AH ULAN AYRILIK BİR TEK SENİNLE AYRILAMADIK...
Belirsizlikler,bilinmezler çok eskidenmiş. Devir öyle değişti ki artık insanlar gerçek yüzlerini asla saklamıyorlar. Görmek istersen tüm hayatlar transparan aslında. İşine gelirse muhabbeti döner olmuş tüm ağızlarda. Bazen bile isteye kabulleniriz bizde sonu baştan belli olan maceraları. Renkli hayatların simsiyah olmuş arka yüzlerini okuyamamak ne büyük talihsizliktir. Tıpkı "Aşk" gibi. Öyle heyecanlı başlar ki , hayat senin kalbinin etrafında döner , sokakta yürürken sebepsiz gülüşlerin olur mesela,o sabah herkese günaydın dersin tanıdık tanımadık. Durduk yere aile fertlerini öper durursun herkes aklını yitirmişsin gibi bakar sana. Evde hiçbir işe elini sürmeyen kızlar bile kendini bütün gün temizliğe verir. Aslında orada yapmak istediği evde kırıntısı kalmış yalnızlığını temizlemektir. Silince gidecek,unutulacakmış gibi. Garip değil mi oysa bir önce ki aşkında da temizlemişti evi,aynı heyecanı yaşamıştı. Bir filmi tekrar tekrar başa sarıp,her defasında ilk defa izliyormuş gibi şaşırmaktır aşk aslında. Sonunu bilip yanındakine söylemediğin bir film gibi.
Her sokağın bir yaramaz çocuğu vardır ya her defasında camı çerçeveyi indiren,her yaptığından sonra evinin kapısına yığılan komşuların bitmek bilmeyen şikayetlerine aldırmayan. Kalbiniz sizin sokağınızın yaramaz çocuğu gibidir kırar,döker,kırılır hatta bazen küser ama asla yaramazlıktan vazgeçmez. En gamsız organımız belki de. İnsanların beyninden önce kalpleri alzheimer oluyor gibi geliyor bana. Ben de herkes gibi sokağımın yaramaz çocuğuna defalarca yenik düşüyorum. Bile isteye girdiğim dar boğazlardan çıkmak istediğimde yardım isteyemiyorum. Gurur değil aslında bende ki yaşadığımı sahiplenme duygusu. Her ne yaşandıysa ben yaptım diyebilme egosu. Mutluyken aramadığım insanları mutsuzken arayamıyorum. Peşine düştüğüm kalbin etrafında kurduğum hayatım kaçak yapı misali elimde kalıyor. Yıkım ekibine ne kadar direnebilirim ki! Üzerime benzin döküp kendimi yakmakla mı tehdit edeyim? İnsan hayatının bu kadar ucuz olduğu bir ortamda benim ucube bedenimin ne önemi var ki?
"Zaman her şeyin ilacıdır" diyen o geri zekalı düşünürü bana getirseler etlerini lime lime ederim. Her yeni gelen zaman bazen bir öncekinin özet bölümü gibi. Hatırlatıp durur size. İlaçmış ne ilacı sen al o ilacı k*cından uydurduğun kelimelere sür. Bize kabullenmeyi öğreten zihniyetin ağzına sür mesela. Bazen benim doğmama vesile olan o doktoru bulup yüzüne tükürmek istiyorum. Düşünsenize sırf beni ağlata bilmek için bir tokat geçiriyor popoya. O gün bugündür ota b*ka ağlarım ben. Alışkanlık yaptı. İlk defa karşılaştığın bir şeye alışmak ta ayrı bir problem. İlk aşk gibi. Hani o sevdiğin aşık olduğun adam var ya işte o dallama seni bırakıp gider ya işte ondan sonra herkes gider. Bünye buna alıştı bir kere. O gitmese de biz göndermenin bir yolunu buluruz muhakkak. Defalarca aşkı yakalayanlar bilirler kalp çarpıntınız en fazla birkaç gün sürer sonra ne zaman beni bırakıp gidecek diye düşünmeye başlarsınız. Canınız çekiyor çünkü. Aşka gebesiniz ve ayrılığa aş eriyorsunuz. Çok garip değil mi? Sonra kocaman bir acınız doğar. Son sevgilinizin adını koyarsınız ta ki bir daha aşık olana kadar. Emin olun bu zulüm sadece kadınlar için değil erkeler içinde geçerli. En az bizim kadar duygularına yenik düşen erkekler de var. sayıları az olsa da görmezden gelemeyiz. Öyle anlar oluyor ki "nasıl kıydınız bu adama"diye bağırıp kırıp dökmek istiyorum. "Bu adam beni sevse ondan gidemezdim" dediğimiz her erkek kesin en yakın arkadaşımızdır. Bize öğretilmiş dürtüler vardır ya onlardan biri de bu işte. Biz en yakın arkadaşımıza aşık olamayız. Her derdimizi onlara anlatırız,oturup zır zır ağlarız , yanında kendimizi iyi hissederiz ama gider öküzün birine gönül veririz. Hemde alnında kocaman yazar o öküzün "eğleneceksen gel güzelim". Buna rağmen koşar adımlarla gideriz. Sonra deriz ki " bu hayat çok dengesiz ya". Şimdi hayatın ne suçu var aslında değil mi? Dengesizliğin dibine vurmuş gidiyoruz ama hep biz haklıyız. Biz insanlar ciddi anlamda yüzsüz. Günah keçileri besliyoruz içimizde ki ahırda. Ders almayız biz hiç hep giden suçlu kalan haklıdır. Kalana sormazlar mı neden gitti diye? Biz de sormazlar yargısız infaza hazırız. Hele geride kalan kadınsa vay giden erkeğin haline. Cinsiyet haklıyı haksızı belirlemede etkin rol oynamamalı. Belki de biz bu hale getirdik bu erkekleri. Şimdi eserimizden şikayetçiyiz. Sergiye çıkmış bir sanat eserinin hatası düzeltilebilir mi?
NİYE GİTTİN?
Ben artık sürekli ezilen tarafı oynamaktan çok sıkıldım. Bir çok yazımda yediğim darbelere dokundurdum durdum. Ama yaptıklarımdan,yaşattıklarımdan hiç bahsetmedim. Edemezdim çünkü. Niye ben bir kadınım ve mağdur olmak zorundayım bunu öğrettiler bana. Etrafımda ki herkes böyle yaşıyordu ben de böyle olmak zorundaydım. Yaşadığım aşklar da çok büyük savaşlarda hezimete uğramış asker gibiyim. Yaralı olabilirim hep bunları anlatıyor olabilirim çünkü içimde sakladığım gücü anlatırsam hayatımdan gidenlere üzülürsünüz. Taraftarımı kaybederim öyle değil mi? Benim hayatımda renklerin hiçbir suçu yok aslında. Hayatımı ben kendim boyadım. Kimi zaman siyaha kimi zaman beyaza. Mevsimleri de suçlamadım hiç. Yağmurda ıslanmak istediğim için ıslandım yada karda yürüyüp kayıp düşeceğimi bile bile sokağa çıktım. Aslında seni de gideceğini bile bile sevdim. Sana gelişim büyük aşkımdan değildi. Yıllardır sana yaşattıklarımın karşılığını ne zaman vereceğini düşünmekten yorulduğum içindi. Her şeyi bilerek yaşamak zordu ama seni yaşamak çok güzeldi. Şimdi ben de oturmuş sonunu bildiğim hikayeye yorum yapıyorum. "Niye gitti" diyorum mesela. Yıllar önce seni yüz üstü bıraktığımda senin de canın bu kadar yandı mı? Ben seni başka kollarda umursamadan yaşarken çok ağladın mı? Sen şimdi başka kollardasın ya ben çok ağlıyorum. Biliyorum yolunda giden bir şey yoktu ama sen vardın ben vardım birde sana yaşatamadığım yıllar. Onlarında mı hatırı yoktu. "Değer miydi bunca acı yaşatmasına" diyorum ama değerdi aslında. Seni yeni yeni anlıyorum ben. Gidişini de. Haklıydın baştan sona kadar. Ama yine de gitmeseydin be. Her akşam ben açsaydım kapıyı sana,en sevdiğin yemekleri yapsaydım, sen saçlarıma dokunsaydın,eski günlerle dalga geçip dursaydık. Şimdi ben seninle veye sensiz tüm geçmişimle dalga geçiyorum. İyi geliyor bana gülmek için sebep arıyordum buldum. Sen de bulmuşsun yüzünü güldürecek bir sebep duydum hayırlı olsun. Ama keşke gitmeseydin. Özleniyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder