30 Haziran 2015 Salı

SENİ YALNIZLIĞIMLA KIRBAÇLARIM ONA GÖRE!

     İnsan bazen biriyle dertleşmek istiyor. Oturup böyle saatlerce anlatsam diyorum arada bir. Masam da bir de Türk Kahvesi ne gider be. Hep hayal hep hayal nereye kadar öyle değil mi. Sıkıldım ben bu arkadaşlarımdan da. Yahu bir saat anlatıyorum heyecanlı heyecanlı geçmiş karşıma tepkisiz cadaloz,suratı botokslu gibi hareket bile etmiyor bende zannediyorum ki "beni çok iyi anlıyor". Anlattıklarımın sonunda soruyorum " ne dersin,şimdi ben ne yapmalıyım". Tek kelime cevap alıyorum " S*KTİR ET". Bunu duyabilmek için nefesimi tükettim ya ben ona yanıyorum. Bu bende öyle bir alışkanlık yaptı ki zaten başıma ne geldiyse alışkanlıklarımdan geldi. Uzun süredir  s*ktir ediyorum. Bünye bunu istiyor tabi duramıyor. Canım çekiyor hatta bazı zamanlar. Bu benim keyfimin kahyası bazen öyle işime yarıyor ki arada bir doğru yerde çekiyor s*ktiri. Ben bile inanamıyorum.

İÇ SESİM BENİM EN BÜYÜK DÜŞMANIM

        Kadınların altıncı hissi gelişmiş derler. Bu his hangi tür kadınlar da var acaba. Hayır bende niye  yok,ben hangi türe giriyorum yada onlar kadınsa ben neyim. Öyle karışık hallerim de yok ama. Dışarıdan bakınca gayette dişiyim aslında. Bir bakışta erkek milletini çözenler var onları görünce ağzım açık kalıyor. Ben de aynı gözle bakıyorum ama her seferinde bu başka diyorum bu iç sesim çok eğitimsiz. Onun  yüzünden yemediğim kazık kalmadı.
         Bir gün çalıştığım dergiye bir misafirimiz geldi. Aman Allah'ım özene bezene yaratılmış denilen cinsten. Sarışın, mavi gözlü, uzun boylu bir de bir gülüşü var çapkın çapkın orada can verirsin. Yazı işlerinde ki kızlar işi gücü bırakmış adamı izliyor. Ben de dedim ki beğendiğimi anlamasın sakin sakin oturup işime bakayım. Bir yerden duymuştum bu tip kızların daha çok talibi oluyormuş. Denemekte fayda var bir günde adam akıllı otursam ne kaybederim. Başarı sağlanırsa bundan sonra böyle rollere bürünürüz ne yapalım. Bence bu adam için günaha girmeye değer. Öyle efendi efendi oturuyor ki konuşmaları duysanız filozof zannedersiniz. İşte aradığım adam bu dedim. En azından bu defa benden daha zeki. İçimde ki ses dedikoducu mahalle sakini gibi sürekli konuşuyor hayır yani konuşsun da rolüme konsantre olamıyorum. Adamı hiç beğenmemiş triplerine gireceğim giremiyorum onun yüzünden. Genel Yayın Yönetmeni beni odasına çağırdı "tanıştırayım" dedi ben oracıkta bittim zaten. "Yazı İşleri Müdürümüz Marje, bu beyefendi de İstanbul X Ajanstan çiyan". Adını şimdi ben koydum o sarı suratı aklıma geldi de. Kısa bir süre için bizimle olacakmış. Ama adamda hava bir milyon. Bende burnumun ucuyla bakıyorum suratına " ne iğrenç yaratıksın" der gibi. Adam nereden bilsin az sonra kucağına bayılmış numarası yapacağımı. Yapmadım tabi içeriden benimle konuşan o yellozu dinlemedim bu defa.
          Birlikte  çalışmaya başladık tabi biz bu Çiyanla. Bir ilgi bir alaka bana karşı ben bile şaşırıyorum kızlarda çatlıyor tabi kıskançlıktan. Arada bana laf sokmalar filan yani laf soksunlar tabi ama adamın yanında yapışacağım saçlarına gerçek yüzüm ortaya çıkacak diye ödüm kopuyor. Resmen oynuyorum adama. Yanlış meslek seçmişim amma rol kesermişim. Bu ağırdan alan kızlar haklıymış işe yarıyormuş. Beni akşam yemeğine davet ediyor çiyan ben de trip şu " bu akşam aileme sözüm var akşam yemeğini birlikte yemek için sözleştik". Külliyen yalan çünkü ben ailemle yaşamıyorum ki. Onlar memleketteler. Bu gülümsedi sağlık olsun başka akşam ayaklarında. O mu oynuyor ben mi anlamadım. Hiç ısrar da etmiyor. Kanatsız melek mübarek. 
          Akşam evde oturuyorum tek başıma elimde telefon bundan bir mesaj filan bekliyorum. Telefonun ekranını defalarca açıyorum sonra kilit konumuna geçiyorum. Ailemle olduğum için yazmıyor sanırım keşke başka bir yalan sallasaydım diye düşünürken pat bir mesaj. " Nasılsın ,her şey yolunda mı?". Sen nasıl bir insansın ya ben bu adamı pamuklara sararım. Mesaja cevap yazmadım hemen ama duramıyorum ki ya geç kalırsam o uyuya kalırsa gibi paranoyak düşüncelere teslim oldum hemen. Cevap verdikten sonra bir süre mesajlaştık sonra uyuyakalmışız. Tabi her zaman ki gibi ayrı mekanlarda.   
         Bizim böyle kaçak göçek bir ilişkimiz dünyaya geldi. Ağzı yüzü aynı ben de huyu ben değil. Davet üstüne davet alıyorum bu çiyandan, her reddedişim de nasıl mutluyum görmeniz lazım ben kaçtıkça adam beni kovalıyor." İşi çözdüm ben artık bundan sonra yeni yaşam felsefem bu" diye kararlar alıyorum kendimi nasıl gaza getiriyorum. Kapıma kadar gelip dayanmadan gevşemeyeceğim. İstiyorum ki penceremin altına gelsin elinde bir çiçek yerde böyle kocaman bir " seni seviyorum" yazısı filan. Hiç böyle bir şey yaşamadım ama yaşarsam fena olmaz. Çiyan benim için çok romantik  bir adam neden yapması dimi ama. Benim neyim eksik o dudak büzen ergenlerden. İçimde ki o geri zekalı benim böyle düşünmeme sebep aslında. Bugüne kadar hep yanıldı ama ona da bir şans vermek lazım dedim bütün planları birlikte yaptık. En sonunda "bu adam bir akşam yemeğini hak etti" dedi bana bende davetini kabul ettim. Çocuk gibi sevindi garibim. 

BENCE DE S*KTİR GİT

         Çok şık bir mekana getirdi beni. Görseniz öyle özenle hazırlanmışım ki saçlarım bile parfüm kokuyor. Amacım kokum aklında kalsın. Bir yerlerden böyle bir duyum almıştım uygulamakta fayda var. "Burunları beyinlerinden daha iyi çalışıyor" demişti bir arkadaşım. 
        Masa inanılmaz güzel hazırlanmış kendimi çok özel hissediyorum o anlarda. Her an atlarım ben bu adamın boynuna atlamasına da bütün plan yatar. Buraya kadar getirmişim mevzuyu yazık olur. "Tatlı dilini yerim senin" diyorum içimden dışarıdan " sohbetin çok hoş". Patlamak üzereyim çünkü ben içi dışı bir samimi bir insanım. yüz kaslarım ağrıyor şekilden şekle girmekten. Kahkaha atmak istiyorum ama sadece gülümsemek zorunda kalıyorum. ne zor ya başkasını oynamak. Sohbet çok koyu tabi ama sadece o konuşuyor yani aslında sohbet etmiyoruz o konuşuyor bende yanında ki beleş şakşakçı. Konu sonunda bana geldi eğer buraya geldiyse birazdan "biz" diye başlayan cümleler kuracak.  Beni yakından tanımak istiyormuş çiyan. Sordukça soruyor ben tam cevap vereceğim benim yerime de konuşuyor. Aynen şöyle gelişiyor;
_____En son ne zaman aşık oldun Marje?

_____Şey ben kem küm...pat cevap gelir

_____Gerçi sorum biraz yanlış oldu galiba en son ne zaman sana aşık oldular?

_____Hmmm peki cevap vereyim o zaman ( burada bir yalan düşünüyorum)

_____Aman neyse canım boş verelim şimdi o mevzuları yanında ben varım değil mi ama

_____Cevap veririm istersen bu sorulardan kaçacak değilim. Saklayacak bir şey yok

_____Ben kapattım o konuyu

           Ulan o kadar hazırladım kafamda ne halt yemeye benim yerime konuşursun. İyice basmaya başladı beni ortam. Adam gittikçe küçülüyor karşımda." Seninle konuşmamız gereken daha önemli mevzular var "dedi "eyvah" dedim " bu gece bana bitmeyecek". Konuşmasını aynen aktarıyorum;

_____ Seni çok beğeniyorum Marje. Sen dergide ki diğer kızlara pek benzemiyorsun. Halin tavrın beni çok etkiliyor. Bu yaşa gelip ailesinin yanında oturan biri çok zor bulunuyor. Giyimin kuşamın çok yerinde. Mesela ben seni hiç mini etekli görmedim. İkimizi çok düşündüm benimle yemeğe çıkmadığın her gün bu benim aradığım kadın dedim. Aile bağlarına hayran kaldım. Benim de çok geniş bir ailem var annem hep senin gibi bir gelini olsun ister. BENİMLE EVLENİR MİSİN MARJE?

        Resmen beynime kan sıçradı. Ben artık konuşa bilir miyim? dedim ve beni tutabilene aşk olsun;


_____Bana bak Çiyan efendi senin o dergide ki kızlar dediklerin benim çalışma arkadaşlarım ve tahmin edebileceğinden daha mükemmeller. Bana gelince senin burada ağzını burnunu dağıtırım. On gün mini etek giymedim diye namuslu mu oldum? Ayrıca ailemle yaşamıyorum,akşam yemeklerimi de hep dışarıda yiyorum. En yakın arkadaşlarımın hepsi de erkek. Bu kadar oyun yeter yaa kendimi kaybettim ben de sana papuç bırakacak göz var mı? Annesi istermiş de bilmem ne de ulan ben zaten evlenmeden kaynana derdi çekmiş biriyim sen "anne" dedin ben orada masanın altına girmek istedim. Fikirsiz mahluk. Daha eğlenceli bol kahkahalı lafı ağzında arada bir küfür eden hatta arkadaşlarıyla bira içerken yarışan bir kız olsaydım beni sever miydin? Yada benimle  evlenmek ister miydin?

_____Hayır tabi ki de.Senin niye yalnız kaldığın belli...

_____Eee s*ktir git o zaman.


          Kendimi nasıl  aşağılanmış hissettim anlatamam.  Yavşak herif biraz eğlenelim desen kapında yatar evlenelim deyince kötü olursun. İç sesimin de Allah belasını versin emi. Yine yanıldım ben onun yüzünden. Kanatsız melekmiş ne meleği şeytan suratlı adam. Ben buna boşuna çiyan demiyorum. Dili zehirli herifin. Annesine uşak arıyor sessiz sakin. İlk defa kalbim de mantığımda aynı sesi çıkarıyor. Çok nadir olur bu bana ama oldu sonunda. Bu yüzden yalnız mışım lafa bak sen ulan ben seni yalnızlığımla bırak dövmeyi bağlayıp kırbaçlarım. 
 

26 Haziran 2015 Cuma

O KADAR KOYDU MU SANDIN BANA AYRILIK? HİÇ AĞLAMADIM Kİ!

          Ayrılık vakti denilen çok özel saatler vardır. Gidenin kim olduğunun pek bir öneminin olmadığı ama karşılıklı sahiplenilmiş bir zaman dilimidir o. Yanınızdakinin son sözlerini dinlemeyi çok istersiniz ama gözler hep kolumuzdaki akrebi yelkovanı kovalar. Bir tarafınız çabucak gitmek bir tarafınız hep kalmak ister. Dolan gözleriniz sarılıncaya kadar koy vermez kendini. Sahte bir gülümsemenin olduğu dudaklar “ hoşça kal” dememek için hep can çekişir.
            Hayat hep birileriyle vedalaşabilmeniz için bir şans vermez size. Siz bazen sarılıp ağlayanlar kadar seçilmiş insanlar olamayabilirsiniz.  Son kez gözlerine bakamazsınız mesela ya da son öpücüklerinizi konduramazsınız o ıslak yanaklara.

...VE BEN GİDİYORUM.

           Yine bir kara kış kapıda. Belli vakit çok yakın. Veda kokusu yayılıyor üzerimizden.  Ağır ağır toparlandığımız evden hızlıca çıkmanın zamanı gelmiş kapıya dayanmış. Alacaklı gibi çalıyor kapımızı. İçimizden bir ses çabuk ol diyor burada kaybettiğin hayat başka bir yerde kollarını açmış seni bekliyor. Şimdi ben o hayata koşarak gitmez miyim diyorsun. Diyorsun da her şey aşağıda yolcu kalmasın diyen o sesle başlıyor ve anlıyorsun ki yolcu olan sensin. Tam binip gidecekken şöyle bir dönüp bakarsın arkana “ hoşça kal” diyebileceğin biri var mı diye. Biletlerimiz hep cam kenarıdır. Çünkü gidene kadar ardımızda bıraktıklarımızın yüzüne bakar el sallarız. O da “ haydi git artık” der gibi bakar “ git de dinsin bu yüreğimin tarifsiz sızısı”. Bazen bu acı ayrılığa bile razıyız dır aslında. Cam kenarına oturup yabancı insanları tanıyormuş gibi el sallamak ayrılığın en ağır bedelidir belki de. 
             
            “  Şimdi bindim otobüse, ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Sağa bakıyorum sola bakıyorum bir ümit görürüm belki seni diye. Hatırladığım tek şey bu terminalden beni karşılayışın. Nasıl da hızla koşup atlamıştım boynuna. Uzun uzun sarılmıştık kimseden utanmadan. Yanağıma kondurduğun öpücüğün yeri hala sıcak hala ıslak. Dokunamıyorum korkumdan, silinmesin istiyorum. Kavuştuğumuz öpücük şimdi veda öpücüğüm olsun. Sanırım artık gözyaşlarım hıçkırıklarıma karışmaya başladı. Herkesin gözü bende. Yanımda ki teyze bir mendil uzatıverdi. “Ah be teyzem sen bilir misin ki o yaşlar kimin için akıyor bilsen o mendili verip de kıyar mıydın ona”. Nezaketen alıp avucumun içine sakladım. Kağıdım da ıslanmaya başladı bu arada olsun hoş gör artık. Sırılsıklam aşık mışım demek ki der gülerim sen neden ıslak bu kağıt dediğinde. Sonra bana kaşlarını çatar önce sert bir bakış atarsın sonra sende gülümsersin bende hemen şımarırım. 
        Evden çıkmadan önce gömleklerini ütüleyip dolaba renk sırasıyla astım. Kullanabileceğin kravatlarını da gömleklerine uydurup üstlerine bıraktım. Çorapların her zaman ki çekmece de değil üzgünüm yine temizlik yaptım çekmeceleri karıştırdım sanırım. Neyse sen onları bulursun elbet. Kızma olur mu yerini değiştirdiğim eşyalar için geri de benden bir şeyler kalsın istemediğin için o devasa dolapları koltukları bile kaldırıp başka yere koydum. Dolapta da en sevdiğin yemek var. Gelince yersin diye düşündüm. Acı koymadım içine merak etme. Bu defa ev de yemekler de tam senin istediğin gibi. Darmadağın ettiğim evini toparladım ama yüreğini toparlamak için oraya bir daha dokunamadım. Bu arada unutmadan söyleyeyim faturaları tarih sırasına göre dizdim dosyaladım. Senin evrak çantana bıraktım. Televizyon dolabında biriken gazeteleri de toplayıp köşe başında ki bakkala sattım o parayla da sana mandal aldım. Çamaşırlarında hayallerin gibi uçup gitmesin diye. Bu dediğime güldün biliyorum ve yüzüne çok yakıştı. Evet haklısın her alışveriş listesine ısrarla yazmayı unuttuğum ve seninde ısrarla bana kızdığın mandalları aldım aslında. Şimdi istediğim kadar unutabilirim.  Evden çıkarken unutmadığım bir şeyler daha var. Muslukları kontrol ettim, ocağı da hatta yanan bir tek ampul kalmadı. Çöpü de kapının önüne bıraktım. Apartmanın önünde duran kabın içine de evde kalan yemekleri döktüm. Sokak hayvanları için tam senin istediğin gibi. Şimdi diyorsundur ki “ kesin bu defa da su vermedi” ama yanıldın.Senin en sevdiğin kasenin içine doldurdum hem de suyu öyle verdim hayvancıklara. Artık duacın olurlar sanırım bu jestinden dolayı. Kıyamazdın ya hani o antika kaseye. Pek bir sever gözünden sakınırdın. Kızma olur mu bana onun hikayesini anlatırdın ya hani büyük anne yadigarı diye ben artık o kasaye her baktığında büyük anneyi değil beni hatırlayacağını düşündüm. O yüzden onu da kaldırdım gözünün önünden.
        “Of teyzecim ya bir rahat bırak da sevdiğime son sözlerimi söyleyeyim”. Ama nerede “meyve ye” diye tutturdu şimdi de. Elinde bir elma bana uzatıyor. Yüzüne bakıp dedim ki “ teyzecim sen bana o elmayı ikiye kesip verir misin?” Teyzecik sağ olsun bir elmayı ikiye böldü bende onu alıp arka koltukta sarmaş dolaş oturan yolculara verdim. Bende kalsaydı ben  yarısını yiyecek diğer yarısını da sana saklayacaktım. Kim bilir ne zamana kadar koynumda kalıp çürüyecekti. Ama sen hep taze severdin meyveleri. 

              Sana söylemem gereken çok önemli bir şey daha var. Ben evden ayrılmadan hemen önce ev sahibi aradı. Sanırım kontratın günü dolmuş. Uzatacak mısınız? Diye sordu. Ben de “hayır” dedim. Düşündüm ki benim hatıralarımla dolu o evde başkasıyla mutlu olamazsın. Bu nedenle kendine ev aramaya başlasan iyi olur. Yalnız evden taşınırken duvarlara çizdiğimiz resimleri silmeye kalkma. Ben ev sahibine onları usta bir ressam çizdi dedim. Oda silmeyecek anlayacağın. Kitaplıkta ki çerçeveleri de arama onlar da bende. Yırtılıp çöpe atılan resimlerimizi temizleyip yapıştırdım ve tekrar ait oldukları yere koydum. Önce çok üzüldüm hangi dengesiz bunları yırttı diye. Sonra baktım ki mutfak penceresi açık kalmış sanırım eve kedi girdi. Aksi takdirde sen ya da ben asla onlara kıyamazdık. Sen de dikkat et pencereyi kapalı tut olur da yeni hatıralar koyarsan o kitaplığa onlarda çöpe gitmesin. Parfüm şişem yatağın yanındaki komedinin üzerinde duruyor. Sakın “ aklı bir karış hava da bir şeyini de unutmasa olmaz” deme. Onu senin için bıraktım. Yokluğumda bana sarılıp ağlamak istersen sağ tarafında ki yastığa sık. İstersen sabaha kadar ağla sabaha kadar anlat ben sağ yanında seni dinliyor olacağım. Saçlarımı da topladım merak etme sen ağlarken onlar yüzüne değip de seni gıdıklamayacak. Ben senin rahatın için her şeyi düşündüm. İstersen bağıra bağıra ağla çünkü komşularımız seni ayıplamayacak inan. Onlara cenazen olduğunu ve üzüntüden mahvolduğunu söyledim. Kırk gün rahatsın yani. Kırıp dökebilirsin de evde her şeyi. Banyoda su sızıntısı var ustalar gelecek tadilata giriyoruz dedim. Çok iş var diye arada çay demlerler sana. Komşuluk ödümü canım. Şimdi sen beceremezsin, demliğe koyacağın çayı tezgaha döküp sinirlenirsin diye çay işini de karşı komşu üstlendi. Sağ olsun severdi beni. Arada kahve içer laflardık. Hep ne zaman evleneceğimizi sorardı pek bir meraklıydı dedikoduya. Galiba nişanlıyız yalanımızı sadece ev sahibi yutmuştu. Hep “ kısmet” dedim hep “ nasip” dedim ama hep içimden kocaman bir “ öküz” kelimesi geçirdim. Bir türlü söyleyememiştim ne arkandan ne de yüzüne.  Aman neyse canım şimdi söyledim ya. O kadar söylenmemiş kelime varken bunun lafımı olurdu aramızda.

HER ŞEY İÇİN TEŞEKKÜRLER

           Ben bunları yazarken saatler geçiyor tabi ki. Gece çöktü iyice. Tepemde ki o küçücük ışık altında can çekişiyor yazdıklarım. Kaç şehir geçtim bu arada sensiz bilmiyorum. Geçtiğim tüm bu yollar artık sensiz yürüyeceğim yeni yolların hazırlık maçıydı. Bugün gidemezsem yarın hiç gidemem senden. O aşık olduğumuz caddelerden, deniz kenarında bir bankın üzerinde ucuza içtiğimiz çaydan. Hatta sokakta beni kovalayıp da seni görünce duran sokak köpeklerinden bile. Sana hep derdim ya” bu hayvanlar sen de ne buluyor da önünde resmen saygı duruşuna geçiyorlar”. Ne çok kızardın bu lafıma hatta küserdin ama yine de merak ederdim. Üzerime senin parfümünü sıkıp da o köpeklere meydan okumuşluğum bile var. Bunu da şimdi itiraf ediyorum. Parfümünde bir işe yaramıyor zaten.
            Bu arada sen eve döneli çok olmuştur. Nasıl bensiz o ev başına yıkıldı mı? Yıkılmadıysa da yıkılsın inşallah. Bu arada dolapta ki yemeği de yeme. Onu pişireli bir hafta oldu. Gömleklerini de ütülemedim yokluğumda onlarla oyalan istedim. Ev sahibi hiç aramadı seni. O evde oturmaya devam edebilirsin. Duvardaki resimleri de ben karaladım. Bakıp bakıp için acımasın diye. Nasılsa cenazem var ayağına yatıp da sakın ses çıkarma evde. Aşağı komşunun bir bebeği oldu minicik pamuk gibi onları rahatsız etme. Eşyaların yerini de değiştirmediğimi görmüşsündür. Hatta dağıtabildiğim kadar da dağıttım. Baktıkça o darmadağın eve yüreğimi izle istedim. Karşı komşu sana çay demleyemeyecek üzgünüm. Apartmanın girişin de onun ayakkabılarıyla karşılaşmadıysan öldüğünden de haberin yoktur. Kansermiş gizlemiş bizden. Bu sabah onu kaybettik. Çerçeveleri de kapının önünde ki çöpün içine bıraktım. Resimlerimizin yanına yani hak ettikleri yere. Muslukları kontrol ettiğim de fark ettim de su kaçırıyor onlar. Bakımını ihmal etme. Işıkları ben kapatmadım evde ki ampuller patlamış bu arada. Ne kadar zamandır fark etmediysek artık. Ocak da gaz kaçağı da yok. Korkma çakmakla kontrol etmedim. Tüp bitmiş gözün aydın.
            Yan koltukta ki teyzenin bana verdiği mendili şimdi bu veda mektubuyla birlikte zarfa koyuyorum. Sana daha çok lazım olacağını düşünüyorum. Benim için yolun sonu. İnecek kimse kalmasın diyor muavin "x" şehrin "x" terminalinde. Yani sensizliğimde yani susuzluğumda yani neyse boş ver. Ne yazsam boş bu saatten sonra. Ama mektubumun başını okurken bana son kez inandığın için sana çok teşekkür ederim. Mektubun devamında da seni son kez yıktığım için de özür dilerim. Şunu unutma harabeye çevirdiğin yürekler senin için mucizeler yazamazlar. “ vakti geldi ayrılığın” kelimesi ne çok yakıştı şimdi benim dudaklarıma. Terminalde bana bir vedayı çok gören sevdiğim şimdi o caddeler de bağıra çağıra koş. Yağmurlarda ıslan ağlayarak. Dinlendiğimiz bankın üzerin de sabahla istersen ama nafile. Bu yolların artık bir dönüşü olmayacak. “ gururlu kadınlara yakışır istenmediği yerden çekip gitmek” derdin ya şimdi o çok sevdiğin gururumla yazıyorum sana son sözümü “ HOŞÇA KAL” kalbimin müebbet cezası. Aşkımın idam sehpalarında can çekişen yarası. Birlikte çekildiğimiz fotoğraflar kanasın avuçlarında.
         Şimdi benim yolum açık , günüm hep aydın olsun.Sensiz ama mutlu sabahlar başıma taç yoluma ışık olsun. Sen hatıralarımızla boğuşurken ben başka bir yürekte ısınıyor olacağım. En güzel öpücüklerim onun yanağında, dağılan saçlarım onun yüzünde olacak. Ama o hiç şikayet etmeyecek. Her yeni güne onunla uyanıp ona her günaydın deyişimde seni bir kere hatta bin kere daha unutacağım. “ beni çok severdin ”demeni duyar gibiyim. Haklısın seni sevdim hem de çok. Bunu defalarca da haykırdım yüzüne. Senin hiç aklına gelmeyecek birini daha çok sevdim ama ben. Senin görmezden geldiğin“ kendimi”. Şimdi ben beni kendinden çok seven birinin yanında yaşlanacağım. Senin kalbinden mezun edildim ya zorla hatta diplomamı da senin ellerinden aldım. Hayatta göstereceğim tüm başarılarımın mimarısın sen. Beni terk edip gittiğin, yüreğinden kovduğun hatta aşağıladığın için  sana minnettarım.  En güzel ve en özel anlarımın altında imzan olacak merak etme. Benimle gurur duyacaksın hatta. Hem de hiç utanmadan. Neyse canım benim yol bitti yolculuk bitti. Sen bittin ben bittim. En kötüsü biz bittik. Daha fazla uzatamayacağım bu mektubu. Çünkü senin yapayalnız bırakıp da ardına bile bakmadan def ettiğin beni geldiğim terminalde bekleyen koca bir kalp var. Şimdi ondan geç kaldığım için özür dileyip sarılacağım. Kendine iyi davran haa bir de sokak köpeklerini de bakışlarınla ürkütme. Geç oldu ama anladım neden sana karışmadıklarını. Hangi sabaha nasıl uyanırsın bilemem ama her şeye rağmen uyanman dileğiyle. BİR DOST J

 

23 Haziran 2015 Salı

PLAJDA SÜMÜKLÜ BÖCEK VAR! ADININ BAŞ HARFİ MARJE.

      Havalar çok sıcak gitmese de biz  ruhen tatile çıktık çoktan. Tatil anılarından bahsetmeye başlamışken onlarla devam edelim istedim. Çünkü benim mala bağlama olayım tatiller de gün yüzüne çıkıyor.  Afişe oluyorum resmen. Bazıları güzelliğime fazla güvendiğim için saçmaladığımı söylüyor ama bence bu durum karşısında Tıp bile çaresiz. O derece ilerlemiş bir "mal" hastalığına yakalandım...

SENİNLE TATİL Mİ? ASLA BEBEĞİM!

     Herkes yılın belli bir dönemini,dönem dediysem maaş durumlarına göre konuşuyorum. Bu ülke de tatil yüzü görmemiş insanlarda var elbet. Ben sahil kentinde yaşadığım için plajın olduğu her yer benim için tatil. Her yaz başımıza gelmeyen yok zaten. Çok enteresan bir şekilde benim etrafımda çok aklı başında insan yok. Hadi ailenizi seçemiyorsunuz arkadaşını da mı seçemez bir  insan. Bizim ailenin kızları genel olarak çılgın tipler arkadaşlarım da çılgınlığın kitabını yazmış. Ben çılgın diyorum ama halk arasında ki tabiri " süzme salak".  Durum bu olunca plaj denilen yerde Afrodit olmaya çalışırken nasıl rezil olunur ben size anlatayım. Bundan yıllar önce yani biz  daha çıtırken sizlerin de birçoğu katarakt olmadan önce sevgili kuzenimle bizim memlekette ki tatil kasabasına gittik.  Kendisi şehir dışından gelmişti,buralarda adettendir zaten her geleni önce denize sokarız sonra eve.Bu bizde gelenek olmuş. Neyse gittik plajda yerlerimizi hazırladık şimdi tabi  ben başımıza geleceklerden habersiz öyle salınıyorum. Kuzenim üzerini değiştirip geldi ama ne geliş ben gördüklerime inanamadım.  Öyle bir bikini giymiş ki bizim buralara gelen yabancı turistler bile  oha demiştir. Üst taraf ta bir şeyler var  ama sanırım memeleri için yeterli olmamış. İkisi de  fora durumda yani. Neyse dedim sesimi çıkarmadım bu çantasını karıştırırken ben resmen gözlerimi kapattım. " Eyvah bu plajdan sağ çıkmayız" dedim. Alt tarafın arkası hiç  yok. Totişler ortada öyle  salınıyor. Ben buraları iyi bildiğimden çavuş gibi giyinmişim. Bu kendini çıplaklar kampında filan sandı galiba. Ne yalan söyleyeyim o kadar panik oldum ki kız tuvalete gidecek ben arkasında yürüyorum,güneşlenmek istiyor ben itiraz ediyorum. Ben bunun götü kollamaktan bıktım elbette son çare olarak onu suya soktum suyun içinde daha zararsız görünüyor. Arada diyor ki" ben birkaç bikini getirdim az sonra onlardan birini giyeceğim". Benim bu arada kalbim sıkışıyor. Onu sürekli suyun içinde oyalıyorum üstüne birde yüzme bilmiyor eline almış bir tane makarna onunla idare ediyor. Kendimi çocuk bakıcısı gibi hissetmeye başladım. Suya batıp çıktıkça bikinisi düşüyor toparlayamıyor. Memenin birini kapatıyorsa diğeri açık kalıyor. Etrafımızı da abaza sarmaya başladı tabi. Maşallah radar gibiler. Koca plajda o kalabalıkta bizi mi buldunuz ulan. Ben artık sudan çıkaracağım bunu koştur koştur havlu getiriyorum. Kalbini de kırmak istemiyorum sonuçta ben ev sahibiyim ama bin bir plaj hikayesi anlatıyorum. Hepsi de yalan tabi ki gözü korksun azıcık dedim de bizim  ki çok yaman çıktı ne yaptıysam yemedi. Ben o yalanları başkasına anlatsam gece korkusundan uyuyamaz. "Tecavüz kaçınılmazsa  zevk alacaksın" diyenlerden çıktı. Ben de zaten pes ettim artık saldım keçeyi hiç umursamıyorum. Bu  güneşlenmek için yattı tabi biraz o sırada dövmeci geldi. Geçici dövme yapıyorlarmış tutturdu biz de yaptıralım. Şimdi ben o plajda adamın birine bunu yaptırsam babam beni eve almaz kesin yani. Bunlar aralarında anlaştılar fiyatı filan adam sordu nereye yapalım diye bizim çatlak direk popoyu döndü. Buraya yapalım dedi. Adamda önce bir şaşırdı o kadar milletin içinde nasıl yapacak. İkna  etmeye çalıştı "omzunuza yapalım,göğüs üstü de hoş olur,bakın bu resim bileğiniz de inanılmaz güzel görünür" filan diye adam tüm çıkışlara koşuyor. En son dayanamadı bir kartını bıraktı " bizim merkezde yerimiz var nereye yaptırmak isterseniz arkadaşlar size yardımcı olur" dedi. Bu ikili arasında ki diyaloğu duyan başımıza toplanmış gitmiyorlar. Ulan ne meraklılarmış toto muhabbetine. Orada asgari ücreti konuşsak kimse kıçına takmaz. Bugün bana hiç bitmeyecek gibi gibi geliyor. Üzerimde bir  ağırlık bir yorgunluk bütün gün taş taşımış gibiyim. Kulağım,gözüm,kaşım,beynim hepsi aynı anda oynuyor benim. İşin açıkçası başka bir şehirde olsak ben hiçbir yerime takmam bu durumu. Şimdi rahibe ayaklarına gerek yok. Şimdi sadece bikini değil ki sorunumuz içmiş gibi öğlen saatinde bağırarak şarkılar söylüyor,denize girmek yerine kumdan kaleler yapmaya çalışıyor,orada oynayan çocukların kovalarını istiyor vermezlerse zorla alıp ağlatıyor. Sonra diyor ki "ben niye evlenemiyorum". Sen önce gelişim evrimini tamamla sonra bulursun bir tane dimi ama.  

BİR HAMLEDE NASIL REZİL OLUNUR?

       Hava çok sıcak olduğundan belli bir saatte plajda kimsecikler kalmıyor. Akşama doğru tekrar gelmek üzere herkes dağılıyor. Tabi biz iki şebelek hariç. Kimse yok madem bizde rahat rahat güneşlenelim dedim.  Bu yine tutturdu "benim yüzüme kumlar uçuyor başka bir yerde yatalım". Neyse bir yer bulduk yerden baya yüksek duvar gibi ama daha geniş rahatça yatılabilir. Oraya bir  serildik başladık sohbet etmeye. Ama nasıl gülüyoruz benimde keyfim baya yerine geldi. Etraftaki insanları umursamamaya başlayınca anın tadı da çıkmaya başladı. Galiba ruhunu özgür bırakmak istiyorsan önce el alem denilen öcüleri yok sayacakmış sın. Valla bak def edin gitsinler. Sohbet muhabbet derken bir ses duydum biran " bayan,bayan iyi  misiniz?". Neye uğradığımı şaşırdım gözümü de açamıyorum kendime gelmem zaman aldı. yattığım yerden kalmak istiyorum  vücudumda inanılmaz bir ağrı var. kemiklerim derime yapışmış gibi. Kafamı bir kaldırdım ki ne  göreyim etraf insan yumağı. Meğerse biz çay bahçesinin duvarına yatmışız. Akşama doğru masaları çıkarmışlar millet orada oturmuş birasını içiyor. Bizde resmen tüm vücudumuzla eşlik etmişiz. Kuzenimi  zorla kaldırdım oradan. Kimsenin yüzüne bakamıyorum arkamı dönmek istiyorum dönemiyorum çünkü biz  orada saatlerce uyumuşuz. Sırtımızdan bacaklarımıza kadar yanmışız. Domates gibi olmayı geçtim biz baya kaynamış salça olmuşuz. O telaşla plaja koşarak gittik. Koşuyoruz ama bu bikinisine sahip olamıyor ki. Güler misin ağlar mısın durumundayız. Sonra birbirimize döndük dedik ki " niye kaçıyoruz ya, bu plajda ki tek salak biz miyiz". Aslında tek salak bizdik ama salaklığın bize çok yakıştığını düşünüp kendimizi teselli ettik. Bütün yakışıklılar da o saatte dökülmüş plaja. ortalık cillop kaynıyor. Biz de ön taraftan bakınca kuzeyliye arkadan ise tanınmayacak haldeyiz. İki renkli bir ırk yok zaten.  Denize girelim de daha fazla çift yönlü gezmeyelim dedik. Deniz de sohbet ediyoruz benim çatlak kuzenle bu yine başladı bana sallamaya " kızım biraz dişi ol,asker gibisin,güzelliğine yazık,şu hayatına renk kat biraz" filan diye saldırıyor bana. Aramızda da yaş farkı var kendisi benden yaşlı tabi üç yaş kadar. Abla sözü  dinlemeye karar verdim. Kıyı da güneşlenen bir erkek topluluğu var dedim ki  " tamam şimdi sudan çıkıyorum saçlarımı savuruyorum hangisi ıslanırsa saçlarımdan ondan özür dileyip başlayacağım muhabbete".  Sudan öyle bir çıkıyorum ki katalog çekiminde ki mankenler gibiyim. Uzaktan beni gören adamın dibi düşer. Düştü de tabi ama güzelliğimden değil iğrençliğimden. Ben geçtim bu cillopların karşısına saçlarımı öyle bir savurdum ki başımı öne eğdim ha bire sallıyorum kafamı.  Saçlarımdan sular akıyor ben kendimi çok seksi zannediyorum  meğerse suyla beraber akan başka şeyler de varmış. Burnumda ki sümükler. Saçımdan daha uzun bir şekilde suratımın ortasında sallanıyor. Utancımdan başımı da kaldıramıyorum. Abla deyip bağrıma bastığım o yelloz kuzenim gülmekten benimle  ilgilenmiyor bile. Hemen denize koştum.  Yüzümü gözümü temizledim. Uzun süre de suda kaldım çocuklar plajı terk edene kadar. Vücudumun artık 4/4 ü su. Normal insanları tek geçerim yani. O günden sonra kimsenin lafıyla hareket etmemeyi,sudan çıkmadan önce burnumu temizlemeyi öğrendim. Bu bana ders oldu mu olmadı elbet mala bağlamış dört nala koşuyorum.  Bu nedenle başkalarını yazmaya vaktim olmuyor. Ben zaten kendim için bulunmaz bir malzemeyim. Mallar Kraliçesi Marje...

20 Haziran 2015 Cumartesi

YAZ AŞKI KAZIĞINA HAZIR MIYIZ?

         Biz kadınların en belirgin özelliklerinden biri yaza olan aşırı düşkünlüğümüzdür. Güneşi görünce bize bir haller oluyor. Kar yağdığın da dinginleşen ruhumuz güneşi görünce azıyor. Buna deniz ve kum da eklenince katmerli bir salaklık çöküyor  üzerimize. Sırf bu konu üzerinden yazılarıma devam etsem size  inanılmaz salaklık hikayelerini afişe ederim. Bazı arkadaşlarımın hikayeleri birazcık beklesin çünkü bu baş salağın yani Marje'nin hikayesi.

YAZ YAZ YAZ SENDE BİR TARAFINA 

        Mevsimine göre karakter değiştiren bir yapımız var bizim. Kış mevsimine hayran olan kadınlar aşkı çoktan yakalamış ,artık yalnız uyumayan ve soğuk havalarda romantizmin dibine vurmuş olanlardır. Gel bunu bir de yalnız kadınlara sor. Sezen abla diyor ya hani bir şarkısında " ben her bahar aşık olurum". Sezen abla kusura bakma ama biz her bahar diyetisyenimiz le aşk yaşıyoruz. Gece gündüz beraberiz. Neymiş efendim yaz mevsimi geliyor "yaz aşkı"  denilen o doğa olayı bizim de başımıza gelebilir. Mantık bu olunca tabi  geçen yazlar  unutuluyor. Sanırım bedenimiz değil  de  beynimiz zayıflama sürecine giriyor. Bahar bitene kadar baya eriyor. Yaz geliyor ne akıl kalmış  ne de  başka  bir şey. Burada tek suçlu biz miyiz? Evde oturuyoruz televizyon izlemek istedik mesela herhangi  bir kanal açın hemen karşınıza yeni sezon aşk dizisinin fragmanı çıkacak. Diğer kanalları gezmenize gerek yok hepsinde muhteşem aşklar var.  Şimdi ister istemez insanın canı aşk çekiyor. Müzik dinlemek istiyorsunuz bir radyo frekansını açtınız o da ne  müthiş yaz şarkıları çıkmış fırından daha taze dumanı tütüyor. Artık sanatçılar da biliyor ki  yaz mevsiminde sıradan bir şarkıyı satamazlar. Kış mevsimine dikkat edin neredeyse şarkıların tamam mı ayrılık üzerine. Bütün bir kışı ağlayarak geçirdik. Sıkıyorsa bu yaz şarkılarını sonbaharda filan piyasaya sürsenize bakalım ne kadar tıklanacak sınız? Onların para kazanma hırsı bize nelere  mal oluyor  bir bilseler. Resmen gaza geliyoruz sonra  sırf yaz aşkım yok dememek için gidiyoruz hiç olmayacak heriflere yüz veriyoruz. Adamı kışın gocukla görsen yüzüne bakmazsın o derece yani. Adamlarda sanıyorlar ki " ulan ne poz verdim havuz başında kız vücuduma tav oldu". Bir bilse içimizden " ah o  şarkıların gözü kör olsun" diye mırıldandığımızı. Zaten benim ruhum direk göbek atmaya başlıyor kalbimi nasıl durdurayım. Ben de herkes gibi Kiraz mevsimi dizisinin çirkin ördek yavrusu Öykü'nün sahip olduğu o adamdan istiyorum yani. Ona bakınca evrenin bana haksızlık ettiğini düşünüyorum. "Şu güzelim kıza nasıl kıydın da bir öküz uğruna harcadın" diye evrenle kavga etmek istiyorum resmen. Bu evren tüm çirkin kızları duyuyor da beni niye  duymuyor  acaba.
                     Neyse yaz mevsimindeyiz çok şükür.  Bu yılda bu mevsime kavuştuğumuz için bol bol dua  edelim.  Kazık yemeye en müsait olduğumuz başımızın tacı hoş geldin. Gerçi başımızın belası desek daha doğru olur. bu mevsim iyice raydan çıkıyoruz. hiç olmayacak dertlerimiz bir anda çoğalıyor. Hepimizin mutlaka 36 beden bir bikinisi vardır. Mesela ben 38 bedenim ama "umut fakirin ekmeğidir" dedim aldım küçük beden bir bikini şimdi o dört gözle beni bekliyor. " bu yıl giyer mi acaba" diye. Sanırım daha çok bekleyecek. Biz zaten geçen sonbahardan Epilasyona başlamıştık seans anlaşmalarımızı tatile göre yaptık. Her ay tek o tüycüklerimizi saydık " bu ay iki  eksiğim var" filan deyip mutlu olduk. Bütün bu aptal çabamız yaz aşkına  olan inancımız.Kaç ay maaşı biz bu saçma hazırlıklara yatırdık.Şimdi biz tabi ki Kışında kendimize bakıyoruz ama burada değinmek istediğim yangından mal kaçırır gibi olan tavırlarımız. Ne uğruna peki yazın kış uykusundan uyanmış ayılar için. 

MARJE  TATİLDE 

           Alış veriş çılgınlığımız bittikten sonra tatile hazırız elbette. Şu meşhur soru var ya " ıssız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey" diye. Bana bugüne kadar  hiç sorulmadı iyi ki  de sormamışlar çünkü ben ne alacağımı değil ne almayacağımı biliyorum.Adaya düşmeyeceğime göre bunu tatile göre  cevaplayacağım. Birincisi şezlongda kitap okuyan kız arkadaşımı,ikincisi akşam erken uyuyan kız arkadaşımı,üçüncüsü de fiziği benden güzel olan kız arkadaşımı. Şimdi bunları yanıma almadığım bir tatil düşünün geriye fırlama tayfası ve ben kaptanları kaldık. Çıktık tatile. Cennete sonradan düşmüş günahkarlar gibiyiz. Öyle kızlar gelmiş ki keşke biz sonbahar indiriminden faydalansaydık dedik ama geldik artık. İlk  günden kesişmeler filan başlıyor herkes avının peşinde. Elini çabuk tutması lazım tabi orada yıllanmayacağız herkes en fazla 15 gün sonra gidecek. Gerçi bizim paramız bir haftalık tatile yetti ama alnımızda yazmıyor ya. Yanımda ki arkadaşım hemen muhabbeti kurmuş adamın annesine anne diyecek neredeyse. Bende önemsemedim tatildeyiz tadını çıkarsın diye. Havuz deniz filan derken gün bitecek tabi bu arada. Muhabbetler iyice koyulaşmış akşam birlikte yemek yemeye karar verdik. Kanka  ayağına  davet ediliyoruz tabi ama bu film böyle bitmez. Yemek,müzik,eğlence her şey harika gidiyor inanılmaz eğleniyoruz. Yanımızdakiler de yani öyle benim dediğim gibi ayı filan değil acayip yakışıklılar. Anlayacağınız gizli ayılar.
           Tatil,yaz mevsiminin büyüsü,dinlediğim o salak aşk şarkıları ve herkesin mutlu olduğu diziler yüzünden ben aşık oldum. Ona kısaca  Don  Juan diyebilirsiniz.  Adını bile sormamışım o derece yani. Neyse isim annesi ben oldum ömür  boyu bayram seyran elimi öpecek mecbur. Gece kızlarla odamıza döndük hemen bir dedikodu kazanı koyduk orta yere başladık benim aşık oluşumdan kına geceme kadar kaynatıp durduk. Uyku yok tabi bizde. Bulan benim uyumayan arkadaşlarım. Kollektif Şirket gibiyiz. Bu arada  telefon numaralarımızı verdik birbirimize adını bilmesem de numarası var elbet. Kısa günün karı. Ben tabi bir mesaj filan bekliyorum en  azından "  iyi geceler güzel gözlü" filan yazar diye. İlk mesajda evlenme teklifi beklemiyorum tabi. Ama niye olmasın diye de içimden geçiyor. Beklediğim mesaj geldi aynen yazıyorum " Ya kusura  bakmayın bu numaradan bana çağrı gelmiş saatte çok geç ama merak ettim. Kimsiniz?" Marje şokta tabi şimdi bu lavuğa ne yazılır ki diye düşünürken mesaj yazmak yerine fotoğrafımı çekip yolladım. Cevap geldi hemen " sen miydin pardon tatlım iyi geceler". Ben tabi sinir küpü olmuş bir  halde  yattım uyudum. Sabah kahvaltıya indik bizim  fırlama  saz  ekibiyle ama benim yüz göz kaymış resmen. Az sonra benim yakışıklı Don Juan'ım da geldi tabi. Ama ne geliş bir  selam  bile vermedi. Kalbim bu kadar şoka dayanmıyor şeytan diyor ki " git  onun şortunu çıkar kafasına geçir böylece herkes anlasın beyninin nerede olduğunu". Bu şeytanında Allah belasını versin ya bir günde iyi bir fikrin olsun be kardeşim. Akşam öküz gibi bağıra bağıra bana aşk şarkıları söyleyen bu adam değil miydi? Ulan ben dün gece kına gecemizi bile yaptım.  Haram zıkkım olsun sana senin için kurduğum hayaller, evde kalasın kalmayacaksan da kurbağa gözlü bir kızla evlenesin,kaynanan evinizden çıkmasın inşallah,oğluna senin değil kayın babanın  adını koysunlar, arada sana da k*ysunlar emi. Marje Marje diye bögüre böğüre sokaklara düşesin. Yani bunu da nasıl yapacak ki daha adımı söylemedim ki ben ona. Bütün sene bunun için mi para harcadık biz. Bu muydu yaz  aşkı dedikleri ya. Hiçbir şeye acımıyorum da şu tatil de yiyeceğim kazık için bütün kış yaktırdığım kıllara acıyorum. En azından soğuktan koruyordu. 


15 Haziran 2015 Pazartesi

VE TANRI DAHA İYİSİNİ YAPABİLİRİM DEDİ.

        Biliyorum ki hiç biriniz muhteşem hayatlar yaşamıyorsunuz. Genel olarak ilişkilerden bahsediyorum yazılarımda ama daha büyük problemlerimiz olduğununda farkındayım. Hayat hep gülerek geçmiyor aslında pek güldüğümüzde  söylenemez. İlk doğduğumuz anda kıçımıza bir tokat yedik ve hala da yemeye devam ediyoruz.

TANRI BİLE YARATTIĞINDAN UTANIYORDUR...

                    Beklenen insan olmak çok güzel olmalı. Planlayarak ve isteyerek doğmak sadece şanslı insanlara lütfedilmiş sanırım. Bu talihsizlik doğduğumuz an yakamıza yapışmış bırakmıyor. Birkaç dakikalık  zevkin bu kadar başımıza bela olacağını biz bilemeyiz tabi ancak ebeveynlerin en tecrübeli olduğu konular bunlar olmalıydı. Adam canı çekmiş diye abanmış kadına peki sonuç ne? Sonuç işte sen,ben ve biz. Yani kaza kurşunu.  Birde kız doğduysan bittin zaten daha annenin kucağına ilk verildiğinde mutsuzluk gözyaşları suratına damlıyor. Kızı olduğu için bebeğini emzirmeyen anne var ya. Başımıza ne gelecekse o anda başlamış oluyor. Bugün senin annen ağlıyor yarın yine senin ananı ağlatacaklar. Kadın olmak çok zor be. Her türlü dert sıkıntı mevcut. En kötüsü de toplumun size bakış açısı. Ben çok küçük yaşlardaydım etrafımın  dedikodularını duyardım kadınların günlerinde filan. Bizim mahallede namuslu kız yoktu. Büyüdüm hala yok sanırım hiçbir dönem de de olmadı. Biz hep problem olduk bu millete. Birde acayip inançlı bir ülkede yaşıyoruz güya. Atıp tutuyorlar bilmedikleri yok herkes ilahiyat mezunu. Bir kere kadının varlığını inkar eden bir din yada bir inanış olabilir mi? Herkesin ağzını götüne yapıştırmış oradan konuşuyor. Sürekli  erkelerden yediğimiz darbeleri anlattık durduk aslında garip bir durum değil çünkü onlar bu konuda özel eğitim alıyorlar. Annelerinin eteğinin altında eğitim kampı var. Bize bu kadar acımasız davranan bir nesli  kadının yetiştirmesi de utanç verici bir durum. Okurlarım arasında büyük oranda erkekler de var. onlardan ricam her kelimemizi şahıslarına  yazmışım gibi algılamasınlar. Siz anlattığım gurubun içinde değilseniz okurken hiç rahatsız olmayacaksınız. Emin olun.
                  Çok büyük sorumlulukları sırtımıza yükleyen bu toplumda nefes bile almak neredeyse imkansız. Şimdi en önemli vazifeniz ailenizin namusunu taşımak öyle değil mi? Yahu insana  sormazlar mı " madem senin için en önemli şeyi ben taşıyorum neden oğlun benden daha kıymetli" diye. Sorun isterseniz ama alacağınız cevap belli " erkeğin namusu mu olur?". Onlarda haklı namusları yok çünkü. Şeref bizde, namus bizde,hizmet bizde, itilip kakılmak bizde,önce baba evinde sonra koca evinde zulüm bizde. Yahu annen yetmiyor gibi  bir de kaynana derdi bizde.Adam istiyor diye her yıl çocuk peydahlamak bizde. Dar pantolon giy popoya tokat yersin,etek giy bacağına cimcik,arkandan ıslığı ,alkışı,oflar puflar. Evde ki kız kardeşini koruyan adam bunlar birde. Onun kız kardeşi hak etmez bu muameleyi ama sen hak edersin. Kardeşinin  namusunun bekçiliğini yapan adan başkasının kızının namusunu hiçe sayar. Bu nasıl bir çelişki. Bu lüksü size kim verdi anlamadım ki. Kıçlarından uydurdukları törelerle her dönem eziyet ettiler bu kadınlara. Çünkü erkek egemen toplumlar Tanrının erkelerden daha iyi bir eseri olduğunu biliyorlardı. Kadınlar. Bence tanrı bile bazı erkekleri yarattığı için onlardan utanıyordur.

TANRIM BEN BU TOPLUMU ÜÇTEN DOKUZA BOŞUYORUM...

                   Ben boynuma geçirilen bu yuları asla takmak istemiyorum. Başkaları ne diyecek diye yaşamakta. Sizin o bahsettiğiniz şeref de namus da benim. Sadece benim. Ne senin ne onun nede başkasının. Beni ben yapan her şey şahsıma aittir. Aileniz elbette sevin onları şımartın olmadı başınıza taç edin. Ama asla kendinizi teslim etmeyin. Bir defa vazgeçin kendiniz olmaktan bir daha asla kendinizi bulamayacaksınız. Kadın olmaktan ve kadın gibi yaşamaktan utanan cinslerimiz tam teslimiyet moduna geçmiş olabilir. Onlar için yapacak bir şey yok bu saatten  sonra  ama kendimiz için hala bir şansımız var. Erkeğin kaburga  kemiğinden yaratıldık diye vallahi o kemiklerin bir tanesini kırıp ellerine  veresim var. Alacak verecek kalmasın dimi ama  aramızda. Sonra gitsin o bir tane kemikle kendine bir kadın yaratsın bakalım. Madem her şeyin en iyisini biliyor, en mükemmel kendisi,ailesinin göz bebeği,yetenekli sıkıyorsa kadını sen yarat da görelim. Bunu başardıkları gün söz veriyorum boyun  eğeceğim,erkek egemenliğini kabul edip  susacağım. O güne kadar ben bu erkekleri de  onları tepemize sıçtıran toplumu da üçten dokuza boşuyorum.

14 Haziran 2015 Pazar

BABAM PADİŞAH OLSAYDI HEPİNİZİ HADIM ETTİRİRDİM...

       Rengarenk bir hayatın tam ortasına oturmuş siyah beyaz  aşk filmleriyle büyümüş acayip bir nesiliz  biz. Sürekli ayak uydurmak zorunda bırakıldığımız yeni nesil dedikleri bir çılgın dönemim için de kıçımıza yediğimiz teklemeleri sayarak uykuya  dalmaya çalışıyoruz. Oysa biz çocukken koyun sayardık büyüdük ayı saymaya başladık.

TEST YAPTIM POZİTİF ÇIKTI...

      Bazen öyle anlar oluyor ki bazı mevzuları yazmaktan bile nefret ediyorum. Yazmayacağım diyorum biri geliyor kuyruğuma basıyor. Sonra başlıyorum meydan okumaya. Bu kadın ilişkileri en çok prim yapan mevzular arasında ilk sırada. Bu mevzu mahallede başlar milletin alkol masasına kadar devam eder. Uzun bir yolculuktur aslında. Biriyle sadece  göz göze gelmişsinizdir. dedikodunuz mahalleden çıkış yaparken " gözüyle yedi adamı" diye yol alır akşam içki alemin de seks kraliçesi ilan edilirsiniz. Biz şimdi bu duruma alışmış numarası yapmaya başladık. Zaman içerisinde bir çoğumuza ciddi  zararlar verdi. Mahallede ki teyzeler bile  artık bize o kadar masum görünür oldu ki çünkü o teyzeler öyle erkekler yetiştirdiler ki kendileri bile baş edemez oldular. Bir döneme damgası vuran " evlenilecek kız, eğlenilecek kız" söylemi "yatağa atılacak kız, atamazsam zamana bırakılacak kız"söylemine teslim oldu. Sürekli kobay gibi kullanılıyoruz.  Öyle laf cambazları var ki lafı  ağzından nasıl alırım da yol haritamı çizerim diye bin bir takla atıyor. Öyle güven verici oyunlarla karşı karşıya kalıyor ki bayanlar daha ilk buluşmada neredeyse omuzuna yatıp üstüne bir de ağlayıp otunu bokunu anlatacak. Anlatacak dediğime bakmayın anlatma yüzdesi çok yüksek. O andan itibaren bittin zaten ekmeğine yağı sürüp bir de adama kendi ellerinle yedirdin. Öyle teselli edecek ki seni hayatına aldığın en doğru insan o gibi yaşayacaksın. Her sabah "  günaydın" mesajlarıyla uyanacaksın mesela, senin sağlığın ile  ilgilenecek " hava soğuk üşütme" diyecek. Sende soytarı gibi bütün gün ağzın kulaklarında gezeceksin. Bir iki gün adamın gönül tahtının kraliçesi sanacaksın kendini ama yavaş yavaş konuşma ve yazışma tarzınız değişecek.  "Hava soğuk üşütme" yerine " dikkat et kendine sen bana lazımsın"a dönecek. O dert dinleyen adam bir anda sürekli sorular soran adama dönüşecek. Mesela " ailen dışarıda kalmana izin veriyor mu?", " alkol alıyor musun?". Bunlar en basit giriş yöntemleri mevzuya. Eğer işine gelecek bir  cevap yakalarsa ardından sohbetin yörüngesi değişecek. Saçınız yada gözünüzden başlayıp bacak aranızda son bulacak bir maceranın içindesinizdir artık. Geçmiş olsun avlandınız ve her avcı avını mutlaka yer hem de afiyetle. Size  bir test  yaptı ve sonuç  pozitif çıktı. Koleksiyonu arasında  en değerli parça olamazsınız belki ama sizi de koyacak bir yer bulur merak etmeyin. 

OYUN OYNAYAN KADIN HER ZAMAN KAZANIR...

                Tüm bu anlattıklarımı yaşamak  istemiyorsanız mutlaka oyunun kurallarını siz koyun. Diyelim ki kalbinizi birine  açmak istiyorsunuz, çok hoşlandınız, tam hayalinizde ki erkek o zaman  yaşadığınız her şeyi unutun. Eskiden akıllı ve cesur bir kadın olarak yaşamış olabilirsiniz ancak birinci vazifeniz salak kadın rolü yapmaktır. Adam lep demeden leblelebiyi anlamayın bırakın o size anlatsın. Hatta anlamamış gibi defalarca sorun ve onu bıktırın. Sizi öpmek mi istedi ilk defasında öpmeyin,uzak durun, elinizi bile tutmasına  izin vermeyin. Her aramasında size ulaşamasın mesela, vaktinizin çoğunu arkadaşlarınıza ve ailenize ayırın. Randevu alabilmek için sizden köpek gibi sürünsün. Aksi halde siz sürüneceksiniz. Çenenizi tutmayı öğrenemediğiniz sürece sürekli kaybedeceksiniz. Ailenizin varsa eğer kötü yanları bunları sakın dile getirmeyin. Çünkü bazı yaratıklar sizi sizinle  vuramayınca en yakınlarınızla vuracaktır. Masum birini  oynamak bu kadar da zor olmasa gerek. Eğer siz ruhunuzda ki masumu uyandırıp bununla bir duvar örmezseniz kendinize sizden daha iyi bir oyuncu sahneye çıkacak ve sizin hayalinizi o yaşayacak. Her zaman sizden daha iyisi vardır. En azından erkekler öyle zanneder. Kadının üzerinden otoban yolu geçirmişler ama o aklını ve zekasını  boşa kullanmamış sizden daha namuslu bir kadın olmuştur. Yalan söyleyin demiyorum size sadece dürüst olmayın diyorum. İnanın erkekler dürüst kadınları sevmezler. Yalnız bir hayat geçirmek istemiyorsanız önce gözyaşınızı  kullanmayı öğrenin. Hiçbir zaman üzüntüden ağlamayın sevgilinizin en küçük jestine hemen gözyaşı dökün. O zaman sizin o güne kadar bir şey yaşamadığınızı düşünecek.  Yani özetle ava giderken avlanacak. Silahlarınızı iyi kullanırsanız başarı kaçınılmaz olacaktır. Gece çok dışarı çıkmanızı tavsiye etmem. Bu hemen onların radarlarını size çevirmesine imkan tanıyacaktır. Bu süreçte erkek tabi gece dışarı çıkacak ve gecelik manita kesmeye başlayacak ama bu sizi hiç yaralamasın buna imkan vermezseniz adamın tek gecelik ilişkisi olarak kayıtlara  geçeceksiniz. Adamı nikah masasına götürenler sizden çok ta iyi  değiller aslında. Kaybettiğiniz adamlara bakın yanlarında bir maymun besliyorlar. Siz de  ağzınızı açıp mutluluklarını şakşaklıyorsunuz. O maymunun yerinde siz olabilirdiniz aslına tek hatanız erkeklerin oyununda blöfü görememeniz oldu. O maymun gördü ama size maymun olun demiyorum " maymun gözünü açtı" kelimesini kendi üstünüze  giyin. Mutlu olmak için her yol mübahtır bence. Uzun bir yol gibi görünebilir  ama her zaman bir kestirme mutlaka vardır. Başarılar....

12 Haziran 2015 Cuma

BEN BİZ OLMAKTAN VAZGEÇTİM SEVGİLİ...

 
    Tripleriyle nam salmış biz kadınların saçma sapan hikayeleri de bitmez. Hayat bu kadar saçma bir düzen içinde akıp gidince bize de yazacak malzeme çıkıyor. Tüm yazılarımda asıl amaç eteğimde ki taşları dökmek biraz da sizin sessiz çığlığınızı yüksek sesle haykırmak.

ÖNÜNE BAK GÖZÜNÜ OYARIM SENİN

         Yaşamın gereklerinden biri de birlikteliktir. mutlaka her insanın yakın bir arkadaşa bir dosta ihtiyacı vardır. Bizlerde sırf bu ihtiyaçlar dahilinde iyisine kötüsüne bakmadan hayatımıza birilerini alırız. Bunu en çok biz kadınlar yapıyoruz yalnızken mutlu olmayı beceremediğimizden. Bazen bu toplu yaşama hevesimiz nahoş durumlara gebe kalabiliyor. Şimdi okurken benim arkadaşım asla yapmaz diyeceksiniz içinizden. Elbette yapmaz ama burada istisna insanlardan bahsedeceğim. Kimse bunu genel algılamasın.
              Yalnızlığa tahammülü olmayanlardan biri de benim. Muhakkak hayatımda en yakın arkadaşım dediğim birileri olur. Benim tek sorunum ne derece de yakın olduklarını bir türlü tahlil edememem. Sıcak davranıyorlar, sizinle sırlarını paylaşıyorlar hatta en özel anlarını anlatan bile var. Mantık hemen diyor ki " bu kız ne kadar samimi bundan zarar gelmez". Valla benim mantığımda bu konuda biraz salak tavırlar sergiliyor.
               Bir gün böyle kızlı erkekli toplanmışız mekanın birinde kendimizce eğleniyoruz. Şimdi gittiğiniz yerlerde mutlaka ya sizin yada bir arkadaşınızın tanığı çıkar beş kişi gittiğiniz masa olur on kişi. Yanınızda sevgiliniz varsa ciddi sorun olabiliyor. Masanızın yeni ortakları hayatınıza da ortak olmaya çalışabiliyor. Yanınıza gelen kızlar sevgilinizin tanığı ise ve o sevgilim dediğiniz denyo sizi tanıştırırken sevgili sıfatınızın üstüne  basarak söylemiyorsa o kızlar sizin bir numaralı rakibiniz olmuştur artık. Tam da böyle oldu işte sevgilim benim için arkadaşım dedi ben orada bittim zaten. Hayalimde o adamın kafasını aldım defalarca masaya geçirdim. Tabi vakit geçtikçe muhabbet koyulaşıyor kızın bir tanesi sürekli sevgilimle olan anılarını anlatıyor. Bir gün sarhoş olmuş bu alkolü arka tarafıyla içen kız benim bu yanında oturan yavşakta onu banyoda duşun altına sokmuş. Hemen gözümün önünde canlanıverdi o manzara. Acaba  kız ne giymişti dar mı geniş mi? Suya girince üstüne başına yapıştı mı o lanet seksi kıyafetleri? Başını bile tutamayıp sevgilime sarıldı mı? Allah'ım şimdi masadan atlayacağım bu kızın üstüne. Saçları da elimde kalır zaten bir tutam sıçan kuyruğu gibi sevimsiz yaratığın. artık sevgilimin koluna sarılıyorum yeter diyorum benim mal da "ne oluyor aşkım" filan diyor ağzını gözünü yayarak. Gördü kırıtan kızı dibi düştü. Gece bana zehir oluyor artık eve gitsem diye gözüne bakıyorum  milletin. Gece bitti çok şükür evlere  dağılacağız  artık benim geri zekalı kız arkadaşım bana  gidelim bir şeyler yaparız  diyor. Şimdi  anladı bu tabi ben kıza ayar olmuşum bilerek aynı ortamda tutuyor bizi. Biricik aşkım tamam demez mi ben şimdi eve gideceğim desem bu adam o kızla bensiz vakit geçirecek. Yapacak bir şey  yok tamam  dedim. Yoksa bu gece avlanacak benim salak sevgilim. Kız öyle  yırtık bir  tip ki kesin bu işi bitirir yani. Eve geçtik herkes bir yere oturdu benim yakın arkadaşım olan zilli dedi ki " ben üstümü değiştirip geliyorum". Bir süre sonra gelmiş ayağında daracık beyaz bir şort üzerine öyle bir bluz giymiş ki koltuk altı yok resmen oradan gördüğümüz sadece mor bir  sütyen. O gün imana gelmiş gavurlar gibi bütün gece Allah'la sohbet ettim resmen. Evine gelmişiz ya bir de " hoş geldiniz"  muhabbetine girdi mi! Benimle sadece el sıkıştı ama sevgili mi boynundan öptü bir gözüyle de bana bakıyor. " Ne oluyoruz lan" diyeceğim diyemiyorum. Ben o yellozdan korkarken yakın arkadaşım sahne aldı. Hayatımın  tam orta yerine geldi oturdu.

VAZGEÇTİM...

               O gece de bitti o günde bitti hatta günler geçti gitti. Ben hala o gecenin etkisinden çıkamamış bir durumdayım. Bu sürede sevgilimi de pek arayıp sormuyorum. Çünkü kızların ona yaklaşımından çok memnun o.  Tamam yakışıklısın boyun posun yerinde kariyer sahibisin de  adam değilsin. Sevgilime yavşayan kız arkadaşımı aramaya karar verdim. "Bir süredir görüşemiyoruz dışarıda bir kahveye ne dersin" dedim. İnsan meşgulüm der ne bilim işim var der bu demedi hemen çıktı geldi. Moralim bozuk tabi benim. Ağzımı yoklamaya başladı. Ben de "sevgilimden ayrıldığımı söyledim,çok mutsuzum" dedim. Bu hemen karşı atağa geçti " zaten bir boka benzemiyordu, çok çirkindi,senin yanına yakışmıyordu" filan diyerek arka arkaya vuruyor valla. Yahu sen değil miydin gece neredeyse kucağına oturacak olan? Ne yapacağımı bilemedim neye karar verseydim acaba bir tarafta yakın arkadaşım diğer tarafta sevgilim. İnanın zor bir karar. Ortada bir aldatma yok ama ortamda ki memnuniyeti gördükten sonra kızla  yatsan ne yatmasan ne. Belki de yatağa atsa kızı canımı bu kadar yakamazdı. "En kötü karar kararsızlıktan iyidir marje" dedim ve bu iki insanı da hayatımdan çıkardım. Özetle  vazgeçtim. Değecek insanlar olsa savaş meydanını terk etmeyeceğim elbette ama ben sürekli arkadaşımın yada sevgilimin peşinden koşamam ki! Bu olaydan sonra kız arkadaşlarımın sütyen renklerine  taktım kafayı. O lanet olası sütyenleri kim üretiyorsa Allah onların belasını versin. 

10 Haziran 2015 Çarşamba

SEN KAYNANAMIN ÖMRÜNDEN AL BANA VER ALLAH'IM

          Şu kadın milletinin kaynana dedikodusundan inanın bıktım usandım artık.Anlattılar anlattılar bitiremediler. Aralarında bazen çığlık atıp sonra yere düşüp bayılma numarası yapmak istiyorum. Yerler mi bilmiyorum ama denemekte fayda var.


PORTAKAL FANTEZİSİ

            Şimdi ben bu kadın milletinin dedikodusunu yapıyorum ama tamamen kıskançlığımdan. Bir türlü o müstakbel eşim diyebileceğim kör ve topalı bulamadığım için bir kaynanam da olamadı. Bazen diyorum ki iyi ki de olmadı  adayları babamın yanına götüremeden kaynana engeline takılan ben acaba evlenseydim ne yapardım. 
             Bir dönem " gel seni annemle tanıştırayım" modası vardı. Hala var mı hiç bilmiyorum uzun zamandır duymadım. Sanırım değişti o işler artık. Kızlar getiriyorlar artık eve. Neyse erkekleri çok ezmeyeceğim bugün çünkü benim derdim onların anneleri. Sevgilinin kara borsa olmadığı dönem de benim de her genç kız gibi bir sevgilim vardı. Öyle çok ciddi düşünülecek bir yaşta değilim. Hayat benim için oyun parkı. On yedi yaşında filanım. Her şeye uyuz olan kız durumunda, ergenliğini tamamlamamış hala ayna  karşısında sivilce sıktığım fena yıllar yani. Erkek arkadaşım artık hangi akla hizmet ettiyse beni ailesiyle tanıştırmak istediğini söyledi. Önce korktum tabi böyle gazozlara atılan ilaç hikayeleriyle büyüdüğüm için. Bir tarafımda git diyor ne olacak sanki götü başı dağıtacak değiliz ya. Biraz naza çekeyim nasılsa bir karar vereceğim bari karara kadar bu durumu değerlendireyim dedim. Anam ben de bir naz bir niyaz tanınmayacak haldeyim. Hükümsüzüm resmen. Baktım ki sevgilim bu durumdan pek bir rahatsız. Bazı geri zekalı arkadaşlarım da bana" biri seni ailesiyle tanıştırmak istiyorsa evlenme teklif edecektir "dedi.Ben de inandım malım ya . Şimdi o arkadaşlarımın hepsi evli bense sahip olamadığım kaynanamın dedikodusunun peşindeyim.  Madem evleneceğiz gitmeye karar verdim. Kocayı buldun kaçırma marje diyorum kendi kendime birde doldurmuş ya beni çok akıllı arkadaşlar beni. Tabi yanımda sevgilim aklımda ilaçlı gazoz var. Valla bak çok abartısız söylüyorum bunları hatta o zamanlar sevgili annem gittiğiniz yerde sakın portakal yemeyin derdi. Neymiş efendim içine ilaç enjekte ediliyormuş. fantezilere bak yarabbim. İnandık tabi bu yaşa geldim gittiğim evde portakal yemedim. Belki de yiyecektik yani şimdi düşününce bilemedim. Acaba ondan mı durumumuz vahim. 


AL OĞLUNU MÜNASİP BİR YERE.....                                                  

          O kara gün geldi çattı. Ben tabi sanki sevgilimin annesiyle tanışmaya değil onunla bara eğlenmeye gidiyorum. O telaşla ne bulduysam giymişim. Güzel olacağım aklım sıra. Nerede güzellik bildiğin akşam masaya servise çıkacağım. Suratımda ki makyaj malzemesiyle normal bir insan rahat bir haftasını geçirir. Neyse o karşılaşma gerçekleşti sempatik olacağım diye ağzımı ayırmışım bir  türlü kapanmıyor. Kadın gözünü dikmiş üzerime az sonra beni tek lokmada yiyecek. Arada bir oğluna bakıp bakıp kafa sallıyor " nereden getirdin bu yollozu" der gibi. Şeytan diyor ki " unut sevgilinin annesi olduğunu yabancı biri gibi davran". Şimdi şeytanda işi biliyor ben onu yabancı olarak düşünsem oracıkta gırtlağına yapışıp haddini bildireceğim. Şeytan bile beni gaza getirmekle meşgul. Çok şükür yemek saati geldi heyecandan yemek yemeden çıkmıştım evden. oturduğumuz oda da sessizlik olsun istemiyordum. Karnımın sesini duymasınlar diye her sessiz anda ne kadar saçma şey varsa anlattım. Kadın beni mutfağa yardıma çağırdı öyle mutluyum ki yemek yiyebileceğim için. Mutfağa geçtik ki ne yemek var ne de başka bir şey. Önüme koydu bir kilo soğanı bunları soyup doğra dedi. Yahu tamam soyayım da ben niye doğruyorum kaltak karı. Bu içimden geçen tabi. Aldım soğanları ama nasıl bir acı o ya gözlerimden yaşlar akıyor aktıkça makyajım  da beraber. Soğanın üstüne rimelim aktı simsiyah kadın görmeden nasıl temizleyeceğimi bilemedim. Hayatımda ilk defa bir kaynana gördüm hatta adayı buydu kendisi olsa ne işkenceler ederdi bana. Yemekten sonra bir de mutfak temizledim utanmasa yaz temizliğini de bana yaptıracaktı. o Gün oracıkta karar verdim ben annesi olmayan biriyle evlenmeliydim. Eve dönmeden önce öpüşüp vedalaştık insanın kendi celladına sarılması nasıl bir duyguymuş onu da öğrendim. Kadın beni sarmadı tabi ben yalakalığımdan sarıldım. Kulağına eğilip " al oğlunu çıkardığın yere sok" diyesim geldi. Hatta şuan yazarken bile canım çekti. Karşımda olsa neler söylerdim Allah bilir. Bu benim ilk kaynana tecrübemdi son da olmadı zaten. Evlenmemeye devam edersem bir tanesiyle değil birçok kaynana hikayem olacak sanırım. Allah'ım bırak oğlunu sen beni kaynanama bağışla.Amin.

8 Haziran 2015 Pazartesi

ADIMI AVUCUNA YAZ. HATIRLADIKÇA YALARSIN

         Şu terk edilme saçmalıkları yıllardır başımızın belası. Bir çoğumuz terk edilince bunu kesinlikle kabul etmeyiz. Ben de aynıyım daha hiç tek edilmedim hep bendim giden. Öyle basit de değil yani öyle bir ortada bırakmışım ki üzerine destan yazılır. Kim biliyor ki yediğim tekmeyi öyle değil mi?

ESKİ SEVGİLİMLE DÖVERİM SENİ!

        Terk edilmek bence bir sanattır. Biz kadın milleti de sanata fazla düşkün olduğumuzdan yiyeceğimiz tekmeyi itina ile hazırlarız. Ayrılığı üzerimize üzerimize çağırırız. Aslında genel mantık şu  sahip olana kadar heyecan duyuyoruz sahip olduktan sonra bir anlamı kalmıyor. Çünkü bir mağazanın önünden geçerken gördüğümüz bir eteği bile günlerce aşık olmuşcasına anlatabilen bizler için bir erkeğin ömrü ne kadar olabilir ki? Bunun tabi genel bir bakış olduğunu belirtmiştim. Bir de bunun dışında kalan bir grup var. 
                                                 Şimdi diyelim ki biriyle tanıştınız bir yerde oturuyorsunuz. Sohbete genelde biz kadınlar başlarız. Anne ve Babasından başlar sülalesinden çıkarız. Tabi karşı taraf hemen bir panik olur az sonra nikahı kıyılacak bir ayağı kalk git diğer ayağı bok yeme otur diyen damat adayı gibi. Bu panik havası erkeğin saçmalamasına yol açar. Hangi takımı tuttuğunuzu sorar. Bence bu soruya kesinlikle cevap vermeyin çünkü arkasından saatlerce size Teknik Direktörün dedikodusunu yapacak. Eğer bu topu onun ayağına vermezseniz cep telefonuna sarılacak sosyal medya da biraz takılır arkasından mesajlara cevap vermeye başlar ve bu telefon karıştırmanın ardından eğer hala sizin sorularınızdan kurtulamıyorsa az sonra mutlaka bir halı saha maçı olduğunu söyleyecek size. Bu durumda tabi kadın hemen karşı atağa geçiyor çünkü karşısında bir muhattap yok ve dikkatini çekmek zorunda. Hepimizin kafasında ortak bir lamba yanıyor hemen "eski sevgili dedikodusu". Biz kadınlara dedikoducu diyen bu erkek milleti az sonra saatlerce sizinle  eski sevgilinizi çekiştirecek. Çünkü kendisini bize  pazarlaması için iyi bir ortam.Emin olun eski sevgiliniz dünyanın en iyi erkeği olsun karşınızda ki ondan bir adım önde durumda şu an. Karşılıklı tatmin olma anlarınız başlamış bulunmakta. Zaten rahmetli sevgilimizin işe yaradığı en iyi zamanlardan biri. Erkeklerin şunu asla unutmaması lazım eğer bir kadın size sizin masanızda eski aşkını anlatıyorsa bilin ki siz o kadından çoktan o golü yediniz şu an sadece bir taktik savaşında sabrınız sınanıyor. Yani bu el bitmiş kadın okeye dönüyor resmen. 

ÇOK PİŞMANIM BEN YAA!

                         Her savaşın olduğu gibi kadın erkek savaşlarının da mutlaka bir kazananı var elbet. En akıllı hamleyi yapan timsah yürüyüşüne geçebilir. Kadının masada kazandığı zafer var orası bir gerçek. Şimdi bir de bunun sonrası var. Her şey bitti yüzünüz gülüyor evinize dönüyorsunuz. Bir süre kendinizle ilgilenirsiniz bütün gün konuştuklarınızı bir de evde kendinizle konuşursunuz. Her beş dakika da bir gözünüz telefondadır. Her an mesaj atar yada arar diye neredeyse koynunuzda gezdirirsiniz. Bunu ben dahil tüm tanıdıklarım yapıyor. Bekle ki arasın adam. Saatler geçtikçe zafer sarhoşu olan kadın ben ne bok yedim demeye başlar dokunsanız ağlayacak. O saatten sonra bırak futbol konuşmayı adamı kendi eliyle maça bile götürmeye razıdır. Telefonu alırsınız elinize defalarca mesaj yazar sonra silersiniz. bir türlü gönderemezsiniz. Diyelim ki attınız adam size " güzelim yanlış numaraya mesaj atmışsın ben eski sevgilin değilim" dese ne halt yiyeceksiniz. Gerçi erkeler bu kadar laf cambazı değil ama tokadın nereden geleceği belli olmaz. Bu durumda ya masadan futbol dersiyle kalkacaksın yada zafer kazandığını düşünüyorsan  pişman olmayacaksın. Bir de ikinci gün " dün nasıl geçti ne yaptınız" sorusu var. Bunun Kadınlar tarafında tek bir cevabı var " Bana göre biri değil di, çok sıkıldım yanında eve nasıl gittiğimi bilmiyorum." Bir de erkek tarafı var " aman salla ya kaşarın tekiydi." Demiyor tabi eski sevgilisi muhteşem bir adammış ben onun tırnağı bile olamam.
                      Erkekler pişmanlığınızı bilmediği sürece zafer her zaman sizin kızlar. Bırakın onlar avuçlarını yalasınlar. Biz önümüzde ki maçlara bakalım. 

6 Haziran 2015 Cumartesi

ÇAPKINLIĞIN KİTABINI KIZLAR YAZAR...

      Hayat tecrübesi dediğimiz şey bence kendi yaşanmışlığımızla birlikte yakınımızdakilerin çiftleşip çoğalması olayıdır.Bu tecrübeleri ailenizin yanında edinmeniz neredeyse imkansız. Bekar evlerine bir kamera yerleştirin oturun hayatı izleyin. Birçoğumuz sınır dışı ediliriz kesin.

NASIL GERİ ZEKALI OLUNUR?

      Üniversite yada iş hayatımda bir çok kez bekar evi dediğimiz 2+1, ucuz,ev sahibi üst katında oturmayan,hatta pencereleri ve evin giriş kapısını kimsenin göremeyeceği yerlerde oturdum. Evi iki yada üç kişi tutardık ama biz nedense baya geniş aile modunda yaşıyorduk. Ev arkadaşlarım ve müstakbel eniştecikler. Şimdi bir ev arkadaşım var adı "zıkkımın kökü". Tamam ufak tefek çılgınlıkları var ama aslında iyi aile kızı. Yani herkes ona öyle diyor. Acayip rol kesiyor anlayacağınız. Anam buna bir talip var inanamazsınız. Ben ve diğer ev arkadaşım buna kapıda bilet kesenlere döndük resmen. Ben bu kızla aynı evi paylaşana kadar bütün erkekler sabıkalıydı benim gözümde. Meğerse ne melek adamlar varmış hayret. Sekiz ay birlikte oturduk sekiz eniştem oldu. İçlerinden bir tanesi vardı ki Allah'ım bu ne kibarlık bu ne asalet bu ne yakışıklılık. Bizim kıza göre değerlendiriyorum. Bir akşam misafirimiz oldu bu küçük bey. Hatta geceyi bizde geçirdi. İnsan kapının önüne koymaya kıyamaz o derece sahiplendik. Bize ne oluyorsa koy kapının önüne bir kap yemek koy oradan beslensin dimi. Neyse sabah oldu hayatımızın şokunu yaşadık. Bizim bu zıkkımın kökünün odasından mutfağa kadar gül yaprakları döşenmiş. Kafamı bir uzattım odasına doğru yatağının üstü görünmüyor. Mutfak aynı şekilde. Birde güzel bir kahvaltı hazırlanmış ki görmeniz lazım. Üzeri güllerden görünmüyor. Sanırım bizim enişte ot ile besleniyor. Öküz familyasından. Bizim kız uyandı tabi şimdi bekliyoruz çığlık filan atacak mutluluktan. Bu bir bağırdı çocuğa " evi ne hale getirmişsin,temizlik sırası benim bugün" diye. hayatımın şokunu yaşadım resmen. Çocukcağız evi terk ederken " götür beni gittiğin yere" diyesim geldi. Bu cinsleri koruma altına almak lazım aslında. Soyu tükeniyor garibimin. O çocuğu nasıl harcadın be geri zekalı? Biz olanların şokundayız film izler gibi izliyoruz bu arada bizim kız gülleri topluyor ama hiç sinirli değil. Büyük bir itina gösteriyor. Değişik bir sabaha uyandık zannederken meğer değişik olan geçireceğimiz bütün bir günmüş. 
 

GEL ABİCİM GEL SEÇMECE BUNLAR.

                   Biz her günün sonunda mutlaka kızlarla oturur birer kahve içer ve dibine kadar dedikodu yaparız. Korkusundan kaçan enişteyi konuşuyorduk ki eve bizim kız geldi. O nasıl bir telaş öyle o kadar hızlı davranıyor ki. Hemen bir duş aldı saç,makyaj derken iki dirhem bir çekirdek oluverdi. Barış yemeği var bugün kesin diyoruz kendi kendimize. Kapı çaldı ben hemen kapıya koştum bir baktım ki böyle orta boylarda çirkinlik abidesi bir adam. "Zıkkımın Kökü evde mi" dedi. Dilim tutulsaydı da "evde" demeseydim. Dedim bir kere tabi bu adam sorgusuz sualsiz direk salona girdi oturdu. Bende bizim kızı çağırmak için odasına gittim bir de ne göreyim sabah ki gül yapraklarıyla yatağının üstünü süslüyor. Kızda ki fanteziye bak kesin yatağa atacak bu adamı filan diye düşünüyorum. Bize yol göründü geceyi bir arkadaşta geçirmek zorunda kalacağız diye söyleniyordum  ki bunlar dışarı çıktı. Bu kızda bize bir şey demedi o zaman o yatak niye hazırlandı anlamadık. Bu çirkin adamla nasıl bir gece geçirecek çok merak ediyorum aslında. Şeytan diyor ki "işin gücün yok bütün gece bunları izle". Of Allah'ım bize de azıcık çirkin şansı versen ne olur du? Kara borsa gibi bir hayat yaşıyoruz. Sonra milletin fantezilerinin peşine düşeriz böyle işte. Neyse gece oldu yine bizim kerhaneye dönen evin kapısı çaldı. Zıkkımın Kökü gelmiş dayanmış kapıya zil zurna sarhoş. Ayakkabılarını bile çıkaramıyor. Tam eğildim yardımcı olacağım merdivenin başında biri belirdi. Bizim kızın yeni müşterisi galiba. " Lütfen bırakın ben hallederim" dedi. Benim ağzım öyle bir açık kalmış ki ev arkadaşım gelip ağzımı kontrol altına almaya çalışıyor. Bu ikisi odanın yolunu tutmuş gidiyorlar. Bana bir sinir harbi geldi " hop birader sen nereye " diye seslendim kimse beni tınlamıyor.  Odanın kapısına dayandım bir yandan tekmeliyorum bir yandan yumrukluyorum " açın kapıyı" diye bağırıyorum. Bizim kız çıktı içeriden kulağıma eğildi " evde çerez kalmamıştı,bende aldım" dedi. Pes yani gerçekten hayatımın nadir şoklarından biriydi. Ev arkadaşım karpuz tezgahı bulmuş kendine seçip seçip getiriyor. O günden sonra çapkınlığı bize öğreten tüm erkeklerden nefret ettim. Aslında size müstehak. O zamanlar kızıyordum ev arkadaşıma ama şimdi düşünüyorum da " iyi yapmışsın kız, bu hayvanlara az bile" diyesim geliyor. 
       

3 Haziran 2015 Çarşamba

TEK RAKİBİMİZ AYAKLI MEMELİLER

          Öyle dönemlerden geçiyoruz ki sanırsın dünya kupasında top kovalıyoruz. O top ayağıma gelse de tek vuruşta gol olsun istiyoruz. O öyle olmuyor işte canım. Sana pas vermiyorlar ki o topu filelerle buluşturasın. Rakip umurumda bile değil benim tek derdim takım arkadaşlarım.

GOLÜ BUGÜN ATAR MIYIZ?

      Üniversite dönemleri hepimizin en aklı başında olmayan yaşlarına denk gelir. İstisnalar üzerine alınmasın. Benimde tam o dönemlerim. Gencim güzelim seni üzerim havalarında  bir girişim oldu fakülteye. Şimdi düşünüyorum da keşke hiç girmeseydim. Kapıda herhangi bir uyarı yazısı da yok. O kadar şeyi akıl ettiniz madem yaşını başını almış, saçma sapan o  sınavı kazanıp oraya gelmiş öğrenciye bahçede ok işaretleriyle rehberlik ediyorsunuz biz kızlar içinde pankart açsaydınız. " Götüne güvenmeyen kızlar,lütfen arka kapıyı kullanınız" diye. Neyse iş işten geçti düştük o çukura bir kere. Kampüs değil Cemil İpekçi defilesi. Bizde ukalayız ya çekmişiz eşofmanları neymiş efendim entel takılıyoruz. Sıçarım böyle entel hayata. Zaten ilk günden guruplaşmalar başladı herkes kendi kulvarından insanlarla bir araya geliyor. Benim de kendime göre bir gurubum oluştu. Görseniz Rio Karnavalı gibiyiz. Kiminin saçı kırmızı, kiminin mavi, gözleri görmeniz lazım siyah far sürmemiş de elektrik bandı çekmiş gibi. Pantolonlar rengarenk. Ayağımıza taktığımız tozlukları bunlar kollarına takmış geziyorlar. "Allah'ım sana geliyorum yaaa ne olur al beni cehenneme razıyım."Şimdi işin en kötüsü ilk günler bir manitan oldu oldu , olmadı fakültenin bacısı olmaya adaysın. Ortada tek mantıklı şey vardı oda doğru adrese gelmiştik.Adres neresi mi? " Eğitim Fakültesi" şekerim. Erkek nasıl avlanır dersine  hoş geldiniz. Eşofmanlarla bırak gölü ayağımızda pas yok. Bu ilk  gün cidden işler kesat. Keseden yedik resmen. 

MEMELERİNİN ARASINDA CAN VERMEK İSTİYORUM

                      Günler geçip gidiyor tabi her şey ilk gün ki kadar kötü olmuyor. Çevreniz genişliyor,tarzınız değişiyor, her çeşit insan hayatınızın ortasına bomba gibi düşüyor. Her şey yolunda sanmayın tabi o kadar da iyimser düşünmeyin. Hayatınız ve hayalleriniz Fakülte Kafeteryasında son nefesini verebilir. 
                       O günlerde kendime inanılmaz bir arkadaş edindim. Allah yalanı sevmez çirkin diye yanımda gezdiriyorum. Benim boyumun yarısı kadar anca var götten bacaklı cinsinden. Bedeninin yarısı meme. Hollanda duysa bu cinsin varlığını yemin ederim koruma altına alır. Bende kendimce boylu poslu hoş bir kızım. Aklımca yanında salınarak gezecek popüler havamı muhafaza edeceğim. Kazın ayağı öyle olmadı tabi. Birlikte kafeterya da kahvemizi içiyoruz ortalık bir anda cillop kaynamaya başladı. Hararet yükseldi tabi. Allah'tan üzerimizde bir gösterge yok rezillik diz boyu. Hele bir  tanesi var ki annesi onu bizim gibi kaza vuruşuyla değilde sperm bankasından özenle seçip doğurmuş. Sen insansan bu ortalıkta gezenler kim diye bağırmak istiyorum. Bir iki bakıştık uzaktan uzağa ben bu iş bitti gözüyle bakıyorum az  sonra telefon numarası masamda  olacak. Öz güvene bak. Bir süre  sonra baktım bizim bayan meme gömleğinden bir iki düğme açıyor. Bu iyice açtı tabi sonra kollarıyla iki yandan memelerini sıkıştırıyor. Biraz daha sıksa oradan fırlayacak ağzımıza kaçacak. Bakışlar felan değişti hemen o nasıl göz süzmeler kaltak. Ben bunca yıldır kendimi bir bok sanıyordum ama hiç böyle bakamadım. Şeytan diyor ki kalk yumruğu geçir suratına dişleri avucunda kalsın. Hatta gözlerini oy. Bunların hayalini kurarken çok şuh bir sesle bana " marje rica etsem biraz yan tarafa kayar mısın?" dedi. Ben şimdi sana kayacam şıllık desem ayıp olu mu ki? Biraz sonra o beklenen aslında benim asla olmaz dediğim oldu ve o " anan seni benim için doğurmuş" diyeceğim,fındık fıstıkla besleyeceğim,pamuklara sarıp sarmalayacağım cillop herif bizim bayan memeye kartını bıraktı ve gitti. O zafer naraları atarken ben mağlubiyetin etkisinden olsa gerek küçük Emrah moduna girdim. Buradan da çıkmak istemiyorum. İki memeye harcandım şuralarda yaaa. Şuan o iki meme arasına kafamı sokup orada boğularak can vermek istiyorum. Tabi bu gece benim yakışıklım oralarda boğulmazsa. Allah'ım tamam sana  çok teşekkür ederim  güzelliğime zaman harcadığın için ama ne olurdu iki meme de bana verseydin.

2 Haziran 2015 Salı

EYVAH ! RUHUMA ÖKÜZ KAÇTI

      Yıllardır yazarlar çizerler bizim hikayelerimizi...Çok akıllı olduğumuzdan mı? Tüm yazılanı bir araya getirip okumaya kalksak tüm salak yönlerimizin nasıl acımasızca deşifre edildiğini görürüz. Peki akıllanır mıyız? ASLAAAA...

VE KADIN SAVAŞ BOYALARINI SÜRER

      Hayat bizim için bitip tükenmeyen bir maraton gibi. Sürekli koşmamız gerekiyor. Çok yoğun bir tempomuz var. Şimdi sabah erkenden kalkacaksın. Gözünün altında ki morlukları kapatmak için ciddi bir çaba harcayacaksın. Sonra elbise dolabının önünde bir saate yakın nöbetin var. Onu mu giysem bunu mu giysem diyerek en yakışanı ararken üzerimizde üniformaya dönüşen cicilerimizi tercih ederiz. Tabi cici lafın gelişi sempatik göstermek için oysa onlar tam bir paçavra. Giyinme işi biter arkasından en zor bölüm gelir. Makyaj. Şimdi işin en zor kısmı da bu noktada bizim için başlamış olur. Son makyaj trendlerini bilmiyorsan yandın. Bunun için dergi karıştırmaya hiç gerek yok. Sabah işine giden yeni yetmeleri toplu taşıma araçlarında göz hapsine almak yeterli. En çok satılan dergilere dünyanın parasını ödeseniz bu kadar hızlı takip edemezsiniz. Hem bu yöntem bedava. Takibin ardından bunun kendi yüzünüzde uygulaması var. Evirir çevirir, oradan biraz buradan biraz benzetmeye çalışırken bir bakarsınız ki moda dergisinden fırlamış  gibi değilde şehirde ki hayvanat bahçesinden kaçmış trafiği alt üst etmiş maymun gibiyiz. Bu umurumuzda mı? Tabi ki değil. Çünkü dünyayı biz yaratmışız gibi sokağa fırlıyoruz. Allah'ım o nasıl kasılarak yürümek öyle. Benim çok başıma geldi o yüzden rahatlıkla yazıyorum bunları. Vitrin camlarında kendimi görüp oracıkta asın beni yaşamak istemiyorum diye böğüre böğüre bağırmak istedim. Oysa evden çıkarken ne hayallerimiz vardı. Muhteşem bir gündü her şeyden önce çok güzeldik ve bugün hayatımızın erkeğiyle tanışmaya bir adım daha yaklaşmıştık. Belki o gün işte tam da bu gündü.
          Önce kız arkadaşlarınız vurur sizi sırtınızdan. Yemin ederim göz kaleminizin milimetrik uzunluğunu anında ölçenler var. Eğer bu arkadaşınız sizin karşınızda güneş gözlüğüyle oturuyorsa  korkun ondan. Tırnak kenarınızda ki halk dilinde "PİÇ" denilen uzantılarınıza kadar inceleyip az sonra sizi itin götüne sokacak demektir. Bunu fark ettiğimizde karşı atağa geçmek kusur aramaya başlarız. Be mübareğin kızı bu kadar mı kusursuz yaratıldın. Masanızda ne varsa yüzüne atıp oracıkta gebertmek isterseniz. İşin en kötü yanı siz o durumdayken sanki tüm o kara yağız delikanlılar çarşı iznine çıkmış gibi dizilirler karşınıza. Kafanızı nereye soksanız da sizi fark etmeseler. Savaşa gider gibi abuk subuk boyarsan yüzünü saklamak için kıçına soksan ne fayda. 

NE UMDUK NE  BULDUK

       Gün sizin için nasıl biter bilmiyorum ama yüzlerce yaşanmış deneyimlerime dayanarak ben özetleyeyim. Öncelikle o kokoş kızı uzun süre aramama ve hatta karşılaşmama kararı alırsınız. Sonra hemen bir selpak çıkarıp çantanızdan saatlerdir bakıp da dokunamadığınız o yakışıklılar için ağzınızdan akan suyu silersiniz. Yarınların planlarını yapar, hayalinizde dolabınızı yeniler yeni makyaj malzemeleri aldığınızı düşünürsünüz. Yeni bir saç modeli kesersiniz kendinize rengine bile hemen karar verirsiniz. Genel de bu renk sarı olur. Çünkü sarışın kızlar hep popülerdir. Bunu bir sarışın olarak reddediyorum çünkü bizlerde bu durumda hemen koyu renk hayal ediyoruz. O bronz teninize platin saç yapar sonra üstü İngiltere altı Afrika gibi piyasa da çift cinsiyetten beter kimliksiz gezersiniz. Şimdi bunlar yıkıntınızın ardından aldığınız hızlı kararlar ve hayallerden ibaret. Bir süre için tabi. Gerçeklerle yüzleşmek uzun sürmeyecek elbet. Evinize dönmek için birçoğumuz toplu taşıma araçlarını tercih ediyoruz. İşte gerçek orada kollarını açmış dürtmek için sizi bekliyor. Herhangi bir otobüs durağına gelirsiniz bir süre mutlaka beklersiniz. Sonra hiç tanımadığınız biri gelir sap gibi durur yanınızda. Dikkat edin az sonra ellerini cebine sokup hafif bir ıslık çalacak.  Dikkatinizi ölçmek için.  Emin olun cebinin biri kesin  deliktir. Size bakıp o lanet uzunlarını rahat kavrayabilmek için. Ayak üstü tatmin oluyor ibne. Şimdi sizin o maymuna dönmüş halinizden eser kalmadı. O durakta tek başına iktidarsınız. Böyle durumlarda o otobüs bir türlü gelmez. Alakasız tüm semtler geçer gider. Adam gelir size alakasız sorular sorar sizde soğuk terler akıyordur. Birde başka İl,İlçe,Semt kalmamış gibi aynı otobüste yan yana oturursunuz. Kolunu sürtme işlemine geçecektir az sonra ardından da bacağını. Birde sanki siz ona dokunuyor muşsunuz gibi oflar puflar suratınıza suratınıza. Tam bu sırada o öküzü ruhunuza kadar çekmiş olursunuz. Sabah erken kalkıp saatlerce cebelleşmenin ardından gözünüz aydın nur topu gibi bir öküzünüz oldu. Ya umduğunu bekleyeceksin yada bulduğunu yiyeceksin. Başka şansın yok. Geçmiş olsun...