmayın sevmeye gelince orospuları teselliye gelince bizi bulmayın. Güzel adamların bok yolunda ki çırpınışları bunlar. Sadece evli olanlar değil uzun süreli ilişkileri olanlarda bu kadınlardan kurtaramıyor kendini. adamın kalbi o kadar güzel ki " ben ona bir söz verdim şimdi nasıl ortada bırakırım diyor". Düştüğü bok çukurunu far edemeyecek kadar güzel adamlar bunlar. Bazen bunlardan birine sahip olmak için "kaltak doğsaydım" diyorum. Ama şans öyle doğmadım ve öyle doğmadığım için de dilek ağacı gibi üzerime dileklerinizi bağlamanızı kabul edemem. Türbe kapısı değiliz biz gelip yüzünüzü sürmeye kalkmayın sakın. Söz verdiğin ve asla terk edemeyeceğiniz o kaltaklar var ya işte gidin onlara sürün boka batmış güzel suratlarınızı. Tüm iyi adamlar bu köprüden geçecekler belli. Arkalarından bağırsam mı " hoop hemşerim o köy senin değil orada şıllıklar yaşıyor,dön geriye" diye. 

       Söylenecek çok söz var ama benim blok yazı karakterim yeterli değil. O bile bu adamlara fazla yüklenmeyeyim  diye çırpınıyor. Keşke güzel adamlar güzel kadınları sevseydi öküzler de kaltakları. Hepimiz ne kadar mutlu olurduk. Hatta ben mutluluktan yazmayı bile bırakırdım. Sadece erkeğime yazardım oda aşk mektupları olurdu. 


9 Temmuz 2015 Perşembe

SENİ ÖZLEDİM DEMEK YERİNE BOL BOL KÜFÜR EDİYORUM...

    Ben ne zaman bu kadar arsız oldum bilmiyorum diyemiyorum. Biliyorum çünkü ve bildiğim her şey o kadar ağır o kadar can yakıyor ki bazen anlatacak mecalim olmuyor. Duygularımı terk ettiğim günden bu yana mutluyum ama çok yalnızım. Küstah ruhuma yenik düştüğüm bir hayat yaşayıp geride bıraktıklarımın mutluluklarını alkışlıyorum. Zor ama bir süre sonra alışkanlık yapıyor. Sırada ki gelsin diyorum.

SEN BENİM KALEMİMİN UCUNDASIN YA BEN?

       Sana geldiğim o günü hatırladım da bugün. Yine acıdı be canım. Biri öpse de geçse dedim içimden. Sonra kendim öptüm her zaman ki gibi. Acılarımı tam alınından. Acı dediysem yanlış anlaşılmasın geberip gitmiyorum buralarda. Ölüyorum , nefes alamıyorum desem de yalan. Garip bir ruh hali aslında içinden çıkamıyorum. Sızı var içimde nerede olduğu belli değil. Benim üzüntülerim de sanırım bir şehrin en kalabalık caddesinde kime adres soracağını bilemeden debelenmeye benziyor. Evimde kutulayıp kaldırdığım anılarımın tozunu bile alamıyorum. Orada çürüyüp kokana kadar dokunamam sanırım. Her an bir şey geçecek elime alıp götürecek beni diye korkuyorum. Hem çok özlüyorum o günleri hem de tekrar yaşamaktan kaçıyorum. Kaç kişi yaşadığı aşkın cenaze törenine katılmıştır ki? Saçma bir soru değil mi çünkü bir çoğumuz katıldık ve sonsuzluğa uğurladık. Her şeyi unutuyorum bazen ama nedense tarihleri hiç unutamıyorum. Evimde takvimim bile yok benim hatta kolumda saatim. Zamanım yok benim çünkü. Yaşımı bile hesaplamıyorum unutmaya çalışıyorum. Her doğum günümde bu yaşlarımda yapacağımız hayallerimiz geliyor aklıma. İnsan doğduğu günde ağlar mı? Ben çocuk gibi ağlıyorum. Her yeni yıl dileğimdin aslında sen benim hiç kabul olmayan. Saat tam 00:00 da yanında olmayı mı beceremedim de hala arkandan bakıyorum. Ama gidişine hasta oldum bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Arkadan bakınca çok yakışıklısın bunu hiç söylemiş miydim? Türk filmi gibiydi ayrılığımız yağmurun altında sokak ortasında alnımdan öpüp arkana bakmadan kaçışın var ya işte tam o sahneye bitiyorum. Defalarca izlesem bıkmam biliyor musun? Hiç bu kadar gerçek değildi yaşadıklarımız. Gidişin tam bir efsane oldu benim için. Artık yağmurlu havalarda gezmiyorum sokaklarda alnımın tam ortasından bir ateş çıkıyor. Bir öpücük altı üstü deme belki de ilk defa bu kadar içten öptün beni. Ben o zaman anladım zaten bir daha dönmeyeceğini. Arkana baksaydın keşke son bir kere baksaydın da arkandan çektiğim hareketi görebilseydin. Ben bile utandım yaparken ama sana çok yakıştı. Sana geldiğim ilk günle son gün arasında hiç fark yok benim tarafımda. Gelirken de seviyordum giderken de. Ama senin için öyle değil sanırım ben gelirken sen ruh eşimdin şimdi bir fahişenin eşisin. Senin de durumun zor biliyorum benden sonra bir ucubenin kollarında uyanmak ne kadar zor gelmiştir sana. Zevksizliğini zirvede bırakmalısın bence. 

          Sana buradan oturup da akıl vermek çok da işime gelmiyor aslında. Mutsuzluktan kahrol istiyorum çünkü. Bu beni ne kadar rahatlatır bilmiyorum inan. Mutlu olacağım kesin ama. Bazen seni ağda salonunda hayal ediyorum bağıra bağıra tüm vücudunda ki kılları aldırdığını filan. Nasıl zevk alıyorum sen bağırdıkça anlatamam. İnsanlar uyumadan önce koyun sayıyorlar ya ben seni atlatıyorum çitlerin üzerinden. Öküzsün filan ama koyundan daha iyi atlıyorsun çitleri. Ben hep tahmin ediyordum zaten hayvanlığın senin ruhunda olduğunu. Sıkma canını ya sen böyle de prim yaparsın. Hayvan sever biriyle mutlu mesut yaşarsın işte. Duygularınız karşılıklı demek ki. Ruh eşi deniyor buna kısaca. 

           Bu hep böyle oluyor işte sen geliyorsun aklıma biran duygusala başlıyorum yazmaya başlayınca da sinirlerim tepeme çıkıyor. Yaptığı hangi d*mb*kl*ğ* anlatsam acaba diyorum. Aslında ne kadar şerefsiz olduğunu herkese haykırmak istiyorum sonra " yapma bee kıyma,Allah vurmuş bir de sen vurma"diyorum. 

          SENİN BEŞ KURUŞ ETMEYEN KALBİNİ EŞŞEKLER S*KS*N

        Eros işte bu aklı bir karış havada. Daha oku nereye atacağını bilmeyen sersem bir tanrı. Bizde bu beceriksiz tanrının zayiatı. Bok vardı sanki doğru kişiye fırlatsana şu zıkkımı. Ben mecbur muyum senin her haltını çekmeye,her defasında sana inanmaya. 
        Suçlayacak Eros kalmıştı onu da yaptım sayende. Eserinle gurur duyabilirsin geri zekalı. Ben senin o sebepsiz gidişine sok*yım. Ne kadar planlı programlı ibnelik yapabilen bir piç çıktın sen ben anlamadım ki. Bana her dönüşüne inandım bu nasıl rol kesmek bilemedim. Son defa gelişini hatırlıyorum bak şimdi ayrılığımızdan bir yıl sonra. Bana hasretle sarılıp sonra aşkını haykırmıştın. Bu defa tamam pişman oldu dedim yoksa bir insan 18 saat yolu niye gelsin sevmediği biri için. "Hayatım boyunca tek hayalim seninle evlenmekti" dedin. Dünyalar benim olmuştu " bu aşkta çok çile çektim ama bu defa değecek sanırım" diye düşündüm. Bir de ben deniz salak Marje seni son kez uğurlamaya geldim. "Nasılsa artık yeniden benim". Hemen evlilik hazırlıklarına başlamalıyım diye planlar yaptım. Önce günler geçti,sonra haftalar sonra da aylar. " Seni seviyorum" mesajlarından başka paylaşımımız yok. En son bir mesaj attı bana " Seni öyle çok seviyorum ki,yokluğuna dayanamıyorum,aynı şehirde olmak bile yetiyordu,keşke gitmeseydin de aynı havayı solusaydık". Havalara uçtum nasıl mutluyum ama. Bu arada ayrıldığımız için benim facebook da filan ekli değil bu ibne. Çok merak ettim " şeytan diyor ki aç karıştır". Normalde çok yaparım bunu ama bu mala fazla güvendiğimden pek yapmadım. Açtım sayfasını ve gördüğüme inanamadım. Daha dün akşam bana aşk mesajı atan bu pezevenk bu değil miydi? Şimdi karşımda nişanlısıyla boy boy fotoğrafları duruyor. Şimdi bu yavşak değil de nedir. Neyin intikamı bu. Babamın parasıyla hediye aldığım için kendisine ayrılmıştık oysa. Sonra anladım ki daha iyi hediyeler alabilecek bir kaltak bulmuş kendine. Bana gelince gururlu ayakları daha iyi bir salak bulunca ortalık orospusu olabilen bir ibne işte. Aylar sonra da bana düğünden bir kare fotoğraf attılar onlar da soğudu bende. 
           Hep böyle oluyor işte anılarımı yazayım derken kafam nerelere gidiyor. Bu adama ben nasıl aşk sözleri yazabilirim ki? Tüm Türkiye onun suratına tükürsün istiyorum. Hatta taşlanarak mı öldürülse ha olmaz mı? Bir babayiğitte çıkıp demiyor ki " ben onu gebertirim". Herkes mi bu kadar umursamaz. Aman ne yapayım kimsenin yapamadığını ben yapıyorum işte bol bol küfür ediyorum ona. İnşallah her küfürümde bir yerleri kaşınır da sürtecek yer bulamaz. Amin...

7 Temmuz 2015 Salı

SENİ TOP GİBİ SEKTİRESİM VAR!

          Çocukluğumdan bu yana çok duyduğum bir laf vardır " yastık değiştirmekle kader değişmez"diye. Hiç anlam veremezdim yastıkla kader çok alakasız iki kelime gibi görünüyor. Sonra bir baktım ki hayatın kendisi çok alakasız bileşenlerden oluşuyor. Kendimi bir şey zannederdim. Meğerse o bileşen de küçücük bir böcek kadar alan kaplamıyorum. Önceleri bir alana sahip olayım bende buradayım demek için çok çırpındım ama gece insanların kulağında öten sivrisinek kadar duyulmadığımı fark ettim. Ben de önüme gelen her şeyi yazdım.

PİŞTT NE YAPIYORSUN OĞLUM ORADA?

       Her yazımda aşka vurgu yapmadan geçmiyorum ben. Çünkü geçemiyorum. Aslında benim bu bahtsızlığım çok küçük yaşlarda başladı. O zaman aşk meşk bilmiyoruz tabi. Oturduğumuz mahalleye yurt dışından misafirler gelmişti. On yaşında filanız belki o kadar bile yok. Bütün yazı memlekette geçirecekler tabi ama ciddi bir sorunumuz var hiç Türkçe bilmiyorlar. Öyle çabucak arkadaş olamadık. Ama ben hayatımda ilk defa içlerinden birini beğendiğimi fark ettim. O benim farkımda mı bilmiyorum tabi ama ben her fırsatta kendimi ona gösteriyorum. Uzaktan uzağa bakışıyoruz. Biz tabi dört beş kızız o zaman aynı bahçe içerisinde yaşıyoruz. evlerimiz yan yana bahçemiz ortak. Umarım bu yazıyı okumazlar hala görüşüyoruz çünkü. 

        Bu yakışıklı çocuk beni fark etmiş sanırım çünkü ne zaman bahçeye çıksam pencereden şarkılar söylüyor. Ben anlamıyorum tabi hangi dilde söylüyorsa ama çocukluk işte ben üzerime alınıyorum. Bu arada arkadaşlarımdan da sır gibi saklıyorum. Hani desem ki "çok tatlı çocuk" onlarında dikkatini çeker diye ödüm kopuyor. safları sıklaştırmamak lazım. O zaman bile sinsi biriymişim. Şimdi yazarken anladım bunu. Ne hoş geliyordu birinin bana şarkılar söylemesi. Çocuğuz ama ruhumuz okşanıyormuş valla. İnsan yedisinde ne ise yetmişin de de o olurmuş dedikleri o kişi benim sanırım. Günler böyle geçiyor tabi biz daha pencere  kuşu gibiyiz. Sokağa bile çıkmıyor. Bir gün yine bu bir şarkı tutturmuş bende ilk defa merak edip merdivene çıktım nereden söylüyor diye. Aman Tanrım gördüğüm şeye inanamadım. Banyo penceresiymiş meğerse orası. Yarı çıplak çıkmış oraya bizim balkona doğru şarkı söylüyor. Babam görse ona gazel okutur orada da. Kimse görmedi Allahtan. Ben çok utandım. Kardeşimizden başka yarı çıplak adam görmemişiz ki. Zaten gördüğüm tek şey o görüntüsüydü. Boyu posu nedir hiç bilmem arkadaşın. Nasıl aşksa benim ki. Hayaller bile kuruyorum büyüyeceğiz evlenip yurt dışına yerleşeceğiz. Boy boy çocuklarımız olacak. Korkmadan yanında olabileceğim. Babam görecek kaygısı olmadan. 

      Bir gün kızlarla toplandık kendimizce sohbet ediyoruz. Çocukça muhabbetler tabi. Sonra bir anda çocukluk filan kalmadı bir baktım ki herkesin ağzında bir aşk. Şaşırdım kaldım. İtiraf da edemiyoruz. Çok yakın aile dostlarının çocuklarıyız. İspiyoncuyuz birde. Hele ben asla bir şey atladığımı hatırlamıyorum. Ne var ne yok babamın avucuna yazıyorum.Gazeteci olacağım o günlerden belliymiş. 

      Muhabbet derinleşti gittikçe baktım ki bunların hepsi aşık olmuş. Enteresan olan hiçbiri aşkının adını bilmiyor. Ben de dahil. Orospular bari adını sorsaydınız. Sonra işin rengi çıktı tabi ortaya. Bu bizim yurt dışından gelme ithal piçimiz günün başka saatlerinde her birimize ayrı şarkılar söylüyormuş. Hayatımın ilk aşk yarasını almış bulunmaktaydım o saatlerde. Ben sadece sustum sanki bana hiç söylememiş biz hiç bakışmamışız gibi. Yaşım küçük ama gururluyum sanırım yada utangaç bilmiyorum. Şimdi sorsanız tam bir üç kağıtçıyım derim de o zamanlar için geçerli değil tabi bu. O kadar kızgınım ki hayatımda ilk diyebileceğim bir aşk hikayem olacaktı. Büyüdüğümde arkadaşlarımla paylaşacaktım. Nereden bileceksin bu erkek milletinin yaşı yok. Her yaşta aynı bu yavşaklar. Tecrübesizlik işte. Şimdi sorsalar ne destanlar yazarım ben bu erkekler hakkında. 


     Bazen oturup düşünüyorum da çocukken bu kadar fesatlık gelmiyordu aklıma. O banyonun penceresinde günde dört defa niye yarı çıplak şarkı söyler ki bir insan. Bize bakıp ne fanteziler geliştirdi acaba. Neye alet olduğumuzun bile farkında değiliz. Bedava seks yapabilmek için aşk denen yalanı insanlar uydurdu diyorlar ya vallahi doğruymuş. Körpecik kızlardık bir banyo penceresi önünde elin bebesini tatmin ettik resmen. Zaten bunu bir tek ben biliyorum arkadaşlarım hala bilmiyor. Onlar kendilerini kandırıldı zannediyorlar ama salaklardan biri de benim. Aman aramızda kalsın. 


SEKTİRSEM Mİ SEKTİRMESEM Mİ? 

          Aşk hikayem böyle başlayınca böyle de devam etti. Her şarkıyı bana söylendi zannediyorum hala. Ama sonra başka kim üstüne alındı ki diye düşünüp geri çekiliyorum. Zincirleme kaza gibi bir hayatın içinde buldum kendimi. İlerleyen yaşlarda kime aşık olduysam hep başkasına kaptırmışımdır. Bilinç altı benim ki galiba. Yaklaşsam ne olacak ki nasılsa kaltağın biri gelip götürecek. Hemcinslerimden yediğim kazığı bir erkekten yememişimdir. Yediysem de bu kadar canımı acıtmamıştır. Sanmayın ki benim gibi kızları kandırmak çok  zor bunlar çok tecrübeli. Aslında potansiyel salak benim gibi tecrübelilerdir. Bizim Salaklığımızın sınırları yok. Sınır tanımayan kadınlar olarak zaaflarımıza yenik düşmek ne kadar kötü bir durum. Bazen nüfusa gidip " beni silin kütükten" demek istiyorum. Adım sanım olsun istemiyorum. Bazen de " aman boşver sen mi kurtaracaksın dünyayı diyorum" ama nafile nasıl bir beyin var bende bilmiyorum. Kazık yedikçe kendini yeniliyor ve bundan bağımsız yapıyor. Eee ne demişler " aç koyma hırsız edersiz,çok söyleme arsız edersin". Şimdi ben o arsızlıkta zirve yaptım. Tek başıma bir iktidar kurdum koltuğumu vermemek için direniyorum. O yüzden geçmişte yaşadıklarımı top gibi yuvarlayıp sektiresim var. Beni üzen herkes sektirsin gitsin diye bağırıyorum. Duydunuz mu? 

6 Temmuz 2015 Pazartesi

BEN SENİN O EN KIYMETLİ YERİNE " BEYNİNE".. SEN ANLADIN...

      İletişim yöntemlerimiz farklı farklı olabilir ancak ortada bir gerçek var ki oda tüm kadınlar hemen hemen aynı dili konuşur. Kendi aralarında geliştirdikleri telepati yöntemleri vardır. dışarıdan bakınca kaşı gözü oynar gibi görünür ama işi aslı öyle değil. Nefes alışıyla bile konuşur bir kadın. Duymak ve anlamak isteyenler için anlaşılması kolay ancak iyi bir beyine sahipseniz.

İTİNAYLA ÖKÜZ BESLENİR...

      Bu erkek milleti " Öküz" dediğimiz de öyle bir yaygara koparıyor ki dersiniz ki etlerini yoluyoruz. Yapma kardeşim o zaman. Mesela benim en sevdiğim kelimedir "Öküz". Kadınlarla ilgili yapmadığınız demediğiniz kalmadı işinize geldiği gibi anladınız hep. Her türlü yakıştırma bizde. Benim terbiyem müsade etmiyor yazmaya ama konu siz erkeler olduğunda terbiyesizleşmeyi çok seviyorum. Başka dilden anlamış olsaydınız o frekanstan konuşurdum emin olun. 
      Bizim ne istediğimizi anladığınız gün bu hayatta her şey sizin için bitmiştir artık hatta huzur içinde ölebilirsiniz. Kadının makyajını eleştirmeyi çok sever bu erkek milleti. zannediyor ki sürekli kendisi için bakımlıyız. " Ben senin her halini seviyorum" diyor. Ulan sokakta o kadar rakibim varken sen kimsin be. Ben niye senin için süsleneyim öyle değil mi? Kendinizi bu kadar önemsemeyin. Onların gözünde biz sürekli ayak oyunları yapan onları etkilemek için k*çını yırtan bir yaratığız. Öz güvene bak adamlarda ki. Parfüm kokumuza bayılırlar mesela dimi." Çok güzel kokuyorsun" gibi iltifatlar gelir hatta bazen parfüm markası verirler "bunu da bir dene çok hoş kokuyor". Adamın hiç aklına gelmiyor ki ben o şişeyi niye başımdan aşağı boşaltıyorum? Sana hoş kokup seni etkilemek için mi? Hayır tabi ki sana nasıl güzel kokulur onu öğretmek için. Bana akıl vereceğine kendin için parfüm markaları araştırsan mesela. Ayrıca hiçbir kadın senin tavsiye ettiğin markayı alacak kadar aptal değil. Eski sevgilinin kullandığını anlamayacak kadar aptal mı görünüyoruz karşıdan bakınca acaba. Eğer bir erkek saç renginize kadar karışıp fikir sahibi oluyor sa bilin ki sizi benzetmeye çalıştığı başka biri var. Bir de derler ki " her gün pirinç pilavı yenir mi?".Ama sen her kızı bir öncekine benzetmeye çalışıyorsun. Demek ki her gün pilavı da yersin. Öyle kasıla kasıla erkek erkek konuşmanın mantığı yok. Bu "kadın milleti" dediğiniz topluluk sizi çoktan çözmüş yavrum geçmiş ola. Bu bağımsızlığını vücudunun başka yerlerinde ilan etmiş olan erkeklerin randevu saatleri de bir acayip. Gündüz hiçbiri ortada yok. Çalışanı da aynı çalışmayanı da. Eğer sürekli akşam çıkalım diyorsa asıl çıkmak istediği siz değilsiniz. Birinci mantık şu evi anca boşaltmıştır sizi oraya davet edecek ikinci olarak ta gündüz sizinle görünmemek için sancılanıyor dur. Kısmeti kapanır paşanın. Ama kadınlar bunu da yemiyor artık. Ev davetlerine "boş bulunurum da kabul ederim"deyip de altına paçalı don giyen kadın var bu devir de. Sırf onu göstermemek için bile davete icabet etmiyor artık kadınlar. Her şeyin bir yolu var bizde. Çok akıllı sanıyor bu erkekler kendilerini. Nasıl bir oyunun içinde oyuncak olduklarının farkında bile değiller. 

         Aklı başında hiç bir kadın oturup da hayatında ne var ne yok bir erkeğe anlatmaz. Eğer size moralim bozuk diyorsa kesin bir sıkıntısı var. Önce anlatamaz biraz nazlanırlar kadınlar ama erkekler de hiç üstelemez. "Peki canım anlatmak istemiyorsan sorun değil".der. Lan geri zekalı biraz iyi davransan azıcık ilgilensen kız anlatacak zaten. Mal mal bakar,sessizce otururlar. Sizinle ilgilenmek yerine sıkılmış numaraları yaparlar. Kadının her of çekmesi " sor artık ya neyim olduğunu" mesajıdır aslında. Ama anlayacak beyin nerede. Kadınını çok önemseyen erkeklerden bahsetmiyorum. Büyük bir çoğul kesimi anlatıyorum burada.

        Tırnağımız kırıldığında ağlarız değil mi çoğumuz. Peki karşında ki hıyar ne yapar " kökü sende değil mi uzar". Yavşak biz bilmiyor muyuz uzayacağını. O kadar baktık ,uzattık,ojeledik sarf ettiğimiz efordan haberi yok tabi geçmiş karşına akıl veriyor. Keşke sende kökü sende olan uzunlarına özen göstersen mesela oraya buraya takmasan. Bir gün sana takacaklar haberin yok.

     Erkek milletini süründürdüğünüz sürece sizindir. Siz hiç her gün tarla süren öküzün ahırdan kaçtığını duydunuz mu? Duyamazsın sürünüyor ya gitmez o bir yere. İstediğini alana kadar kalır yanınızda. Sizden iyisi yoktur valla. Mükemmelsiniz,her şeyiniz çok güzel ,prenses gibi davranırlar. Ya sonra? sonrası malum açıkça yazmama gerek var mı hepiniz biliyorsunuz zaten. alacağını almış ya " senin gözün ne renk" der aylar sonra. Şerefsiz aylardır gözüm dışında her yere bakmışsın maşallah. 

İNTİKAM ÇOK EĞLENCELİ BİR OYUN

     Erkeklerin kurduğu bu düzeni zekasıyla yerle bir eden bu kadınları desteklemeyip de ne yapayım ben. Devir çok değişti artık. Eskiden kadınlar erkeklerin elinin kiriydi şimdi öyle mi. Artık kadınlar kullan at modeline geçiş yaptılar. Biz buna "intikam devrimi" erkeler " orospuluk" diyor. Bunca zamandır sizin yaptığınızın adı neydi acaba. Hımm "erkektir yapar". Niye çünkü siz de namus yok. Her şey bizde. Tek taraflı dayatılan bu namus kavramını reddeden kadınlar çoğaldı canım. Ne kadar canı yandıysa bu kadınların hemen yeni bir çıkış yolu buldular. Kadın zekasına hayran olmamak aptallıktır. Kadının her hareketini kendisi için yaptığını sanan tüm erkeler bu yolda tökezlediler. Artık ağlayarak aşkını anlatan kadından çok erkekler var piyasa da. Ben böyle intikamın alnından öperim. Zamanında bizi anlamak için biraz kafa yorsaydınız bugün bu durumda olmazdınız. Acımıyorum size valla hatta bazen çok eğleniyorum. Beyninizin yerini değiştirmeseydiniz keşke. O zaman daha iyi anlaşabilirdik sizinle. Her güzel,bakımlı,bir de öz güveni yüksek kadını hep yanlış anladınız. Tüm samimi kadınlar yatağa atılır zannettiniz. Ama yanıldınız. Cinsellik tek başına yaşansaydı kadınlar yaratılmazdı yada erkekler. Yatağa kadın tek başına mı girdi? Demek ki oda sizi yatağa attı. Kullanıldınız şekerim geçmiş olsun o zaman. Artık beyninizi kullanmayı öğrenin bence en kısa zamanda yoksa siz daha çok kullanılıp atılırsınız ruhunuz bile duymaz.Kullandım zannederken harcanırsınız benden söylemesi. 

       

3 Temmuz 2015 Cuma

HİÇBİR ŞEY YOLUNDA GİTMEZKEN SEN NASIL GİTTİN?

    Siyahın ne suçu var? Gecenin yada grinin? Rengarenk mi olsaydı her şey? Baktığınız her yer mavi. Kurduğunuz tüm hayaller pembe ise pembenin ne suçu var? Kendini kaybettiğin şehirlerin,arka sokakların,mutluluktan etekleri uçuş uçuş insanların. Yoksa arkasından koşup yakalayamadığın hayat mı suçlu?

AH ULAN AYRILIK BİR TEK SENİNLE AYRILAMADIK...

       Belirsizlikler,bilinmezler çok eskidenmiş. Devir öyle değişti ki artık insanlar gerçek yüzlerini asla saklamıyorlar. Görmek istersen tüm hayatlar transparan aslında. İşine gelirse muhabbeti döner olmuş tüm ağızlarda. Bazen bile isteye kabulleniriz bizde sonu baştan belli olan maceraları. Renkli hayatların simsiyah olmuş arka yüzlerini okuyamamak ne büyük talihsizliktir. Tıpkı "Aşk" gibi. Öyle heyecanlı başlar ki , hayat senin kalbinin etrafında döner , sokakta yürürken sebepsiz gülüşlerin olur mesela,o sabah herkese günaydın dersin tanıdık tanımadık. Durduk yere aile fertlerini öper durursun herkes aklını yitirmişsin gibi bakar sana. Evde hiçbir işe elini sürmeyen kızlar bile kendini bütün gün temizliğe verir. Aslında orada yapmak istediği evde kırıntısı kalmış yalnızlığını temizlemektir. Silince gidecek,unutulacakmış gibi. Garip değil mi oysa bir önce ki aşkında da temizlemişti evi,aynı heyecanı yaşamıştı. Bir filmi tekrar tekrar başa sarıp,her defasında ilk defa izliyormuş gibi şaşırmaktır aşk aslında. Sonunu bilip yanındakine söylemediğin bir film gibi. 

         Her sokağın bir yaramaz çocuğu vardır ya her defasında camı çerçeveyi indiren,her yaptığından sonra evinin kapısına yığılan komşuların bitmek bilmeyen şikayetlerine aldırmayan. Kalbiniz sizin sokağınızın yaramaz çocuğu gibidir kırar,döker,kırılır hatta bazen küser ama asla yaramazlıktan vazgeçmez. En gamsız organımız belki de. İnsanların beyninden önce kalpleri alzheimer oluyor gibi geliyor bana. Ben de herkes gibi sokağımın yaramaz çocuğuna defalarca yenik düşüyorum. Bile isteye girdiğim dar boğazlardan çıkmak istediğimde yardım isteyemiyorum. Gurur değil aslında bende ki yaşadığımı sahiplenme duygusu. Her ne yaşandıysa ben yaptım diyebilme egosu. Mutluyken aramadığım insanları mutsuzken arayamıyorum. Peşine düştüğüm kalbin etrafında kurduğum hayatım kaçak yapı misali elimde kalıyor. Yıkım ekibine ne kadar direnebilirim ki! Üzerime benzin döküp kendimi yakmakla mı tehdit edeyim? İnsan hayatının bu kadar ucuz olduğu bir ortamda benim ucube bedenimin ne önemi var ki? 

      "Zaman her şeyin ilacıdır" diyen o geri zekalı düşünürü bana getirseler etlerini lime lime ederim. Her yeni gelen zaman bazen bir öncekinin özet bölümü gibi. Hatırlatıp durur size. İlaçmış ne ilacı sen al o ilacı k*cından uydurduğun kelimelere sür. Bize kabullenmeyi öğreten zihniyetin ağzına sür mesela. Bazen benim doğmama vesile olan o doktoru bulup yüzüne tükürmek istiyorum. Düşünsenize sırf beni ağlata bilmek için bir tokat geçiriyor popoya. O gün bugündür ota b*ka ağlarım ben. Alışkanlık yaptı. İlk defa karşılaştığın bir şeye alışmak ta ayrı bir problem. İlk aşk gibi. Hani o sevdiğin aşık olduğun adam var ya işte o dallama seni bırakıp gider ya işte ondan sonra herkes gider. Bünye buna alıştı bir kere. O gitmese de biz göndermenin bir yolunu buluruz muhakkak. Defalarca aşkı yakalayanlar bilirler kalp çarpıntınız en fazla birkaç gün sürer sonra ne zaman beni bırakıp gidecek diye düşünmeye başlarsınız. Canınız çekiyor çünkü. Aşka gebesiniz ve ayrılığa aş eriyorsunuz. Çok garip değil mi? Sonra kocaman bir acınız doğar. Son sevgilinizin adını koyarsınız ta ki bir daha aşık olana kadar. Emin olun bu zulüm sadece kadınlar için değil erkeler içinde geçerli. En az bizim kadar duygularına yenik düşen erkekler de var. sayıları az olsa da görmezden gelemeyiz. Öyle anlar oluyor ki "nasıl kıydınız bu adama"diye bağırıp kırıp dökmek istiyorum. "Bu adam beni sevse ondan gidemezdim" dediğimiz her erkek kesin en yakın arkadaşımızdır. Bize öğretilmiş dürtüler vardır ya onlardan biri de bu işte. Biz en yakın arkadaşımıza aşık olamayız. Her derdimizi onlara anlatırız,oturup zır zır ağlarız , yanında kendimizi iyi hissederiz ama gider öküzün birine gönül veririz. Hemde alnında kocaman yazar o öküzün "eğleneceksen gel güzelim". Buna rağmen koşar adımlarla gideriz. Sonra deriz ki " bu hayat çok dengesiz ya". Şimdi hayatın ne suçu var aslında değil mi? Dengesizliğin dibine vurmuş gidiyoruz ama hep biz haklıyız. Biz insanlar ciddi anlamda yüzsüz. Günah keçileri besliyoruz içimizde ki ahırda. Ders almayız biz hiç hep giden suçlu kalan haklıdır. Kalana sormazlar mı neden gitti diye? Biz de sormazlar yargısız infaza hazırız. Hele geride kalan kadınsa vay giden erkeğin haline. Cinsiyet haklıyı haksızı belirlemede etkin rol oynamamalı. Belki de biz bu hale getirdik bu erkekleri. Şimdi eserimizden şikayetçiyiz. Sergiye çıkmış bir sanat eserinin hatası düzeltilebilir mi? 


NİYE GİTTİN?


       Ben artık sürekli ezilen tarafı oynamaktan çok sıkıldım. Bir çok yazımda yediğim darbelere dokundurdum durdum. Ama yaptıklarımdan,yaşattıklarımdan hiç bahsetmedim. Edemezdim çünkü. Niye ben bir kadınım ve mağdur olmak zorundayım bunu öğrettiler bana. Etrafımda ki herkes böyle yaşıyordu ben de böyle olmak zorundaydım. Yaşadığım aşklar da çok büyük savaşlarda hezimete uğramış asker gibiyim. Yaralı olabilirim hep bunları anlatıyor olabilirim çünkü içimde sakladığım gücü anlatırsam hayatımdan gidenlere üzülürsünüz. Taraftarımı kaybederim öyle değil mi? Benim hayatımda renklerin hiçbir suçu yok aslında. Hayatımı ben kendim boyadım. Kimi zaman siyaha kimi zaman beyaza. Mevsimleri de suçlamadım hiç. Yağmurda ıslanmak istediğim için ıslandım yada karda yürüyüp kayıp düşeceğimi bile bile sokağa çıktım. Aslında seni de gideceğini bile bile sevdim. Sana gelişim büyük aşkımdan değildi. Yıllardır sana yaşattıklarımın karşılığını ne zaman vereceğini düşünmekten yorulduğum içindi. Her şeyi bilerek yaşamak zordu ama seni yaşamak çok güzeldi. Şimdi ben de oturmuş sonunu bildiğim hikayeye yorum yapıyorum. "Niye gitti" diyorum mesela. Yıllar önce seni yüz üstü bıraktığımda senin de canın bu kadar yandı mı? Ben seni başka kollarda umursamadan yaşarken çok ağladın mı? Sen şimdi başka kollardasın ya ben çok ağlıyorum. Biliyorum yolunda giden bir şey yoktu ama sen vardın ben vardım birde sana yaşatamadığım  yıllar. Onlarında mı hatırı yoktu. "Değer miydi bunca acı yaşatmasına" diyorum ama değerdi aslında. Seni yeni yeni anlıyorum ben. Gidişini de. Haklıydın baştan sona kadar. Ama yine de gitmeseydin be. Her akşam ben açsaydım kapıyı sana,en sevdiğin yemekleri yapsaydım, sen saçlarıma dokunsaydın,eski günlerle dalga geçip dursaydık. Şimdi ben seninle veye sensiz tüm geçmişimle dalga geçiyorum. İyi geliyor bana gülmek için sebep arıyordum buldum. Sen de bulmuşsun yüzünü güldürecek bir sebep duydum hayırlı olsun. Ama keşke gitmeseydin. Özleniyorsun.