Ayrılık vakti denilen çok özel saatler vardır. Gidenin kim
olduğunun pek bir öneminin olmadığı ama karşılıklı sahiplenilmiş bir zaman
dilimidir o. Yanınızdakinin son sözlerini dinlemeyi çok istersiniz ama gözler
hep kolumuzdaki akrebi yelkovanı kovalar. Bir tarafınız çabucak gitmek bir
tarafınız hep kalmak ister. Dolan gözleriniz sarılıncaya kadar koy vermez
kendini. Sahte bir gülümsemenin olduğu dudaklar “ hoşça kal” dememek için hep
can çekişir.
Hayat hep birileriyle
vedalaşabilmeniz için bir şans vermez size. Siz bazen sarılıp ağlayanlar kadar
seçilmiş insanlar olamayabilirsiniz. Son
kez gözlerine bakamazsınız mesela ya da son öpücüklerinizi konduramazsınız o
ıslak yanaklara....VE BEN GİDİYORUM.
Yine bir kara kış kapıda. Belli vakit çok yakın.
Veda kokusu yayılıyor üzerimizden. Ağır
ağır toparlandığımız evden hızlıca çıkmanın zamanı gelmiş kapıya dayanmış.
Alacaklı gibi çalıyor kapımızı. İçimizden bir ses çabuk ol diyor burada
kaybettiğin hayat başka bir yerde kollarını açmış seni bekliyor. Şimdi ben o
hayata koşarak gitmez miyim diyorsun. Diyorsun da her şey aşağıda yolcu
kalmasın diyen o sesle başlıyor ve anlıyorsun ki yolcu olan sensin. Tam binip
gidecekken şöyle bir dönüp bakarsın arkana “ hoşça kal” diyebileceğin biri var
mı diye. Biletlerimiz hep cam kenarıdır. Çünkü gidene kadar ardımızda
bıraktıklarımızın yüzüne bakar el sallarız. O da “ haydi git artık” der gibi
bakar “ git de dinsin bu yüreğimin tarifsiz sızısı”. Bazen bu acı ayrılığa bile
razıyız dır aslında. Cam kenarına oturup yabancı insanları tanıyormuş gibi el
sallamak ayrılığın en ağır bedelidir belki de.
“ Şimdi bindim otobüse, ağlamamak için zor
tutuyorum kendimi. Sağa bakıyorum sola bakıyorum bir ümit görürüm belki seni
diye. Hatırladığım tek şey bu terminalden beni karşılayışın. Nasıl da hızla
koşup atlamıştım boynuna. Uzun uzun sarılmıştık kimseden utanmadan. Yanağıma
kondurduğun öpücüğün yeri hala sıcak hala ıslak. Dokunamıyorum korkumdan,
silinmesin istiyorum. Kavuştuğumuz öpücük şimdi veda öpücüğüm olsun. Sanırım
artık gözyaşlarım hıçkırıklarıma karışmaya başladı. Herkesin gözü bende.
Yanımda ki teyze bir mendil uzatıverdi. “Ah be teyzem sen bilir misin ki o
yaşlar kimin için akıyor bilsen o mendili verip de kıyar mıydın ona”. Nezaketen
alıp avucumun içine sakladım. Kağıdım da ıslanmaya başladı bu arada olsun hoş
gör artık. Sırılsıklam aşık mışım demek ki der gülerim sen neden ıslak bu kağıt
dediğinde. Sonra bana kaşlarını çatar önce sert bir bakış atarsın sonra sende
gülümsersin bende hemen şımarırım.
Evden
çıkmadan önce gömleklerini ütüleyip dolaba renk sırasıyla astım.
Kullanabileceğin kravatlarını da gömleklerine uydurup üstlerine bıraktım.
Çorapların her zaman ki çekmece de değil üzgünüm yine temizlik yaptım
çekmeceleri karıştırdım sanırım. Neyse sen onları bulursun elbet. Kızma olur mu
yerini değiştirdiğim eşyalar için geri de benden bir şeyler kalsın istemediğin
için o devasa dolapları koltukları bile kaldırıp başka yere koydum. Dolapta da
en sevdiğin yemek var. Gelince yersin diye düşündüm. Acı koymadım içine merak
etme. Bu defa ev de yemekler de tam senin istediğin gibi. Darmadağın ettiğim
evini toparladım ama yüreğini toparlamak için oraya bir daha dokunamadım. Bu
arada unutmadan söyleyeyim faturaları tarih sırasına göre dizdim dosyaladım.
Senin evrak çantana bıraktım. Televizyon dolabında biriken gazeteleri de
toplayıp köşe başında ki bakkala sattım o parayla da sana mandal aldım.
Çamaşırlarında hayallerin gibi uçup gitmesin diye. Bu dediğime güldün biliyorum
ve yüzüne çok yakıştı. Evet haklısın her alışveriş listesine ısrarla yazmayı
unuttuğum ve seninde ısrarla bana kızdığın mandalları aldım aslında. Şimdi
istediğim kadar unutabilirim. Evden
çıkarken unutmadığım bir şeyler daha var. Muslukları kontrol ettim, ocağı da
hatta yanan bir tek ampul kalmadı. Çöpü de kapının önüne bıraktım. Apartmanın
önünde duran kabın içine de evde kalan yemekleri döktüm. Sokak hayvanları için
tam senin istediğin gibi. Şimdi diyorsundur ki “ kesin bu defa da su vermedi”
ama yanıldın.Senin en sevdiğin kasenin içine doldurdum hem de
suyu öyle verdim hayvancıklara. Artık duacın olurlar sanırım bu jestinden
dolayı. Kıyamazdın ya hani o antika kaseye. Pek bir sever gözünden sakınırdın. Kızma
olur mu bana onun hikayesini anlatırdın ya hani büyük anne yadigarı diye ben
artık o kasaye her baktığında büyük anneyi değil beni hatırlayacağını düşündüm.
O yüzden onu da kaldırdım gözünün önünden.
“Of teyzecim ya bir rahat bırak da sevdiğime son sözlerimi
söyleyeyim”. Ama nerede “meyve ye” diye tutturdu şimdi de. Elinde bir elma bana
uzatıyor. Yüzüne bakıp dedim ki “ teyzecim sen bana o elmayı ikiye kesip verir
misin?” Teyzecik sağ olsun bir elmayı ikiye böldü bende onu alıp arka koltukta
sarmaş dolaş oturan yolculara verdim. Bende kalsaydı ben yarısını yiyecek diğer yarısını da sana
saklayacaktım. Kim bilir ne zamana kadar koynumda kalıp çürüyecekti. Ama sen
hep taze severdin meyveleri.
HER ŞEY İÇİN TEŞEKKÜRLER
Ben bunları yazarken saatler geçiyor tabi ki. Gece çöktü
iyice. Tepemde ki o küçücük ışık altında can çekişiyor yazdıklarım. Kaç şehir
geçtim bu arada sensiz bilmiyorum. Geçtiğim tüm bu yollar artık sensiz
yürüyeceğim yeni yolların hazırlık maçıydı. Bugün gidemezsem yarın hiç gidemem
senden. O aşık olduğumuz caddelerden, deniz kenarında bir bankın üzerinde ucuza
içtiğimiz çaydan. Hatta sokakta beni kovalayıp da seni görünce duran sokak
köpeklerinden bile. Sana hep derdim ya” bu hayvanlar sen de ne buluyor da
önünde resmen saygı duruşuna geçiyorlar”. Ne çok kızardın bu lafıma hatta
küserdin ama yine de merak ederdim. Üzerime senin parfümünü sıkıp da o
köpeklere meydan okumuşluğum bile var. Bunu da şimdi itiraf ediyorum.
Parfümünde bir işe yaramıyor zaten.
Bu arada sen eve döneli
çok olmuştur. Nasıl bensiz o ev başına yıkıldı mı? Yıkılmadıysa da yıkılsın
inşallah. Bu arada dolapta ki yemeği de yeme. Onu pişireli bir hafta oldu.
Gömleklerini de ütülemedim yokluğumda onlarla oyalan istedim. Ev sahibi hiç
aramadı seni. O evde oturmaya devam edebilirsin. Duvardaki resimleri de ben
karaladım. Bakıp bakıp için acımasın diye. Nasılsa cenazem var ayağına yatıp da
sakın ses çıkarma evde. Aşağı komşunun bir bebeği oldu minicik pamuk gibi onları
rahatsız etme. Eşyaların yerini de değiştirmediğimi görmüşsündür. Hatta
dağıtabildiğim kadar da dağıttım. Baktıkça o darmadağın eve yüreğimi izle
istedim. Karşı komşu sana çay demleyemeyecek üzgünüm. Apartmanın girişin de
onun ayakkabılarıyla karşılaşmadıysan öldüğünden de haberin yoktur. Kansermiş
gizlemiş bizden. Bu sabah onu kaybettik. Çerçeveleri de kapının önünde ki çöpün
içine bıraktım. Resimlerimizin yanına yani hak ettikleri yere. Muslukları
kontrol ettiğim de fark ettim de su kaçırıyor onlar. Bakımını ihmal etme.
Işıkları ben kapatmadım evde ki ampuller patlamış bu arada. Ne kadar zamandır
fark etmediysek artık. Ocak da gaz kaçağı da yok. Korkma çakmakla kontrol
etmedim. Tüp bitmiş gözün aydın.
Yan
koltukta ki teyzenin bana verdiği mendili şimdi bu veda mektubuyla birlikte
zarfa koyuyorum. Sana daha çok lazım olacağını düşünüyorum. Benim için yolun
sonu. İnecek kimse kalmasın diyor muavin "x" şehrin "x" terminalinde. Yani
sensizliğimde yani susuzluğumda yani neyse boş ver. Ne yazsam boş bu saatten
sonra. Ama mektubumun başını okurken bana son kez inandığın için sana çok
teşekkür ederim. Mektubun devamında da seni son kez yıktığım için de özür
dilerim. Şunu unutma harabeye çevirdiğin yürekler senin için mucizeler
yazamazlar. “ vakti geldi ayrılığın” kelimesi ne çok yakıştı şimdi benim
dudaklarıma. Terminalde bana bir vedayı çok gören sevdiğim şimdi o caddeler de
bağıra çağıra koş. Yağmurlarda ıslan ağlayarak. Dinlendiğimiz bankın üzerin de
sabahla istersen ama nafile. Bu yolların artık bir dönüşü olmayacak. “ gururlu
kadınlara yakışır istenmediği yerden çekip gitmek” derdin ya şimdi o çok
sevdiğin gururumla yazıyorum sana son sözümü “ HOŞÇA KAL” kalbimin müebbet
cezası. Aşkımın idam sehpalarında can çekişen yarası. Birlikte çekildiğimiz
fotoğraflar kanasın avuçlarında.
Şimdi benim yolum açık , günüm hep aydın
olsun.Sensiz ama mutlu sabahlar başıma taç yoluma ışık olsun. Sen
hatıralarımızla boğuşurken ben başka bir yürekte ısınıyor olacağım. En güzel
öpücüklerim onun yanağında, dağılan saçlarım onun yüzünde olacak. Ama o hiç
şikayet etmeyecek. Her yeni güne onunla uyanıp ona her günaydın deyişimde seni
bir kere hatta bin kere daha unutacağım. “ beni çok severdin ”demeni duyar
gibiyim. Haklısın seni sevdim hem de çok. Bunu defalarca da haykırdım yüzüne. Senin
hiç aklına gelmeyecek birini daha çok sevdim ama ben. Senin görmezden geldiğin“
kendimi”. Şimdi ben beni kendinden çok seven birinin yanında yaşlanacağım.
Senin kalbinden mezun edildim ya zorla hatta diplomamı da senin ellerinden
aldım. Hayatta göstereceğim tüm başarılarımın mimarısın sen. Beni terk edip
gittiğin, yüreğinden kovduğun hatta aşağıladığın için sana minnettarım. En güzel ve en özel anlarımın altında imzan
olacak merak etme. Benimle gurur duyacaksın hatta. Hem de hiç utanmadan. Neyse
canım benim yol bitti yolculuk bitti. Sen bittin ben bittim. En kötüsü biz
bittik. Daha fazla uzatamayacağım bu mektubu. Çünkü senin yapayalnız bırakıp da
ardına bile bakmadan def ettiğin beni geldiğim terminalde bekleyen koca bir
kalp var. Şimdi ondan geç kaldığım için özür dileyip sarılacağım. Kendine iyi
davran haa bir de sokak köpeklerini de bakışlarınla ürkütme. Geç oldu ama
anladım neden sana karışmadıklarını. Hangi sabaha nasıl uyanırsın bilemem ama
her şeye rağmen uyanman dileğiyle. BİR DOST J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder